Yeter ki Arınç Bey üzülmesin!

Devlet Bakanı Bülent Arınç Paris’te öldürülen 3 terörist için... “Fransa’da meydana gelen olayı vahşet olarak nitelendirmiştim. Üzüntü duyduğumu ifade etmiştim. (..)Yaşanan olay bir vahşettir. (...) Onlar böyle bir ölümü hiçbir zaman hak etmemişlerdi”
diye üzüntülerini bildirdi ve kalem erbabının yine malzemesi oldu. Sonraki günlerde bu sözü izah için yaptığı açıklamalar ise aslında işi büsbütün çığırından çıkardı da, o henüz farkında değil.
Paris’te öldürülenler “terörist”ti. Terörist “bayan” yahut “bay” olunca “terörist” olmaktan çıkmıyor. Katil, katildir. Sayın Bakan, tamam teröristti amma, onlar bunu hak etmedi, başlarına gelmesi gereken normal şey, yakalayıp yargılamaktı diyor ve dinlerken insana doğru gibi de geliyor.
Lakin o zaman da, “İyi de sen, niye Türkiye’de teröristleri yakalamıyor, öldürüyorsun” diye sormazlar mı? Yani, TSK başta olmak üzere PKK ile mücadele eden bütün unsurlar şimdi suç mu işliyor? Biliyorsunuz bu konuda ortalıkta, “Gelecekte, PKK’lıları öldürenlerin mahkemeye verileceğine” dair bir rivayet dalga dalga yayılıyor.
Ayrıca...
Ne demek, “3 kadının kaderi bu olmamalıydı” demek? Hanımefendiler(!) “haraç” topluyor, “dağa çıkıyor”... Yâni elleri hep tetikte, namluları hep birilerine çevrili. Bu tür insanlar umre yaparken ölecek değillerdi ya... Sonra “Kaderleri bu olmamalıydı” demek “Kaderin sahibine” yanlış şeyler yapıyorsun töhmetinde bulunmak değil midir? Devlet Bakanımızdır, ne derse yeridir, üzülmesin diye şimdi biz bu gerçekleri kendilerine hatırlatmayacak mıyız?

***

AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu da Paris’te PKK’lı 3 kadının öldürülmesinin arkasında, İran ve Rusya gizli servislerinin olabileceğini
açıklamış.
Galiba dalgın tarafına denk geldi. Baksanıza Suriye’yi eksik bırakmış.
Hayret ki ne hayret..
Bu işi herkes yapmış olabilir amma asla İran yapmış olamaz...
Çünkü AB’nin göbeği Fransa’da, Fransa’nın göbeği Paris’te, Fransız istihbarat birimlerinin gün 24 saat gözetim altında tuttuğu bir kapıdan İranlı ajanların onca silahla o binaya ve o daireye girip tetik çekmeleri akla ziyan bir iştir.
Öldürme dışarıda bir yerde olsa bir punduna getirdiler deriz, ama o mekânda İran olamaz, asla..
Öyleyse Ensarioğlu niye böyle söyledi?
Orasını bilmem... Birilerinin hoşuna gitsin diye de olabilir, hedef saptırmak için de..
Öyleyse kim yapmış olabilir?
Bana soruyorsanız bu iş Fransa’nın yahut Almanya’nın işi... Yani AB’nin onayı ile yapılmış
bir iş...
Niye derseniz?
Öyle, çünkü Öcalan’la görüşülen konular arasında “Silah bırakmanın” şartı olarak Kandil’deki azılı tetikçilerin dağdan indikten sonra Avrupa’ya geçmelerine ve yerleşmelerine izin verilmesi şartı da var.
Avrupa’nın uyuşturucu ve haraç işlerinden başı yeterince dertte...
Ömrünü kadın, bebek ve masum insan öldürmekle geçirmiş kanlı katilleri mahallelerinde, sokaklarında dolaşır görmek istemiyorlar, bu kadar basit.
Kandil’den gelenler Paris’i Kandil’e çevireceklerdir.
Zira ellerinden başka bir şey gelmez..

***

Şecaat arz ederken sirkatin söyleyen bir cenah da BDP cenahı...
Öldürülenlerden biri olan Sakine’yi överken, “Öcalan çık dışarı dedi, ‘Söyleyeceklerim var’ diyerek çıkmamakta diretti” diye “kahraman” ilan ettiler...
Şimdi bu Sakine’yi kahraman ilân etmek mi yoksa önderlerinin “Çık” denildiğinde “Çıkmam” diyenin kafasına kurşun sıktıracak kadar tehlikeli bir katil olduğunun itiraf mı?

***

Görüyorsunuz masanın bir tarafındakiler ile
öteki tarafındakilerin hâletiruhiye ve ufuk kapasitelerini...
Bu iki hâletiruhiye bir karar verecek; sonucuna Türkiye Cumhuriyeti katlanacak, kabak devlet ve ülke bütünlüğünün, kabak gelecek nesillerin başına patlayacak...
Reva mı?

Yazarın Diğer Yazıları