Abdülbaki Gölpınarlı’ya armağan

Rivayet ederler ki Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, hükümetten gelen kararnameleri Kültür Bakanı’nın imzası olmadan imzalamazmış. Bir gün önüne ekonomi ile ilgili bir kararname gelir, de Gaulle mutadı üzere yine imzalamaz. İlgililerin  “Efendim, bu ekonomik bir mesele, kültürle bir ilgisi yok”  demeleri üzerine Cumhurbaşkanı de Gaulle şu tarihi cevabı verir: “Fransa’da Fransız kültürünü ilgilendirmeyen hiçbir şey yoktur.” 
Bu anekdot, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca neşredilen ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI (Ankara 2013, 470 s.) adlı eseri incelerken aklıma geldi. 
Abdülbaki Gölpınarlı’yı (1900-1982) seversiniz, sevmezsiniz, bu ayrı bir konu. Ben şahsen onun “Divan Edebiyatı Beyanındadır” (İst. 1945) isimli eserini okuduktan sonra Gölpınarlı’ya ve fikirlerine hep mesafeli durmuşumdur. Söz konusu eseriyle ilgili olarak aradan 31 yıl geçtikten sonra Gölpınarlı’nın yarım ağızla “itirâf-ı zünûb”da bulunmuş olması da bu tavrımı değiştirmeme yetmemiştir. Ancak şunu da kabul edelim ki Gölpınarlı eksiğiyle fazlasıyla, hatasıyla sevabıyla Türk kültürüne hizmet etmiş bir şahsiyettir. Dolayısıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, Abdülbaki Gölpınarlı adına armağan bir kitap çıkarması isabetli bir karar olmuştur.
Kitapta “Önsöz” ve “Sunuş”u müteakip 24 yazı yer almaktadır. Kitabın editörü İsmail Hakkı Aksoyak eseri bize şöyle takdim ediyor:
“Armağan kitabı, Gölpınarlı’yı biyografik olarak tanıtmanın yanında çalışma alanları ya da eserleri üzerine değerlendirme yazılarını da içermektedir. Biyografisi ve bibliyografyası dışında, Gölpınarlı’nın tasavvuf tarihçiliğindeki, Mevlevî araştırmalarındaki, edebiyatımızda geç fark edilen Yunus Emre çalışmalarındaki, Mesnevî şerhinin benzerleri içindeki yerini konu alan yazıların yanı sıra kendisi de divan estetiğiyle şiirler yazmış olması dolayısıyla Farsça-Türkçe divanını konu alan bir yazı da bulunmaktadır. Bunların yanı sıra yazıldığı günden bugüne yarattığı tartışmalar devam eden Divan Edebiyatı Beyanındadır üzerine yapılan eleştiri ve değerlendirmelerle ilgili de bir yazı bulunmaktadır. Ayrıca oğlu Sayın Yüksel Gölpınarlı ile babası hakkında yapılan bir söyleşi ve Gölpınarlı’nın bir kısmı şu ana kadar başka yerde yayımlanmamış fotoğrafları ve kendisi ile doğrudan tanışıklığı olan kişilerin Gölpınarlı ile ilgili hatıralarına dayanan yazıları bu armağan kitaba ayrı bir önem kazandırmaktadır.” 
Kitapta tashihe muhtaç noktalar da göze çarpıyor. Mesela; 26. sayfayı açıyoruz, sayfanın başına üç resim konulmuş, altındaki ifade şu: “Soldan sağa, ortadaki Abdülbaki Gölpınarlı, Yenikapı Mevlevihanesi son şeyhi Baki Baykara, Ali Nihat Tarlan.” Bir defa ortadaki Gölpınarlı değil. Cümlede geçen “ortadaki” ifadesi kaldırılmalıdır.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik imzalı “Önsöz” bir “tâkid” örneği... Ayrıca bilgi hatası da var. “ ‘Gâh olur gurbet vatan gâhî vatan gurbetlenir’ sözleriyle kendisine yabancılaşmış bir toplumdan hiç hazzetmediğini vurgular.”  ifadesinde yer alan mısra Abdülbaki Gölpınarlı’nın değil, Ahmet Hâmî (1679-1747) Efendi’nindir. (Bk. Ali Emîrî, Tezkire-i Şuarâ-yı Âmid, Matbaa-i Âmid, İst. 1327, s. 202) Esasen armağan kitabın 136. sayfasındaki şiir dikkatlice okunursa Gölpınarlı bu dizenin kendisine ait olmadığını zaten söylüyor: “Hâl-i zâr u bî-karâr u derd-i bî-dermânımı//Sanki vaktiyle demiş bir âşık-ı şeydâ garîb//Gâh olur gurbet vatan gâhî vatan gurbetlenir.” 
Hâmî’nin bu mısraını Süleyman Senih (1823-1900) Efendi’nin tazmin etmiş olduğunu da kaydedelim.
Yazımızı söz konusu dizenin geçtiği Hâmî’nin beytiyle tamamlıyoruz: “Ehl-i dil ârâm eder her kanda kim rağbetlenir//Gâh olur gurbet vatan gâhî vatan gurbetlenir.” 
Gölpınarlı armağanını hazırlayanları tebrik ediyorum. Allah sa’ylerini meşkûr eylesin.

 

Yazarın Diğer Yazıları