Amel sandığındaki delikler

Amel sandığındaki delikler

Pandemi kısıtlamaları yüzünden önceki seneler ramazan ayları biraz mahzun geçmişti. Kısıtlamaların hafifletilmesiyle birlikte bu ramazan daha canlı ve daha coşkulu geçiyor. Teravihler, mukabeleler, iftar çadırları, televizyonlarda özel ramazan programları, gazetelerin ramazan sayfaları, toplu iftarlar, iftar paketleri…

Bunlar elbette güzel manzaralar… Peki, bu faaliyetler amel sandığına yansıyor mu? Öncelikle ona bakmak lazım.

Bu konuda Hz. Mevlânâ''nın şu tespiti önemli:

"Eğer ambarımızda hırsız bir fare yoksa kırk yıllık ibadet buğdayı nerede?"

Demek ki mesele ekin ekmek, harman savurup buğdayı ambara taşımakla bitmiyor. Onu ambarda farelere yem olmaktan da korumak gerek. Yani namaz kılmak, oruç tutmak, iftar vermek vs. bunlar işin bir tarafı. Amel sandığında delikler varsa yaptığımız bu ibadetler heba olur gider ve yarın bize faydası olmaz.

Amel sandığındaki delikler:

Riya

İbadet ve hayırlar maddî hiçbir menfaat gözetmeksizin, sırf Allah rızası için yapılmalıdır. Başkaları görsün, insanlar beni takdir etsin, devlet büyüklerinin gözüne gireyim yarın beni belki daha büyük makamlara getirir gibi mülahazalarla ibadet veya hayır hasenat yapılırsa bu riyadır ve amel sandığında en büyük deliği açar. Hatta -maazallah- insanı şirke bile götürür.

Gıybet

Başkasının aleyhinde konuşmak, duyduğu zaman kişinin üzüleceği laflar etmek gıybettir ki C. Hak onu "Ölü kardeşinin etini yeme"ye benzetir. İşte bu tiksindirici davranış (riya) iyi amelleri yok eder. Diğer bir ifade ile amel sandığında delikler açar.

Haset

"Başkasında olan bir nimeti çekememe, kişinin o nimetten mahrum kalmasını isteme" şeklinde tarif edilen haset; insanlığın en eski ruhî hastalıklarından biridir. Hz. Âdem''in oğlu Kâbil''in, kardeşi Hâbil''i öldürmesi haset yüzünden olmuştu. O gün bugündür kıskançlık, güvenin kumaşı yemesi misali toplumu kemirmiş ve Peygamberimizin ifadesiyle "Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yok etmiştir." Böylece amel sandığında delikler açılmıştır.

Kul hakkı yemek

"Hak deyince akan sular durur" derler. Kul hakkı yiyince emin olun denizler kurur. Açıkça söyleyebiliriz ki bilhassa fakir fukaranın hakkını yiyenlerin ettikleri ibadet ve yaptıkları hayır hasenat kalburla su taşımaya benzer. Amel sandığının yakınına bile varmaz.

Dilsiz şeytan olmak

Hak yemek ne ise haksızlık karşısında susmak da odur. Ha hak yemişsin ha hak yiyene seyirci kalmışsın. Sonuçta çiğnenen adalettir. Adaletin çiğnenmesine ses çıkarmamak insanoğluna değil, ancak şeytana yakışır. Bunun içindir ki Peygamberimiz "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" buyurur. Şeytanın işi müminin amel sandığını delmek değil midir?

Bütün bunlar da gösteriyor ki yapılan ibadetler bizi güzel ahlâka götürmüyorsa, diğer bir ifade ile ibadetlerimiz bizi riyadan, gıybetten, hasetten, kul hakkı yemekten menetmiyorsa amel sandığımız delik deşik demektir. Allah''a kulluğumuz böyle devam ederse yarın mahşere eli boş varmamız mukadderdir.

///////////////////////

ACZİMİN GİRYESİ:

Amel sandığı

Amelim çok diye kendi kendine övünme, bak

Amel sandığın delik deşik, ortada bir şey yok. (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları