Ankaravî Şerhi'ni nasıl aldım?

Ankaravî Şerhi'ni nasıl aldım?

Anadolu''da en çok şerh edilen eserlerin başında Mevlânâ''nın (ö. 1273) 6 ciltlik "Mesnevî"si gelir. Yazıldığı tarihten beri Türk münevverleri tarafından sevilerek okunan Mesnevî, defalarca tercüme ve şerh edilmiştir.

Düşünce tarihimizde önemli bir yeri olan "Mesnevî" ve şerhlerine karşı ilgim lise yıllarıma dayanır. Yanlış hatırlamıyorsam Mehmet Kaplan''ın (ö. 1986) bir makalesi vesilesiyle haberdar olmuştum Mesnevî şerhlerinden. Mesnevî''nin ilk kelimesi olan "bişnev"in "be"si ve "be"nin (Arap alfabesinde) altındaki noktanın sayfalarca anlatıldığına dair malumat dolayısıyla "Mesnevî" şerhlerine kulaktan âşık olmuştum. Malum, kulak gözden önce âşık olurmuş:

"Demişlerdir gelenler bizde evvel//Kulak âşık olurmuş gözden evvel."

Edebiyat Fakültesi birinci sınıfta okurken Tahiru''l-Mevlevî''nin (ö. 1951) 7 ciltlik Mesnevî şerhini (Şerh-i Mesnevî, İst. 1971) almış bilhassa birinci cildini büyük bir dikkatle, önemli gördüğüm satırların altını çizerek okumuştum.

İşte o altı çizili satırlardan bir-iki örnek:

"Allah''tan bir an gafil olursan o anda şeytanın hemdemi (arkadaşı) olursun." s. 52

"Aşk; sevginin, seveni kavraması, bütün vücuduna yayılması, âdetâ onu sarmaşık gibi sarmasıdır." s. 63

"Kılıç kullanılacak yerde ihsanda bulunmak; ihsan edilecek yerde kılıç kullanmak kadar zararlıdır."  s. 66

"Zekât gibi dînî bir farzı ifa edebilmek, zengin olmaya bağlıdır. Binaenaleyh, "zekât verin" demek "zengin olun" demektir."  s. 556

"Bunu altın hattıla yazsın yazan//Kendi düşer halk için kuyu kazan." s. 478

***

Bu arada Mesnevî şerhleri içinde en meşhurunun İsmail Ankaravî''nin (ö. 1631) şerhi (7 cilt) olduğunu da öğrenmiştim.

"Ankaravî Şerhi"nin kitaplığımda olmasını çok arzu ediyor olsam da 1880''lerde basılan bu eseri bulmak pek mümkün değildi. Bulsanız da çok pahalı olduğu için alamazdınız.

Yıl 1990… Konya''da bir sahafta "Ankaravî Şerhi"ni takım olarak (7 cilt) gördüm. (bkz. Rusûhî İsmail Efendi, Şerh-i Mesnevî, c. 1-7, Matbaa-i Âmire, İst. 1289) Kitapçı yükünü yukarı yığmasın diye o değilden "Bunlar neymiş?" diye sordum. Kitapçı "Şeyh-zâde Hakkı Efendi''nin Mesnevî şerhi" cevabını verdi. Ben de "İsmail Hakkı''nın Mesnevî şerhi 2 cilt" deyince adam mahcup bir yüzle şöyle bir hikâye anlattı:

Kayserilinin biri, pazardan topal bir at satın alır. İkindi vakti eve getirince komşuları "Aaa, filan adamın topal atını almışsın" derler. Kayserili "Hayır, at topal değil, yeni nal çaktırmışlar, ondan topallıyormuş. Atı satan adam bana öyle söyledi" derse de komşuları "Olur mu, biz bu atı küçüklüğünden biliyoruz" deyince Kayserili "Demek ki sahte para vermesek adam bizi kandıracakmış" der.

Bu hikâye üzerine hemen anladım ki kitapçı çok ucuza almış Mesnevî şerhini. Dolayısıyla adam fiyatı artırmasın diye pek alıcı görünmedim. Biraz sohbetten sonra söz konusu eserin kaç lira olduğunu sordum. Kitapçı ucuz bir fiyat söyledi. Ben de sevincimi belli etmeden "Peki, alalım bakalım neymiş" diyerek kitapları poşete koyup evin yolunu tuttum.

Sözü şuraya getireceğim: Teknik çok gelişti, istediğimiz kitabı internetten hemen temin edebiliyoruz. Ancak, çoğumuz için avantajlı görünen bu durum, kitapseverler açısından pek de olumlu bir gelişme sayılmaz. Çünkü eskiden bir kitap için sahafa gidiyor, adını bile duymadığımız birçok güzel kitapla eve dönüyorduk. Kitapçıdaki kültür-sanat sohbetleri ve yeni arkadaşlıklar da cabası. Heyhat! Nerde o eski sahaflar ve o eski kitap âşıkları…

ACZİMİN GİRYESİ:

KİTAP AŞKI

Bir kitap için sahafa gidip, on nadir eserle dönenler,

Artık unutun siz o günleri, ey kitap aşkıyla yananlar.

                                                                        (Li-müellifihi)   

Yazarın Diğer Yazıları