Asrın Felaketinden Türk Mucizesine (3)

Asrın Felaketinden Türk Mucizesine (3)
Asrın Felaketinden Türk Mucizesine (3)

MHP ve Koray Aydın'ın depremle imtihanı

Zaman azdı, kış gelmeden depremzedeler mutlaka prefabrik evlere yerleştirilmeliydi...

MHP ve Koray Aydın’ın depremle imtihanı
Açıkta, darda ve zorda kalan Türk insanının acısını yüreğimde hissederek hayatımın en büyük siyasi riskini aldım. Depremin üzerinden henüz 2 hafta geçmeden 1 Eylül tarihinde deprem bölgesinde inşa edeceğimiz örnek prefabrik konutları basına tanıttım. İşte o gün ve sonraki günlerde bu konutları 30 Kasım tarihine yetiştireceğime dair söz verdim. Türk insanı ve basın siyasetçilerin tutulmayan sözlerine alışık olduğu için bu söz ilk başlarda pek gündem oluşturmadı. Ancak özellikle son 1 aylık sürece girildiğinde, hükümet politikalarına muhalefet eden basın “30 Kasım’a 1 ay kaldı, 15 gün kaldı, 1 hafta kaldı, 3 gün kaldı”  gibi manşetler atarak bu sözün takipçisi oldu.

Bir dönem, deprem, depremzede, ilk akla gelen isim Koray AYDIN ve 17 Ağustos’tu. Ancak özellikle sizin gündeme getirdiğiniz bir tarih daha vardı. 30 Kasım. 30 Kasım tarihi neyi ifade ediyor.
n Depremİn ardından açıkta kalan, darda kalan ve zorda kalan Türk insanının, esas evleri yapılıncaya kadar barınabilecekleri geçici prefabrik konutlar hayati önem taşıyordu. Hükümetimizin o dönemde depremzedelerin iskânı sorununa benim önerimle hayata geçirdiği planın en önemli parçası geçici prefabrik konutların inşa edilmesiydi. Mevsimin kışa dönmesi, bölgenin çok yağış alması ve açıkta kalan yüzbini aşkın depremzede dikkate alındığında, kışın çadırda kalmak, soğuk, sefalet ve hatta ölüm demekti. İşte tam bu noktada, açıkta, darda ve zorda kalan Türk insanının acısını yüreğimde hissederek hayatının en büyük siyasi riskini aldım. Depremin üzerinden henüz 2 hafta geçmeden 1 Eylül tarihinde deprem bölgesinde inşa edeceğimiz örnek prefabrik konutları basına tanıttım. İşte o gün ve sonraki günlerde bu konutları 30 Kasım tarihine yetiştireceğime dair söz verdim. Türk insanı ve basın siyasetçilerin tutulmayan sözlerine alışık olduğu için bu söz ilk başlarda pek gündem oluşturmadı. Ancak özellikle son 1 aylık sürece girildiğinde, hükümet politikalarına muhalefet eden basın “30 Kasım’a 1 ay kaldı, 15 gün kaldı, 1 hafta kaldı, 3 gün kaldı”  gibi manşetler atarak bu sözün takipçisi oldu. Tabii biz de verdiğimiz sözün gereğini yaparak çalışma arkadaşlarımızla birlikte yağmur-çamur, soğuk-sıcak demeden gecemizi gündüzümüze kattık.


Devlet sözünün
tutulduğu miladi tarih: 30 Kasım
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan afetler ve bu afetler karşısında gelişmiş ülkelerin inşa ettiği prefabrik konutların miktar ve tamamlanma süreçleri dikkate alındığında, “30 Kasım” takvimi, olağanüstü bir çabayı, hatta tabiri caizse bir mucizeyi gerektiriyordu.

Türk insanının müteşebbis gücü, Türk milletinin dayanışma ruhu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kararlılığı ve bağlı ve ilgili kuruluşlarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın olağanüstü çalışması sayesinde “30 Kasım 1999” tarihinde yapımı tamamlanan prefabrik konutlar, aylardır ülkede yaşanan büyük acıların bir nebze de olsun hafifletilmesini sağladı.

Sonuçta geçici prefabrik konutları söz verdiğim 30 Kasım 1999 tarihinde tamamladık. Böylece 30 Kasım’ı “devlet sözünün tutulduğu” miladi bir tarih olarak zihinlere nakşettik. Hatta bu konuda www.korayaydin.com adlı internet sitemizde de yayımladığımız bir kitapçığımız var. Kitapta o günlerde sık sık dile getirilen “30 Kasım” ibarelerini işaretlediğimiz basından alıntılar bölümü var. Okuyucularımız o günlerdeki çalışmaların ayrıntılarını orada bulabilirler.
1 Aralık 1999 günü ülkedeki yerli-yabancı bütün basın mensuplarının ve bölgedeki halkın katılımıyla inşa edilen prefabrik alanlar teker teker gezildi, görüldü ve elde edilen büyük başarı, Türk ve dünya kamuoyuyla paylaşıldı.


Basın ve kamuoyunda medyatik bir bahis konusu gibi
takdim edilen 30 Kasım tarihi aslında neyi ifade ediyor?

*30 KasIm aslında, felaketlerin ardından baş gösteren karamsarlığa, ümitsizliğe, moralsizliğe ve en önemlisi “devlet nerede?” sorusuna verilen en güzel cevap oldu. İnsanımıza, çalışanımıza, bize velhasıl bütün milletimize güven ve moral kaynağı oldu. 30 Kasım Türk siyasetçisinin, Türk mühendisinin, Türk müteahhidinin, Türk işçisinin velhasıl bütün bir milletin asrın felaketinin ardından çok zor şartlar altında sergilediği bir başarı öyküsü. Tabii 30 Kasım başarısı, daha sonra “ Mayısta Güller Açacak” vizyonuyla başlatmış olduğum kalıcı konut hamlesinin bir anlamda moral ve özgüven kaynağı olmuştur. 30 Kasım aslında bir destandı. Ben bu destanın yazılmasında emeği geçen herkese bir kez daha minnet ve şükranlarımı sunuyorum.


Adım adım 30 Kasım’a
17 Ağustos depreminden sonra hiç vakit geçirmeden depremin yaralarını sarma girişimi başladı. Eylül ayında prefabrik teklifleri alındı, konut yapacak firmalar belirlendi, anlaşmalar imzalandı ve 26 Eylül 1999’da, yani depremden sadece 40 gün sonra Düzce’de ilk prefabrikler depremzedelere dağıtıldı.



Dualarla dimdik ayaktayım
30 Kasım’ın yeterince takdir edildiğini düşünüyor musunuz?

30 Kasım’ı yerli-yabancı, dost-düşman herkes takdir etmiştir. Önemli olan başta felakete uğramış bölge halkının takdiridir. Önemli olan Türk milletinin takdiridir. İşte tam bu noktada size ilginç bir bilgi vereyim. Gerek 30 Kasım ve gerekse kalıcı konut projelerimiz başta basınımız olarak, herkesten tam not almıştır. Hatta daha sonra bize yönelik karalama kampanyası açan basın organları ve siyasiler dahi bu çalışmaları takdir etmek zorunda kalmışlardır. O günlere ait gazete, dergi ve diğer yayın organları bu takdirlerin örnekleriyle doludur. Okuyucular, www.korayaydin.com adlı mütevazı sitemizde bu çalışmalara yönelik hazırlanan kitapçıkların ekinde basının o dönem attığı manşetlere göz atabilirler. Bakınız 30 Kasım ve kalıcı konut projelerinin ardından bölgede bulunan ve hiçbiri de MHP’li olmayan Sakarya, Yalova, Gölcük, Bolu ve Düzce belediyeleri şahsıma fahri hemşerilik beratı vermişlerdir. Ayrıca 30’u aşkın kurum ve kuruluş beni yılın bakanı seçti. O dönem sayısız ödüller aldım. Anca daha sonra çokça gittiğim bölgedeki insanların bana karşı olan sıcak, samimi ve candan tavırlarını hayatım boyunca unutmayacağım. Benim için en büyük ödül işte bu vefadır, bu kadirşinaslıktır ve bu asalettir. Daha sonra başıma gelen tatsız olayları düşündüğümde, o insanların duasının beni türlü badirelerden koruduğuna kesinlikle inanıyorum. Evet, badireler ve felaketler karşısında dimdik ayakta durmanın esas sebebi işte o almış olduğum dualardır.


Başarı MHP ve
ülkücü hareketindir
30 Kasım başarısının yankıları nasıldı?

* Öncelikle şunu belirteyim, 30 Kasım başarısı, yurtta ve dünyada büyük yankı uyandırdı. 30 Kasım’ın ardından bölgeye düzenlediğimiz gezi muhteşem olmuştu. Geziye adeta bir medya ordusu katılmıştı. Daha önce belirttiğiniz gibi işin bir de medyatik bahis konusu gibi algılanan boyutu da vardı. Konutların yetiştirilemeyeceğini tahmin eden bazı basın organları, bölgeden yetiştirilmesinin mümkün olmadığına dair günlük haber geçiyorlardı. Sonunda bu yarışı biz kazandık. Bu esasen bir hizmet yarışıdır. Ben bu hizmeti, hatta tarih vererek yüklendiğim bu riski, MHP ve ülkücü hareketin farkını ortaya koyma adına yaptım. Bu bakımdan başarı ülkücü hareket başarısıdır. Başarı MHP’nin başarısıdır. Şahıslar da önemlidir. Ancak daha önemli olan şahıslar değil, kurumsal yapıdır. Bu bakımdan, Türk milliyetçiliği ve ülkücü hareketin en büyük kurumu olarak ve bize kimliğimizi ve siyasi kişiliğimizi kazandıran MHP, başarıda en büyük payın sahibidir.


“Mayısta Güller Açacak”
ya da Türk mucizesi
“Mayıs’ta Güller Açacak” vizyonuyla ortaya koyduğunuz kalıcı konut hedefini de öngörülen tarihte gerçekleştirerek, depremzedelerin deyimiyle “Marmara’nın Mimarı” olarak anılmaya başlandınız. Geçici konutların yanı sıra, kalıcı konut çalışmalarınızı da kısaca özetler misiniz?
n Ben bu konuda MHP ve ülkücü hareketin farkını fark ettirme adına verdiğim sözü tutmanın ötesinde, daha ileri hamleler yapılması gerektiğine inanıyordum. 30 Kasım başarısının ardından, şahsıma ve partimize olan güven ve teveccüh her geçen gün artıyordu. Bu beklentilere paralel olarak Türk insanına hizmette çıtayı yükseltilmesi gerektiğine inandım. Bu düşüncemi de hayata geçirerek, ilk iş olarak eskiden olduğu gibi her felaketin ardından yapılan, deprem evi, afet evi kavramlarına son vererek “kalıcı konut” anlayışını literatüre yerleştirdim. Deprem evi, afet evi değil, kalıcı konut. Hizmette ve siyasette kavramlar ve semboller önemlidir. O kavramlara gerçek anlamlarını yüklediğiniz takdirde, gereğini yaptığınız takdirde, fark meydana getirmek ve başarıya ulaşmak kaçınılmaz olur.

Yarın: AKP iktidarı hazıra konmuştur.