Bağırmak ve alkışlamak...

İnsanı tanımak ve toplumu anlayabilmek için psikolog veya sosyolog olmaya gerek yok. Bir kişi öfkeyle, bağırarak kürsüde konuşuyor ve dinleyiciler de onu avuçları patlarcasına alkışlıyorsa, konuşanda da dinleyenlerde de problem var demektir. Çünkü önemli şeyler söyleyecek olan bir konuşmacı hiçbir zaman bağırmaz. O, sakin sakin, tane tane söyler söyleyeceklerini ki dinleyiciler doğru anlayabilsinler söylenenleri. Şayet konuşmacının söyleyecek bir şeyi yok da maksadı sadece kalabalıkları galeyana getirmekse bağırabildiği kadar bağırır, topluluk da sürü psikolojisiyle önemli bir şey söylediğini zannederek onu alkışlayabildiği kadar alkışlar. Sonuçta ne hatip bir şey söylemiştir ne de kalabalıklar bir şey anlamıştır.

"Galeyan geldi mi akıl gider" derler. Politikacının ilk öğrendiği şey budur. Yani siyasetçi halkı galeyana getirmeyi başardı mı otomatik olarak onların akıllarını teslim almış olur. Gerisi kolay, yanlış da yapsa, ülkeyi göz göre göre uçuruma da sürüklese peşinde ölümüne onu destekleyip alkışlayan kalabalıklar olacaktır. Çünkü akıllarını peşin olarak kaptırmış bir topluluk vardır ortada...

Lütfen çevrenize şöyle bir bakın, gördüğünüz manzara, ifade etmeye çalıştığımız durumdan farklı mıdır?

Din adına bağırıp çağıranlara, din adına, ağıza alınmayacak ifadelerle "köşe"lerini dolduran kalemşorlara soruyorum: Hz. Peygamberimiz hiç bağırarak konuşmuş mudur? Ashap hiç Peygamberimizi alkışlamışlar mıdır?

"Ashap" deyince aklıma geldi, sahi "ashap" ne demektir?

Sözlüğe bakıyorum "Peygamber Efendimizi görüp sohbetleriyle şereflenmiş müminler" diye tanımlanıyor ashap... Demek ki Peygamberimiz -hâşâ- kalabalıkları galeyana getirmek için nutuk irat etmiyordu, ashap da onu alkışlamıyordu. Resûlullah, sakin sakin etrafındakilerle sohbet ediyor, ashap da anlatılanları doğru anlayabilmek için pürdikkat onu dinliyordu. 100 bini aşkın Müslümana seslendiği "Vedâ Hutbesi"nde de durum böyleydi. Hz. Peygamberimiz o gün "Ey insanlar, Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allah katında en hayırlınız, takvası çok olanınızdır" derken -sümme hâşâ- bağırmış mıydı? Onu dinleyen Müslümanlar "hâtemü'l-enbiya"yı alkışlamışlar mıydı?

Peki ne bu bağırıp çağırmalar, alkış tufanları?..

Unutmayın ki birisi bağırdı mı muhakkak bir şeyi örtmeye çalışıyor demektir. Onu alkışlayanlar da -bilerek veya bilmeyerek- yanlışa ortak olmaktadırlar. Her şey kanun ve nizama uygun yürüse eminim ne bağıran olur ne de alkışlayanlar...

Son söz şairin:

"Ne alkışlayanlardan ol ne de bağıranlardan//Olursan ne hoş, rıfk ile hakka çağıranlardan." (Li-müellifihi)

                                                                                                                                  

Yazarın Diğer Yazıları