Bir çıkış yolu var mı?

               Biri çıkıp da bize tam olarak anlatsa da öğrensek. Biz, Suriye'de tam olarak ne yapıyoruz? Hedeflerimizin ne kadarına ulaştık? Bizim sınır güvenliğinin dışında başka bir hedefimiz var mı?

                Diyeceksiniz ki belli değil mi?

                Değil..

                Niye değil?

                Çünkü ortada tutarlı ve istikrarlı bir gidiş yok da ondan.

Nasıl yani?

                Bir taraftan, Suriye'nin toprak bütünlüğü şart diyoruz, öte yandan resmi Suriye güçleriyle aramız bozuk.

                Bir taraftan, ABD, Suriye'nin kuzeyinde tam sınırımızda "ordu kuruyor" diyoruz, öte yandan dünyanın desteğini alabilmek için öncelikle üyesi olmak için peşinde yıllarımızı harcadığımız AB ile ilişkilerimiz bozuk..

                E, siz olsanız böyle bir durumda ne dersiniz? Ne düşünürsünüz?

                Her şey yolunda mı dersiniz.

                "Kavga bizim işimiz. Kimse bize bulaşmasın. Herkesin ağzının payını veririz" mi dersiniz?

 Yoksa?

"İşte millîlik bu.. Ancak kendimize geldik be" mi dersiniz..

                Çok değil daha birkaç ay evvel ABD, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ni açıkladı. Türkiye dost ülkeler listesinde yok. Düşman olarak da yazılı değil ama liste dışı.

                Bunun nedenlerini anlarız.

                Amaçlarımız farklı.

                ABD, içinde Türkiye'nin de bulunduğu bölge ülkelerinden kendine göre yeni bir dünya düzeni kurup, haritaları yeniden çizmeyi hedefliyor, biz ise söverek bugünlere geldiğimiz Lozan'da çizilen sınırlarımızı deldirmeden, ebediyete kadar güvenlik içinde korumak amacındayız.

                ABD, amacına ulaşmak için Suriye bölgesinde vesayet güçleriyle çelik çomak oynuyor. Küçük vesayet ordularından birini kuruyor ötekini bozuyor.

                İşte buyurun..

                IŞİD kuruldu, çatıştı, ABD'nin istediği kadar karışıklık çıkardı, kan döktü ve sonunda sesi soluğu kesildi...

Tıpkı öncekiler gibi.

                El Kaide'yi, Nusra'yı ve diğerlerini hatırlayın. Ta, Afganistan'daki Sovyet geriliminden başlayan Bin Ladin'li dönemlerle ilerleyip günümüze gelen bir devridaim zinciri bu.

                Görevi biteni sahadan çekiyor ABD. Yerine yenisini koyuyor. Belki aynı kadrolar ama isimleri değişik.

                Şimdi geldiğimiz noktada hepsinin yerine PYD/PKK ihdas etti..

"Ordu kuracağız" diyor..

                Niye?

                Çünkü Suriye'de pastayı Rusya'ya ve İran'a kaptırmayacak. İsrail'in amaçlarına hizmet edecek ve elbette bunları yaparken Türkiye'ye de ağzının payını verecek.

                Bütün bunlar olurken Türkiye, dış politikadaki ana çizgiyi koruyabildi mi?

                Hayır.

                Birbiriyle çelişen zikzaklar yaptı.

                Peki, elin adamları ne yapıyor?

Veya hangi felsefeyi güdüyor?

Şu felsefeyi: Geleceği planlama, detaylandırma, sanayi devriminin insanlara kazandırdığı bir yetenektir. Doğal olarak, zihinsel dönüşümünü tamamlamış ülkeler, işleri şansa bırakmazlar. Güçlerini bir plan çerçevesinde belirlenmiş hedeflere yöneltirler. Öbürleri ise vaziyeti "idare ederler."

Türkiye, Afrin'e girsin. Buna itirazımız olamaz. Ancak, asıl olan Fırat'ın doğusudur. Uluslararası alanda haklılık kazanmasıdır. Bunun yolu da dost kazanmaktır. Düşman çoğaltmak değil...

Yazarın Diğer Yazıları