Daha Amerika'ya varmadan...

                Gündemin öne çıkan başlıklarından biri içeriden biri de içeriye sık sık müdahale ederek Türkiye'nin kâbusunu planlayanlardan..

Önce içeriden verilen bir demece bakalım. Yalçın Akdoğan rol çalmış. Diyor ki "Kürtleri PKK'dan kurtaracağız."

"Doğmal oğlak şeysi ile belli olur" dersek hiç abes konuşmuş olmayız. Tam tersine meseleyi doğrulamış, atalar kültürüne gönderme yapmış oluruz.

"Kürtleri PKK'dan kurtarmak" gibi bir derdi olan iktidarın 13 yıl boyunca yaptıklarını alt alta koyunca ister istemez gülümsüyorsunuz. Ve söz bir anda anlamsızlaşıp uçup gidiyor.

Kürtlerin, bu milletin bir parçası olduğunu savunanlar, öteden beri daima ve her zaman onları PKK belasından kurtarmak için çırpındılar. Terörün acımasız yüzü masum halkı yok ederken ve biz hemen her fırsatta "PKK terör örgütüdür. Terör örgütü ile devlet pazarlık etmez" dedik. İktidar sahipleri ise ne hazindir ki baş teröristin demeçlerini İmralı'dan özel kurye ile alıp Türkiye'nin Diyarbakır meydanlarından yeryüzüne duyurdu. "Kurtaracağız" dediğiniz bütün Kürtlerin acılarını yok sayıp, onların tek temsilcisi PKK'ymış gibi davranarak terör sorununu "Kürt sorununa" çevirip, PKK'yı bütün Kürtlerin siyasi temsilcisi haline getirdiğiniz tarihsel gerçeğimizdir.

Sonra dışa dönelim ve içe Türkiye'ye seslenen Amerikalıya bakalım. 

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby'ye, başkent Washinton'da düzenlediği basın toplantısında "Türk Hükümeti YPG'yi terör örgütü olarak görüyor. ABD yönetimi ise destek veriyor. Arada bu kadar kesin fark varken Türkiye ile iş birliğini nasıl yönetiyorsunuz" diye sormuşlar.

Cevap açık ve net. ABD resmi yetkilisi Kirby demiş ki: "Biz YPG'yi terörist olarak değerlendirmiyoruz."

"Bunu bilmeyen yoktu" diyeceksiniz.

Haklısınız.

Yalnız dikkatinizi çekerim.

Bu sözler Türkiye basınına yansıdığı saatlerde Davutoğlu ABD'ye çağrıldı.

Konu nedir?

Bölgesel değerlendirmeler ve elbette Suriye. ABD, son zamanlarda Suriye politikalarında çok büyük değişiklikler yaptı ve kendini yeni duruma ve şartlara göre dönüştürdü. Yeni politikanın bir parçasında her zaman olduğu gibi Türkiye'nin desteği lazım. Gerçi eskisinde de Türkiye kraldan fazla kralcı olmuş ve "kardeşim Esad" güzellemelerinden" Eseeed!!!" çağırışlarına dönmüş ve Suriye içinde "eğit donat" politikalarının da bir tarafını oluşturmuştu ya.

Bizim hükümet basınına bakarsanız Davutoğlu'nu Obama "özel" çağırmış...

Lütfa bak...

Obama'nın çağırmasını bir ayrıcalık, bir paye, bir sınıf atlama gibi sunuyor.

Tipik aşağılık kompleksinin ta kendisi. Sanki eyalet valisini çağırdı da vali efendinin taraftarları önemsendikleri için mutlu olmuşlar gibi...

Müstemleke miyiz biz?

Türkiye, ülkesini bölmek isteyen PKK/PYD bölücü teröre şehitler verirken Türkiye'nin Başbakanını özel olarak ayağına çağıran Amerika, daha Başbakan yolda iken "PYD'yi terörist görmediklerini söylüyor. "Özel çağırılmayı" içine sindiren yandaş basın camiasının içi sızlıyor mu bilemem.

Bir önceki yazımda da belirttim.

Ana sorunumuz Amerika dedim ve Türkiye'nin başındaki terör belasının da  ezeli destekçisi yine Amerika olduğunu herkesin bildiğini söyledim. Dolayısı ile Türkiye'nin çağırılması bir lütuf değil... Belki de bir görevlendirmedir.

Kim bilir...

Bakıp göreceğiz...

Bizim için hayırlısı nedir biliyor musunuz? Hazır Rusya, Suriye'ye inmiş, yeni dengeler ortaya çıkmış iken durumdan lehimize, özellikle de millî çıkarlarımıza uygun politikalar üretmek..

Gerisi laftan ibaret..

Rize'de Atatürk heykelinin yerine bardak diken zihniyet bunu anlar inşallah...

 

Yazarın Diğer Yazıları