Erol Güngör ve Türk Dili

Erol Güngör bir yazısında şöyle der: "Türk kültürünün vezgeçemeyeceği değerleri belli başlı birkaç grupta toplayabiliriz. Bunların başında millî varlığımızın en eski ve en büyük yapıcısı olan dilimiz gelir. Türkçe, Türk millî varlığının temel taşıdır."

Gerçekten de biz millî varlığımızı "dil"e borçluyuz. Milletlerin karakterleri dillerinde saklıdır. Yani milletleri birbirinden ayıran "kan"dan ziyade "dil"dir. Aynı dili konuşanlar arasındaki samimiyet ve sıcaklık birer manevî bağ olarak kişileri birbirine bağlar, onları kuru kalabalıklar olmaktan kurtararak şuurlu toplumlar haline getirir, millet yapar.

Erol Güngör'ün ifadesiyle "Bir millet bir günde ortaya çıkmaz. Milletler bir tarih, bir kültür demektir; tarih ve kültür ise bir insan topluluğunun çok uzun bir zaman yaşaması sonunda ortaya çıkar." İşte bu uzun zaman şeridi içinde, milletin nasıl oluştuğunu, neyi sevip neyi sevmediğini kısaca milletin hayat tecrübelerini biz dil vasıtasıyla öğreniriz. Dolayısıyla dil, geçmişle gelecek arasında bir köprüdür. Günümüz insanlarıyla nasıl konuşup anlaşıyorsak dünkü insanlarla da fikir alış verişinde bulunabilmeliyiz. Aynı şekilde, yarınki nesiller de bizimle dertleşebilmelidir. Bunu sağlayacak olan dildir. Ancak, dile gereken önem verilmez ve millet sık sık hafıza kaybına uğratılırsa nesiller arasında kapatılması mümkün olmayan uçurumlar oluşur. Bu da toplumda düşünce buhranına yol açar.

Türkçe dünyanın en güzel dilidir. Max Müller bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: "Türk dili o kadar mükemmel ve kaideleri o derece kıyâsîdir ki bu dili sanki lisâniyât âlimleri vücuda getirmiştir." Fakat bu güzel dil aynı zamanda dünyanın en talihsiz dilidir de... Bin yıl yabancı dillere karşı istiklâl mücadelesi veren Türk dili Cumhuriyet sonrasında bir de "uydurmacılık" ve "tasfiyecilik" hareketi ile boğuşmak zorunda bırakıldı. Ve bu mücadelede maalesef Türkçe büyük yaralar aldı. Erol Göngör "Kök itibariyle Türkçe olmayan kelimeleri dilimizden atarak yerine Türkçelerini uydurmak" şeklinde özetleyebileceğimiz tasfiyecilik hareketinin temelinde Türk kültürünü ortadan kaldırma arzusunun yattığı düşüncesindedir: "Türkçenin değiştirilmesinin kökünde Türk milletinin karakterinin, değer sisteminin ve hedeflerinin değiştirilmesi arzusu yatmaktadır. Eğer yeni yetişen nesiller daha önceki Türklerin meydana getirdiği kültür eserlerini anlayamazlarsa, o kültürle herhangi bir alış verişleri olmazdı. Mesela Yunus Emre'yi okuyup anlamayan bir genç, elbette onun anlatmak istediği şeylere de yabancı kalacaktır."

Bugün Türkiye'nin en önemli meselesi dil ve kültürdür. Dil ve kültür bir milletin millî şahsiyetini temsil eder. Dil ve kültürün bozulup yozlaşması bir bakıma milletin şahsiyetinin bozulup yozlaşması demektir. Fen size birçok teknik hizmet sunabilir. Ama siz sosyal ilimlerden habersizseniz o hizmetlerin esiri olursunuz. Bir başka ifade ile "robot"u sizin hizmetinize sunan "fen"dir, sizi robotlaşmaktan kurtaracak olansa sosyal ilimlerdir.

İşte bunun içindir ki Erol Güngör dil, din, kültür, gelenek vb. sosyal meseleler üzerinde ısrarla durmuştur.

Yazımı rahmetlinin şu sözleriyle tamamlamak istiyorum: "Türk kültürünün özü ve bütünü kültür eserlerimizde kullanmış olduğumuz Türkçe'dir." Dolayısıyla "Türk aydınları Türk dilini kurtarmak zorundadır. Dilin kurtarılması milliyetçiliğin asgarî şartıdır."

Vefatının 34. yıldönümünde Erol Güngör'ü rahmetle anıyoruz. Mekanı cennet olsun...

 

Yazarın Diğer Yazıları