Güç, dönülmez yola girerse

Sözlükler "diktatör"ü, "Başında bulunduğu devlet veya topluluğun mutlak hâkimi olan, bütün idarî ve siyasî yetkileri elinde toplamış bulunan yönetici" şeklinde; "diktatörlük"ü de "Siyasal güçlerin kanunî ya da kanun dışı olarak, tek bir adamın elinde toplanması" diye tanımlıyor... Hemen her toplum için böyle potansiyel tehlike arzedebilecek bir siyasi olgu hakkında halkı bilgilendirmek zorundayız. Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra yazılacak yahut söylenecek şeyler hiçbir anlam ifade etmez…

Bu konuda bir işaret taşı olabilir mi ümidiyle son üç diktatörün yani Mussolini (1883-1945), Hitler (1889-1945) ve Saddam Hüseyin'in (1937-2006) hayat hikâyelerini okudum, diktatörlüğün zihnimde oluşan belli başlı özelliklerini dikkatlerinize sunuyorum. Tabii ki sözüm görene, köre ne…

Öncelikle belirtelim ki diktatörler orta halli aile çocuklarıdır ve hiçbir zaman iyi bir tahsil yapamamışlardır. Genç yaşta siyasete ilgi duymuşlar, bir partiye girerek aktif görev almışlardır. Baskıcı bir yönetim anlayışına sahiptirler. Siyasî rakiplerini yok etme yolunda her şeyi mübah görürler. İktidar hırsı olmazsa olmazları arasındadır. Popülaritelerini artıracak eylem ve söylem bulmakta mahirdirler. Halkın şuur altındaki maduriyetlerini kaşıyarak siyasî ikballerine basamak yapmayı iyi bilirler. Bir ırk veya bir dinin lideri olmak gibi büyük hayalleri vardır. Onlar için arkadaş değil, yol önemlidir. Yola çıktıklarını yolda bulduklarına tercih etmekten kaçınmazlar. Hitabetleri güçlüdür. Alkışı çok severler. Çevrelerinde, kendilerini ölümüne sevip sayan dalkavuklar halkası vardır. Bu halka genişledikçe diktatörler halkı görmez ve halkın feryatlarını duymaz olurlar. Bu noktadan sonra dönülmez yola girilmiş, güç sarhoşluğu başlamıştır. Bir adama kırk gün ne dersen o olur hesabı kendilerini büyük görmeye başlarlar. Yüz yılın hatta bin yılın kurtarıcısı olduklarına hakka'l-yakîn inanırlar. Artık diktatörler için 2 şey vardır: Beyaz-siyah… Kendi söyledikleri mutlak doğrudur. Şayet farklı bir şey söyleme cesareti gösterecek bir baba yiğit çıkarsa -ki çok düşük bir ihtimâldir- söyledikleri külliyen yanlıştır. Halk, diktatörlerin yanlış yapmayacağına, her şeyin en doğrusunu onların bileceğine inanır. Yasamanın da, yürütmenin de, yargının da yükü hafiflemiş hatta kalmamıştır. Diktatörler ne derse kanun odur. Vicdanlar sustu mu gerisi kolaydır zaten. Alan memnun, satan memnun… Vatandaşlara düşen, bu diktatörleri kendilerine bahşettiği için gece gündüz Allah'a  şükretmektir.  -Allah gecinden versin- vakit saat yeter de öbür dünyaya göçerlerse diktatörlerin geride bıraktıkları siyasî girdabı düşünmeye de gerek yoktur. Diktatörler emaneti devralacakları işaret etmiştir her halde…

Heyhat ki bu tip maceralar hep acıyla, hüsranla bitmiştir. Mussolini öldürülmüş, Hitler intihar etmiş, Saddam da idam edilmiştir. Maceraperest gücün girdiği dönülmez yolun sonu, hep çıkmaz sokakta bitmiştir...                                                      

 

***

Haftanın atasözü: Abarada oynayan çark evinden çıkar.

Yazarın Diğer Yazıları