Hangisi Doğru

Tuhaf şeyler oluyor. Belki de bana öyle geliyor. Anlatırsam belki siz de bana katılırsınız.

FETÖ, 15 Temmuz darbe girişiminin yönetimini ulusalcı kesime yüklerken, hapiste FETÖCÜ'lerle kaldığı için kendisiyle röportaj yapılan kimseler, önemli bilgiler veriyor ve buradan Türkiye'nin önemli bir gerçeği ortaya çıkıyor.

Bu röportajlarda üç şey öne çıkıyor.

1-Cezaevindeki FETÖ'cülerin hepsi, düşünmüş taşınmış uzun vadede ileride geleceğini varsaydıkları için referandumda 'evet' vermişler.

Dikkatinizi çekerim, 15 Temmuzda ihanetle suçlananların ve mevcut iktidar tarafından gözlerinin yaşına bakılmadan içeri tıkılanların tamamı "ilerde işimize yarar" diyerek tek adam yönetimine 'evet' demişler.

Buna hiç şaşırmadım. Ve bu söylemin içeri alınmayan sivil kesimlerde de karşılığı olduğu gerçek. FETÖ davasından içeri alınanların birinci derece yakınlarını araştırın bakın 'evet' verdiler. Hapishane tamam da dışarda oy veren sivil kesime 'evet' verilmesine dair haber kim tarafından nasıl ulaştırıldı veya ulaştırılıyor? ByLock dışında başka bir haberleşme sistemi mi var bilmiyorum..

Ama gerçek bu.

2- İçerdekiler CHP'nin 'Adalet Yürüyüşünden' hoşlanmış. Bunda şaşılacak bir şey yok. Buradan CHP eşittir FETÖCÜ sonucu çıkarmak isteyenler olabilir ama doğal bir etki-tepki ifadesidir. Bağlamı ve gerekçesi bellidir. İçerdeyseniz dışarı çıkmak istersiniz.

3- Her gece beddua seansı düzenliyor olmaları. Bu adamların ettikleri beddualar kendilerine dönmüş ve hepsini çarpmıştır. Çünkü milyon kere kul hakkı yediler ve Diyanetin raporunda ayrıntılı olarak belirttiği gibi, dini amacından saptırarak, Allah rızasının dışında kendilerine dünyevi bir nizam kurma çabasına giriştiler.

Hapishane yansımaları böyle.

Bu bağlamda son gelişmelere dikkatlice bakıldığında önemsiz ve sıradanmış gibi görülen ancak aslında hiç de öyle olmayan olaylar yaşanıyor.

Siyaset cephesinde FETÖ ile ilişkilendirilen ve/veya geçmişinde FETÖ'ye övücü AKP'yi suçlayıcı Tweet attığı ileri sürülen kimseler bakan yapıldı. Kocasının FETÖ'den görevden uzaklaştırıldığı söylenen bir hanım, Türkiye'de başka nitelikli elaman yokmuş gibi adeta ödüllendirilerek büyükelçi olarak atandı.

Siyasal kimliği ile sıra dışı, geçmişinde ABD vatandaşlığı, ideolojik duruşuyla Arap dünyasında gelişen "Müslüman kardeşler" çizgisinde olduğu söylenen birinin Türk Dışişlerinde böylesine önemsenmesini anlamak zor.

Toparlarsak, siyaset cephesinde FETÖ hiç zarar görmezken, bakkal, kasap, manav, hatta öğretmen, hemşire vb. seviyesinde en küçük bağı bulunanlar anında görevden alınıyorsa, buradan ne sonuca varmamız beklenir?

Öte yandan, bizzat FETÖ'nün ayakkabılarıyla seccadenin üstünde dim dik durarak darbecilerin adresi olarak "ulusalcıları" göstermesi, salt kendini savunmak mı, yoksa "ben tehlike değilim" mesajı vermek mi? O da değilse, hükümet çevrelerine "aslında ortak düşmanımız aynı. Onu bertaraf edelim" demek mi? Henüz bilmiyoruz. Lakin birbirine tezat şeyler olduğu gerçek.

Bir taraftan "ABD darbenin içindeydi" diyoruz, öte yandan ABD'yle bağları güçlü olan çabaların desteklendiğini gözlemliyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları