Herkes gücü kadar etkilidir...

Siyasi, sosyal, ekonomik vb.. gücünüz yoksa ya da yetersizse, çaresiz kalırsınız. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum tam da budur.

Eğer nükleer gücünüz yetersizse, karadan karaya füzeleriniz yoksa adı üstünde "yok" olduğu, sizde bulunmadığı için eksiksiniz demektir. Her eksik sizi rakipleriniz karşısında çaresiz bırakır.

Çünkü onda var sizde yoktur.

Bunun için Rusya'nın kapısındasınız. S-400 füzeleri istiyorsunuz..

Aynen burada olduğu gibi bütün uluslararası ilişkilerde de durum aynıdır.

Siyasi gelişmelerde haklısınız veya haksızsınız.. Koyalım bir tarafa.

Bakın.. ABD sizi zorluyor..

"Vatandaşım" dediğiniz birini kendi ülkesinde sizin aleyhinize yargılıyor ve buradan bir yaptırım çıkarmaya çalışıyor.

Peki, aynısını Rusya'ya yapabilir mi? Rusya ambargoyu delse ve Zarrab denilen adam Türk yurttaşı değil de Rus yurttaşı olsaydı durum ne olurdu? Emin olun bizimki kadar gürültüsü çıkmazdı. Ve Rusya kendi kozunu anında ortaya koyardı.

Güçlü olmak böyle bir şey de ondan..

Ülkenizi saman ithal edecek hale getirirseniz, içte ve dışta çatışmadan beslenen bir politik yol ortaya çıkarırsanız, gün gelir yalnız kalırsınız.

Nitekim muhalefetin sağduyusu yüksek olmasa kesinlikle olacağı budur.

Şimdi tutmuşuz, "parası olanlar Türkiye'yi neden terk ediyor" diyoruz.

İyi de kardeşim, Türkiye'de güven var mı güven? Türkiye'de kendini güvende hissedenler, iktidar sahipleri ile onlara yamananlar.

"Ekonominin temelinde güven vardır" diyor iş adamları. "Güven duyulmadığı için insanlar kendi geleceklerini başka yerde aramak zorunda kalıyorlar" diye devam ediyor.

Aynı durum, eğitimli nüfus için de geçerli? Onlar da kendi geleceğini kendi ülkesinde göremiyor? İnsanların kendi ülkesinde gelecek görmemeleri ne kadar kötü ve iç acıtıcı bir durum..

Nasıl görsün?..

Her gün iş bulmak için gittiği kapıdan eli boş dönüyor. Acı gerçek her an yanı başında. Kendisini hiç yalnız bırakmıyor ki?

Geçenlerde bir TV programında izledim. Arkeolog olduğunu ve doktorasını bitirdiğini söyleyen bir bilim doktoru "işsizim" diyordu ve "her halde buralardan gideceğim" diye de ekliyordu.

"Nereye" diye sordu muhabir..

O da cevap verdi: "Yurt dışına.."

Tıpkı bunun gibi benzer arayışlar içinde olan iş adamları ve gelecek peşinde olan aileler var..

Peki, bu durum bize ne anlatıyor?

Türkiye'nin giderek güçsüzleştirildiğini ve öz kaynaklarını iyi planlayamadığını gösteriyor. Çünkü göç, insan kaynaklarının yitimidir. Başka bir ifade ile "insan sermayesinin" zayi olup, kayıp dilmesidir ki, insan yaşlanan bir canlı olduğu için de kayıpların telafisi yoktur.

Türkiye sürekli güç kayıp eden bir ülke haline getirildi.

Tarımda güçlüydük kayıp ettik.

Kamu sanayiinde güçlüydük kayıp ettik.

Üretim sektöründe hızlı bir ilerleme vardı, kayıp ettik.

Tekstilde bir numaraydık kayıp ettik.

Türkiye'yi yönetenler, on yıldır yolları bölüp bölüp, "bölünmüş yol yaptık" diye övünüyor.

Havaalanı yaptık.

Yol yaptık.

Metro yaptık..

Hepsi bu..

Uçak yapamadınız..

Araba yapamadınız..

Tarım yapamadınız.

Et bulup millete yediremediniz.

Haliyle füze hiç yapamadınız. Öyle ise ABD sizi yargılar ve siz sadece konuşursunuz.. Ne dedik en başında? Herkes gücü kadar etkilidir.

Yazarın Diğer Yazıları