İnsanlık merdiveninin basamakları

İnsanlık merdiveninin basamakları

Günlerdir dilimde Yunus Emre''nin bir mısraı:

"Sen sana ne sanırsan ayruğa da anı san."

Dün Yunus Divanı''na baktım, bu mısraın devamı (ikinci dize) şöyleymiş:

"Dört kitabın mânâsı budur eğer var ise."

Şair diyor ki:"Sen kendin için ne ister, ne düşünürsen başkası için de aynı şeyi iste ve düşün. Esasen dört kitabın (Tevrat, Zebur, İncil, Kur''ân) mânâsı, özü budur."

Bu ifadeler bize Hz. Peygamberimizin şu sözlerini hatırlatıyor:

"Sizden biriniz, kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmedikçe kâmil mümin olamaz."

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir."

O zaman sosyal hayatı bir teraziye benzetirsek bir kefede kendimiz, diğer kefede de başkaları var demektir ki kendimiz için istediklerimizi başkaları için de istemezsek yani terazinin kefeleri dengede durmaz, kendi tarafımız ağır basarsa, diğer bir ifadeyle egoistsek (bencil, hodbin) gerçek anlamda ne Müslüman olabiliriz ne de insan…

İlk basamak

İnsan olmanın ilk basamağı kendimiz için istediğimizi başkaları için de istemektir. Bu, insan olmanın asgarî şartıdır. Yani insan olarak nasıl hakkımızın yenmesini istemezsek başkasının hakkının ihlâl edilmesine de razı olmayacağız. Mehmet Akif''in tabiriyle "Kendi âsûdeyse, dünya batsa başkaldırmamak" insanlıkla bağdaşmaz.

İkinci basamak

İnsanlık merdiveninin ikinci basamağı, kadim kültürümüzde "hayırhah" yahut "diğerkâm" tabirleriyle ifade edilen, -sadece kendini değil- başkalarını da düşünme, başkalarının menfaatini kendi menfaatinden üstün tutma anlayışıdır ki bu haliyle bile insan yine gerçek anlamda insan değildir. Diğer bir ifadeyle insanlık, menfaatleri çatıştığında başkalarını tercih etme aşamasındadır. Evet, insanlık fidanı yeşermiş lakin daha meyve vermemiştir.

Üçüncü basamak

Hz. Mevlânâ "Mesnevî"de mealen şöyle der:

"Buğday elde etmek için ekin eken, sonunda saman da elde eder.

Fakat saman ekersen buğday elde edemezsin. İnsanların gözbebeği olan insanı ara, insanların gözbebeği olanı insanı, insanların gözbebeğini."

Birinci ve ikinci basamaktaki insanları elbette yabana atamayız. En azından bencil (hodbin, hodkâm, egoist) değiller. Ama esas hedefimiz Mevlânâ''nın "insanların gözbebeği" diye nitelendirdiği insan tipini aramak olmalıdır ki onlar kendilerini başkalarına adamış idealist kişilerdir.

Türk edebiyatının bilinen ilk şair ve mütefekkiri olan Yusuf Has Hâcib (XI. asır) bakın bu konuda ne diyor?

"İnsan derler, insan kimdir; insan başkalarına faydalı olan ve onların işlerini gören kimsedir."

İnsanların iyisi, kendi menfaatini bırakıp, zahmet yüklenerek, başkalarının faydasını isteyen kimsedir."

"İnsanların iyisi, başkalarına faydalı olur; halk için lüzumlu olan bu iyi insandır."

Yusuf Has Hâcib''den sekiz yüzyıl sonra Fransız filozofu Augustte Comte (ö. 1857) bu düşünceleri "başkası için yaşamak" şeklinde formüle ederek bunun bir insanlık dini olması gerektiğini söylemiştir.

Hasılıkelam; "Yer damar damar, insan çeşit çeşit" atasözümüzde de belirtildiği üzere, insanlar farklı farklı karaktere sahip. Kimi iyi, kimi kötü, kimi bencil, kimi iyiliksever… İstesek de istemesek de bu bir gerçek. Hayatın kanunu bu… Lakin bana sorarsanız, daha huzurlu ve daha müreffeh bir hayat için yetmiş iki millete aynı gözle bakan ve "başkaları için yaşama" idealine sahip olan insanların sayısını artırmaktan başka çıkar yol yoktur.

ACZİMİN GİRYESİ:

İYİLER VE KÖTÜLER

Cemiyette iyiler de olacak kötüler de,

Yazık ki artış iyilerde değil, kötülerde.

                                     (Li-müellifihi)    

Yazarın Diğer Yazıları