Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

İsrail’in tutumu ABD’de endişe yarattı

İsrail’in, özellikle Netanyahu’nun Gazze savaşındaki insanlık dışı katliama dönüşen tutumu ABD’de gittikçe sıkıntı yaratmaktadır. Ancak bu sıkıntının ABD yönetiminin insani düşüncelerinden dolayı değil, ABD kamuoyunun bu vahşete karşı gösterdiği tepkiden ve bunun yaklaşmakta olan ABD seçimine etki etme endişesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

İç politika baskın geldi

Aslında ABD’nin İsrail’in, Orta Doğu’da kendisinin kalesi olarak, ABD’nin bu bölgedeki politikalarını uygulamasına imkân yaratan ve çıkarlarını koruyan güçlü bir ülke olması anlayışında bir değişiklik yoktur. Bölgede haklı haksız, insani veya değil, her türlü davranışına, sorgusuz destek verme politikası devam etmektedir. Her iki ülke de birbirlerine olan ihtiyacın bilinci içindedir.

Ancak ABD halkının, İsrail’in HAMAS’la mücadele adı altında Filistinli sivilleri, kadın çocuk demeden, yerli yersiz katleden davranışlarına karşı gösterdiği tepki ve hoşnutsuzluk gittikçe artmaktadır. Halk, bu konuda İsrail’i olduğu kadar ona destek veren ABD yönetimini de suçlamakta ve katliamı durduracak girişimlerde bulunulmasını beklemektedir.

ABD kamuoyunun bu tutumu, Biden yönetiminin iç politikadaki durumunu sarsmış ve başkanlık seçimleri için oy kaybına sebebiyet vermiştir. ABD yönetimi bu iç politikadaki aleyhteki durumu kurtarmak için girişimlerde bulunmaya başlamıştır. Girişimlerin seçimlere kadar halkı tatmin edecek kadar göreceli bir şekilde yapılması, sonrası için geleneksel politikaya dönülmesi beklenmelidir.

Katliam devam ediyor, “kınama” yok

ABD’nin, İsrail’in, Gazze’nin kuzeyindeki Filistinlilere, yardım beklerken üzerine ateş açarak 118 sivili öldürmesi ve 760’ını yaralaması karşısında, “trajik ve korkutucu, hayatların kaybı çok üzücü” ifadesini kullanması ve bu durumda dahi İsrail’i kınayamaması, her ne durumda olursa olsun, İsrail’e gösterdiği müsamahanın devam edeceğine bir işarettir.

İsrail yönetimi bu olay için, sivillerin kendilerine çok yaklaştığı, tehdit oluşturduğu ifadesiyle kendisini haklı çıkarmaya çalışsa da, savunmasız/silahsız ve sadece yardıma ulaşmak isteyenlere karşı böyle bir eylemde bulunulmasının izahı yoktur. Hatta Gazze hükûmeti, bu olayın, kasıtlı ve planlı olduğunu, işgal ordusunun bu insanların insani yardım almak için geldiklerini bildiğini, ancak onları soğukkanlılıkla öldürdüğünü iddia etmektedir.

İsrail’in yardım konvoylarına ve yardım bekleyenlere karşı sürdürdüğü saldırılar ardı ardına devam etmekte, yine ölümlere ve yaralanmalara sebep olmaktadır.

Bu durum karşısında ABD de sivillere havadan yardıma başlamış olup, bunun devam edeceği açıklanmıştır.

“Ateşkes” gündemde

ABD’nin, 10 gün öncesine kadar, “ateşkes” ifadesinden sürekli kaçınarak, “insani ara” “duraksama” gibi geçici tedbir anlamındaki söylemlerini artık “ateşkes” olarak ifade etmeye başlaması anlamlıdır. “Ateşkes”in uygulanmasından sonra, normal olarak barış görüşmelerine geçilmesi ve nihai çözüme doğru gidilmesi gerekir. Nihai çözüm ise iki devletli, bütün ve egemen bir Filistin devletidir.

Ancak İsrail, egemen bir Filistin devletine karşıdır. Onun için Filistin, tamamen kendi kontrolünde, egemen olmayan, savunmasız, hatta İsrail’e entegre bir toplum olarak tasarlanmaktadır.

ABD’nin “ateşkes” olarak ifade ettiği durum, tamamen iç ve dış kamuoyunun baskısını/tepkisini azaltmak için başvurduğu bir söylemdir. Mısır ve Katar’la birlikte arabuluculuk yapmakta, taraflar Kahire’de çalışmalarını sürdürmektedir. Ramazan’dan itibaren çatışmalara 6 haftalık bir ara verilmesini, bu süreçte esirlerin takas edilmesini, insani yardımların arttırılmasını ve halka ulaştırılmasını kapsamaktadır.

Ancak anlaşmaya yakın olduğu söylenirken, şimdi de mesafe alınamadığı belirtilmektedir. İsrail askerlerinin Gazze’den çekilmesinin zor olacağı anlaşılmaktadır. Sonuçta anlaşma, ABD’nin kesin bir şekilde İsrail’e baskısına bağlıdır. Ancak ABD’deki Yahudi önderleri bu durumu zorlamaktadır. Yine de bir kaç güne kadar anlaşma olması beklenebilir.

ABD, “insani ara”nın bir şekilde seçimlere kadar uzatılmasını umarak, aleyhte bir ortam yaratan Gazze konusundaki tepkileri dindirme peşindedir.

İsrail yönetimi ve ordusundaki sıkıntılar

Gazze’de 30.000’i aşkın katliamın yaşanması ve Netanyahu’nun Refah operasyonu emri, ordu içinde anlaşmazlıklara yol açmıştır. Üst düzey yönetiminden istifalar olmuştur. Netanyahu’nun Gazze savaşında yeni adımlar atmak istemesi, Genelkurmay Başkanı’nın ise daha temkinli davranılmasını önermesi ve Refah operasyonu yapılacaksa, önceden bölgenin Mısır’ın koordinatörlüğünde tahliye edilmesi gerektiğini söylemesi, yönetimde ikilem yaratmıştır.

Diğer taraftan Netanyahu’nun savaş kabinesi üyesi Gantz ile anlaşmazlığa düşmesi ve ABD’nin de bunu körüklemesi yönetimde sıkıntı yaratmıştır. ABD yönetimi Gantz’ı Washington’a davet etmiştir. Gantz, Dışişleri ve Savunma Bakanlarıyla Savaş kabinesi adına görüşmüştür. Başkan Yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı’yla görüşmesi muhtemeldir.

Netanyahu’yu dışarıda bırakarak yapılan bu girişim, İsrail savaş kabinesi/hükûmetinde krize yol açmıştır. ABD’nin de bu girişimi, Netanyahu’nun daha dikkatli ve ABD’yle uyumlu hareket etmesi için, ikaz mahiyetinde, kasıtlı olarak düzenlediği anlaşılmaktadır.

ABD bugüne kadar İsrail’e “dur” diyememiştir. Bunun sebebi, hem bölge politikası gereği, hem de İsrail’in prestijini yeniden kazanarak ABD çıkarlarını koruyan güçlü bir İsrail imajını yeniden tesis etmesine imkân tanıma düşüncesidir. Ancak ABD, artık Netanyahu’nun çılgınca davranışlarını izah edemez hale gelmiş, hem uluslararası kamuoyu nezdinde, hem de iç kamuoyunda itibar kaybetmiş, durumu yeniden toparlamak için manevralar yapmak durumunda kalmıştır.

Yeni sığınmacılara tahammülümüz yok

Kudüs’teki Türkiye Konsolosluğu’nun Filistinlilere vatandaşlık verdiği iddiası gündemdedir. Aslında Konsolosluğun doğrudan böyle bir yetkisi yoktur. Ancak vatandaş olmaları için gerekli belgeleri hazırlamaları, yöntemini açıklamaları ve bunu Türk yetkili komisyonuna ve makamlarına ulaştırması mümkündür.

Diğer taraftan bazı Filistinlilerin AFAD vasıtasıyla ve çeşitli vesilelerle Türkiye’ye taşındıkları ve bunlara şimdilik insani ikamet verildiği ve bunun vatandaşlığa kadar giden yolu da açabileceği söylenmektedir.

Türkiye’de son 35 yıldır kültürün Türk kültüründen Arap kültürüne doğru değişim eğilimi gösterdiği bir ortamda sığınmacı konusu bu değişimi hızlandırmış, demografik yapı dönüşümü de buna eklenince konu bir beka meselesi haline gelmiştir. Bu durumu düzeltmek için artık ne sebeple olursa olsun sığınmacı kabulü yapılmaması, mevcutların da, kendi ülkelerinde sükûnet sağlandığı için gönderilmesi girişimine başlaması önem arz etmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları