Ömer Hayyam'dan altı çizili birkaç rubai

Ömer Hayyam'dan altı çizili birkaç rubai

Doğu edebiyatının şöhret sahibi şairlerinden biri de Ömer Hayyam'dır. (ö. 1123) Rubaileriyle tanınan Ömer Hayyam aşk, şarap, saki, dilber çerçevesinin dışına pek çıkmaz. Düşünceleri dünyevîdir. Onun için yarın diye bir şey yoktur. İnsan "ân"ı yaşamalı, zevkine bakmalı… Bütün bu aykırı görüşlerine rağmen Ömer Hayyam'dan da almamız gereken dersler olduğunu düşünüyorum. İşte size söz konusu rubailerden birkaçının tercümesi: (bkz. Hüseyin Daniş: Rubaiyyat-ı Ömer Hayyam, İst. 1346)

Maneviyat âleminin ser-levhası aşktır. Gençlik kasidesinin en güzel beyti aşktır. Ey aşk dünyasından haberi olmayan adam! Bunu bil ki hayat yalınız aşktan ibarettir.

**

Irmakta akan su gibi ve çölde esen rüzgâr gibi ömrümüzün bir günü daha geçti. Ben yaşadığım müddetçe şu iki günü düşünmeyeceğim: Biri henüz gelmemiş olan gün, biri de geçmiş gün.

**

Cihanda hiç kimse, yüreğine felekten bir diken saplanmaksızın, gül yanaklı bir dilberin visâline ermedi. Bir kere, tarağa bak ki yüz parça olmaksızın eli bir güzelin saçlarının ucuna dokunamadı.

**

Âhirette cennet, hûri, ve kevser var diyorlar. Şarap ırmağı, süt ırmağı, bal ve şeker ırmağı var diyorlar. Bunları hatırlayarak bana sen şimdiden bir kadeh şarap ver, ey sâkî! (Zira), bir peşin, bin veresiyeden üstündür.

**

Dostum, bu boş dünyanın kederini sakın çekme. Boşuna bu köhne dünyanın kederiyle kederlenme. Mademki mevcut olan şey geçti ve mevcut olmayan da daha meydanda yok. Sen keyfine bak ve ne "var"ın sıkıntısını çek ne de "yok"un.

**

Diyorlar ki öbür dünyada cennet ve huriler olacak, hem orada halis şarap ve bal bulunacak. Biz burada şimdiden şarap içer ve güzel seversek bunda ne beis var. Sonumuz yine öyle olacak değil mi?

Hayyam rubailerini inceleyenler, söz konusu rubailerin çoğunlukla aşk ve şaraba dair olduğunu göreceklerdir. Ancak bu rubailer arasında -az da olsa- dinî ve felsefî derinliğe sahip olanlar da vardır:

Ey gönül, mademki zaman seni mahzun ediyor. Bir de bakarsın ki bir gün ruhun cisminden ayrılıvermiş. Çimenler üstüne otur da toprağından otlar bitmeden bari birkaç günü iyi yaşa.

**

Ey gönül, farz et ki dünyanın bütün refah ve güzelliklerini istemiş ve elde etmişsin. Zevkusefa bahçen yeşilliklerle süslenmiş. Sonra sen de o yeşilliklerin üstüne bir gece şebnem (çiğ) gibi oturup/düşüp ertesi sabah kalkmışsın kabul et. (işte hayat budur.)

**

Boşuna o kadar keder çekme, şen şakrak yaşa. Zulüm yolunda sen adaletle yaşa. Mademki bu dünya işinin sonu yoktur. Sen kendini şimdiden yoksun farz et ve hür yaşa.

**

Eğer Mısır'a, Rum'a ve Çin'e de sahip olsan, hatta bütün yeryüzüne hâkim olsan, emin ol, bu dünyadan nasîbin on arşın kefen ve iki arşın topraktan ibaret olacaktır.

**

Seher vakti horoz neden öyle feryat eder/öter bilir misin? Ömürden bir gecenin daha geçtiğini ve senin bundan haberdar olmadığını görür de ondan.

Düğün değil bayram değil, Hayyam rubaileri de nereden çıktı diyeceğinizi biliyorum. Basit görüş ayrılıkları ve siyasî taassup yüzünden birbirimizi yediğimiz şu günlerde, Selçuklu hâkimiyeti altındaki topraklarda yetişen Ömer Hayyam'ın, tartışmaya açık bunca görüşleri seslendirmiş olması ve kimsenin de onu linç etmeye kalkmaması, yani bundan 900 sene önce böyle bir hoşgörü ortamının mevcudiyeti dikkate şayan değil midir? Sadece bu gerçeği hatırlatmak, farklı görüşlere biraz daha saygılı olmamız gerektiğini beyan etmek amacıyla temas ettim bu konuya. Sürci lisan ettiysek af ola.

ACZİMİN GİRYESİ:

Erbâb-ı kemâle naks bulmak müşkil,

Sahrâ-yı taassubda yorulmak müşkil.

Hayyâm'a taarruz etmek âsân amma,

Hayyâm gibi suhanver olmak müşkil.

(Muallim Feyzi)

Yazarın Diğer Yazıları