Tantan: "Ne olduğu belirsiz bir devlet inşa süreci var!"

Tantan: "Ne olduğu belirsiz bir devlet inşa süreci var!"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne yönelik eleştirilerini sürdüren Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Tantan, "Ne olduğu belirsiz bir devlet inşa süreci var!" dedi.

Fatih ERBOZ / Ankara

Necip Fazıl Kısakürek'in 'Yüceler Meclisi'ni hatırlatan Tantan, "İradenin halktan değil, hak tarafından verilmesi konusu var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Necip Fazıl Kısakürek'in dile getirdiği 'Başyücelik' makamı da var mıdır? Meclis yok sayıldığına göre 'Yüceler Kurultayı' da olacak mıdır? Ayrıca TBMM'de olan halifelik makamı 'Başyücelik Makamı'na mı verilecek?" diye sordu.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile Cumhuriyet'in üçüncü evresine intikal sağlanmıştır" açıklamasını da değerlendiren Sadettin Tantan şöyle konuştu:

"Neye göre böyle bir ifade kullanıldı, bununla ne ifade edilmek istendi anlamış değilim. Cumhuriyet'in kuruluşunun temel alt yapısı, özgürlük ve bağımsızlık üzerinedir, tarih bilinci ve kültür kimliği üzerine inşa edilmiştir, aslında bu inşa süreci yeni bir inşa süreci değildir. 1876 Kanun-i Esasi'nin kabulünden bu yana bu milletin atalarının padişahlık rejimini hukuk zemininde iradeyi halka devretmesi ve o günden bugüne kadar da büyük mücadeleler ile 2018 yılına gelindiğinde sayın Bahçeli'nin de ortaya koyduğu müellifinin kim olduğu belli olmayan, aslında belli odaklarca, devletin arşivleri açısından bilinen fakat halk tarafından bilinmeyen, sürekli kuruluş felsefesinden uzaklaştırılarak, kurumsal alt yapılarının içinin boşaltılması halkının yoksul, fakir, cahil ve borç batağına sürükletilmesi ve iradesinin elinden alınarak mahkum edilmesi, tek kişiye iradenin teslim edilmesine acaba sayın Bahçeli nasıl cevap verecek? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne gidiş sürecinde sayın Bahçeli'nin, Yunanistan tarafından adeta işgal edilen 18 ada ile ilgili düşünceleri nedir? Bu tek kişinin iradesi mi karar merciinde olacak?"

Bugüne kadar hiçbir hükümetten duymadığımız bir "beka" sorununun dile getirildiğine dikkat çeken Tantan bu konuda da şunları söyledi:

"Türkiye'nin beka sorunu derken, bu beka sorunundan ne ifade edilmek isteniyor? Kendi siyasi zihniyetlerinin beka sorunu mu var? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin böyle bir beka sorunu yok. Bugüne kadar beka sorununu kamuoyuna açıklamaları gerekir. ABD'den icazet aldığını Türk milletine açıklayarak, parti kurup iktidara gelen Erdoğan'ın 16 yıllık iktidarı sonunda gelinen noktada mı beka sorunu ortaya çıktı? Halkın giderek mali, ekonomik, siyaset, güvenlik açısından giderek daha bağımlı hale gelmesi, iç ve dış tehditlerin, silahlı ve silahsız örgütlerin yanı sıra cemaatlerin büyük güce ulaşması özellikle 16 yıllık iktidar döneminde AKP ve yandaşları devleti, PKK-KCK devleti, cemaatler büyük güce ulaşırken Anadolu halkının fakirleştirilip, yoksul ve cahil bırakılması mı beka sorunudur?"

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile iddia edildiği gibi bir reform sürecinin başlamadığını aksine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tamamen ortadan kaldırılmakta olduğunu kaydeden Tantan devamla şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ne olduğu belli olmayan devlet inşa süreci var. Bu inşa sürecinde halk yok, Meclis yok. Bu yeni sistemi halk istemiyor, hiç kimse istemiyor. Bunun ne olduğunun hala hiç kimse farkında değil. Bir gerçek ortaya çıkmıştır ki; Türkiye'nin kirli ve kimliksiz siyasi yapısının uzun yıllardan beri Türk iradesinin üzerinden, Türk insanının kendisini yok eden partilere karşı o partilerde insanların hala devam etmek istemesini, onların kendi geleceklerini yok ettiklerini görüyoruz. Artık insanlar bazı konuların farkına vardı. Tuttukları partilerdeki yöneticilerin siyasi tutsaklığı, kendilerini de tutsak almıştır ve bu tutsaklık Türkiye'yi ve kendilerini uçuruma sürüklemektedir. Halk artık bunu görmüştür. Kimi milliyetçiliği, kimi solculuğu, kimi dini kullanarak gelmiştir. Sağ, sol, din eksenli yapı, sömürge anlayışının Türkiye'ye yansımasıdır. Bir Amerikan solculuğu, sağcılığı, milliyetçiliği ve İslamcılığı olarak algılanmaktadır. Geleneksel Türk İslam kimliğinden ve özellikle de Türk kimliğinden uzaktadırlar. Böyle bir anlayıştır bu, 7'den 70'e herkes bunun farkına vardı. Bu siyasilerin söylem, davranış ve eylemleri de nesillerin ve bugünkü yaşayan insanların içine düştüğü tutsaklığın ne kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne sermiştir."

Yurt Partisi lideri, sözlerini şöyle tamamladı:

"Müellifinin halk tarafından bilinmediği bir projenin uygulayıcıları tarafından Türkiye siyaseten, mali ve ekomik anlamda, güvenlik anlamında bağımlı hale getirilmiş, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde tek kişinin iradesine teslim edilmiştir. Hakın iradesi değildir, tamamen gücü elinde tutan iktidarın iradesidir. Gerek referandumda, gerekse 24 Haziran seçimlerinde tecelli eden, halkın iradesi değildir. Halkın iradesine el konulmuştur. 15 Temmuz kalkışmasını anıyoruz, aslında Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yapılmış gibi gözükse de bu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tasfiyesi için son darbedir ve bu darbeyi önleyen yine Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içindeki milliyetçi, sağduyu sahibi komutanlar ve polis teşkilatının içindeki vatanperver, milliyetçi, sağduyu sahibi polisler engellenmiştir. İşin acı tarafı şudur ki, iktidar bu darbe girişiminin açığa çıkmasını arzu etmemiştir. TBMM Araştırma Komisyonu'nun araştırması için de destek vermemiştir. Engellemeye çalışmıştır, bir başka boyuttur. İktidar bugüne kadar bir şeyin araştırılmasına cevaz vermemiştir. Hiçbir şeyin araştırılmasını sağlamamıştır. Araştırma kültürü olmadan, sorgulanmadan halkı bilinçlendirmeden, kendi kirliliğiniz ortaya çıkmasın diye yalan gündemlerle milleti meşgul ederseniz, ülkenin ve milletin kaybına sebep teşkil edersiniz."