Mübarek Türk halkı

Türk’ü Kürt’üyle bu halkın  “münevver” , yöneticilerinin ise olsa olsa  “aydın”  olduğunu son günlerde Genelkurmay Başkanı ile muhalefet partileri arasındaki insanı hayretten hayrete düşüren gerginlikte bir kez daha görmüş olduk.
Siyasilerin söylediklerine bakınca sanki bu ordu başka bir ülkenin ordusu, Genelkurmayın öfke ve suçlamalarını dinledikçe sanki bu partiler düşman bir ülkenin partileriymiş hissine kapıldık. Kimine göre gerginlik kimine göre polemik olarak adlandırılan ve bizi uluslararası zeminde bir aşiret görüntüsüne iten mevcut manzaranın aslı, incir çekirdeğini doldurmayan bir alınganlıktan başka bir şey değil.
Muhtelif darbeleri ve 28 Şubat sürecini hatırladığımızda da asker-siyaset ilişkisinde benzer durumla karşılaşıyoruz. Hatta son seçimler öncesi yüzde 35’lerden aşağıya doğru inmeye başlamış AKP’nin, yüzde 45’lere tırmanışına sebebiyet veren toplum mühendisliğine soyunmaların da incir çekirdeğini doldurmayan endişelerden kaynaklandığını söylemek için, allame olmaya gerek yok; çünkü o gün de her şey hepimizin gözleri önünde oldu.
Bütün bu olumsuzluklar  “okumuş insanların” eseri.
Ve sebebi yazımızın başında söylediğimiz gibi sadece  “alınganlık” . Oysa kavganın tarafları birbirlerine kuş uçuşu 300 metre kadar uzaklıktalar. Yine birbirlerine ellerinin altındaki bir telefon kadar yakınlar. Görüşemezler miydi, alo deyip konuşamazlar mıydı? Yapmadılar, yapamadılar, Türkiye’yi üzdüler, düşmanlarımızı da kendimize bir güzel güldürdüler.
Onlar  “aydın insanlar”  olarak incir çekirdeğini doldurmayan bir sebepten bu hallere düşer ve ülke itibarını örselerken  “münevverler topluluğu” olan bu millet mesela şu PKK bahsinde 35 yıldır birbirine düşmedi. Oğlu PKK’ya katılıp güvenlik güçleri tarafından siviller ölsün diye yola mayın döşerken öldürülen Kürt anne babası ve oğlu PKK tarafından şehit edilen Türk anne-babası bağrına taş bastı, Türk’e laf söylemedi, Kürt’e kinayede bulunmadı. Yani evlatları karşılıklı ölen bu insanları bırakınız ufak tefek alınganlıklar CIA’sı, MOSSAD’ı, ABD’nin Adana Başkonsolosu, misyonerler ve gizli Ermeniler bile birbirine düşüremedi, sokağa dökmeyi başarıp işi çığırından çıkarttıramadı.
Bütün kesimleriyle ben bu millete mübarek millet, münevver millet demeyeyim de, ne diyeyim? Kimileri bir çift sözü, şimdi cevap verirsem bu millete zarar verir diye dilinin ucuna gelmişken yutmayı başaramazken, bu toprağın insanları kendi bedeninden de büyük nice acıları yuttu,  “Ne o ağzın kanıyor?” diyenlere de,  “Kızılcık şerbeti içtim, elhamdülillah”  cevabını verdi.
Bu ne basirettir Ey Allah’ım!
Bugün Türkiye hâlâ bir Yugoslavya olmadıysa bunda en büyük pay inanınız ki cephede sıkılan kurşunlar kadar cephe gerisinde bağra basılan işte bu basiret taşlarıdır.
İşte  “Millet”  böyle olunur.
Evinde konuştuğu dil ve mahallesinde mensubu olduğu kültür ne olursa olsun bu toprağın insanı işte bunun için  “Millet” tir. Ve Türkiye gerçeğinde hiç kimse unutmasın ki  “Millet olma”  kodlarının bir ucunda da  “ümmet”  olma, yani mensubu bulunduğu İslâmiyet vardır. Bu gerçeği herhangi bir sebepten kendisi için itici bulan hiçbir güç, Türkiye’nin girdiği şu olumsuz süreçten geri dönüp Milli Mücadele’deki ruha kavuşarak yeniden şahlanışının reçetesini üretemez.
Şimdi biz milletteki bu haslet ve basireti askerinden siviline, üniversitesinden siyasetçisine, gazetecisinden diplomatına kadar, bütün okumuşlarından beklemek durumunda değil miyiz?.
Siz milletin elinden öztürkçeleştirme diye dilini, Batılılaşma diye kültürünü, liberalizm ve globalleşme diye müesseselerini, gericilik, çağ dışılık ve ortaçağ karanlığı diye hiçbir ilmî temele dayanmayan isnatlarla dinini alırsanız bu halk işte o zaman  “münevver olma”  hasletini yitirir ve işte o zaman bu münevver halk bugünkü siyasetçiler gibi cebinde parası olan her yabancının ve bugünkü aydınlar gibi kendi mahvı için kavramlar üreten her müstevlinin avı olur çıkar..
Ne dediğimizi doğru anlamak için İstiklâl Marşı ve Atatürk’ün gençliğe hitabesini günde birkaç defa okuyup o günleri tekrar tekrar düşünmekte sayısız faydalar var.

Yazarın Diğer Yazıları