Sakinleşmesi lâzım

Anlaşılıyor ki Başbakan Recep Tayyip çok gerilimli... Başbakan gerilim,  öfke, tepki yüzünden, konuşmasında mantık sağlığını da koruyamıyor


Televizyonda, Başbakan RTE ’yi kürsüde izlerken, kameralar zum yaptıklarında merakla bakarım...
- Konuşuyor, ama, acaba ne düşünüyor?..
Kafasının arkasında ne var?..
Ruhsal durumu nasıl?..
Doğrusu son günlerde bu sorulara olumlu yanıt vermek çok güç...
Başbakan gerilim içinde...
Hem kendisine, hem ülkeye zarar verebilecek bir konuşlanmada...

* * *

Ergenekon soruşturması için gözaltına alındığımda bir büyük tepki oluştu, adımı ve kimliğimi sarıp sarmaladı, bu birikim beni düşündürdü:
- Ben şimdi nasıl bir tutumu yeğleyeyim?..
Birikimi, gerilimi, oluşan tepkileri iktidara karşı haklı bir saldırı kampanyası için mi kullanayım?..
Bu yöntemi yakıştıramadım kendime...
Ben’i geriye itip Biz’i düşünmek zorundaydık...
Dedim ki:
 “- Ülkedeki gerilimin düşmesi için gerekli uzlaşmayı sağlamak Başbakan Erdoğan’ın görevidir...”
Gazetecilerin bu konudaki sorusu üzerine Başbakan şöyle yanıt vermiş:
“- İlhan Selçuk bunu söylüyorsa ben de aynı şekilde Sayın Selçuk’a söylüyorum ki yönetiminde bulunduğunuz gazete de dahil olmak üzere medyanın gerek şahsımla alakalı, gerek partimle alakalı şu ana kadar yaptıklarını ne yapacağız?.. Köşe yazarlarının şahsımla ilgili hakarete varan ifadelerini, yorumlarını nereye koyacağız?..”
Anlaşılıyor ki Başbakan Recep Tayyip çok gerilimli...

* * *

Başbakan gerilim, öfke, tepki yüzünden, konuşmasında mantık sağlığını da koruyamıyor.
Bir Başbakan ne demek?..
Hükümetin başı..
Havada uçan kuştan bile sorumlu kişidir Başbakan; ülkenin “huzurunu, istikrarını, güvenliğini” sağlamakla görevlidir...
Devlette ve ülkede huzur Başbakan’dan sorulur...
Ama, RTE diyor ki:
- Medyada bugüne dek bana yaptıklarını, yazdıklarını, söylediklerini ne yapacağız?..
Kısaca “uzlaşmayı reddediyor” Başbakan...
Öfkeli ve kızgın...
Oysa, medyayı bir yana bıraksın, Cumhuriyet’i de unutsun, ana muhalefet partisiyle uzlaşsın...
Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet gazetesini ana muhalefet sanıyorsa, yanılıyor demektir...
Savcının talimatı üzerine polisler sabahın dördünde evimde arama tarama yaptılar, beni gözaltına aldılar; bugün dışardayım, ama, “Ergenekon dosyası” nda sıfatım “şüpheli”...
Yargıya güveniyorum...
Tayyip Erdoğan’ın adı da “Kapatma Davası” iddianamesinde yazılıdır. İddianame doğrulanır, mahkeme karar verirse hem partisi kapatılacak, hem RTE’ye siyaset yasağı uygulanacaktır...
Türkiye’de hukuk, anayasa, yargı varsa, bu süreçler işleyecektir...
Ben sinirleniyor muyum?..
Başbakan da sinirlenmesin, yargı süreçlerini önlemeye kalkmasın, başbakanlığını sürdürsün, ülkede huzuru sağlamaya çalışsın...
Görevi budur!..
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet


+++++


GÜNÜN SORUSU
Araya sıkıştık
Bir yanda “Ergenekoncular”, öbür yanda “Recep Tayyip’çiler” kemik kırmacasına, karın deşmecesine, çene dağıtmacasına birbirlerine girişti.
Çamurlandı.
İyice balçık oldu.
Aptal bir damar buldular, işliyorlar. Türkiye “Aptalistan” yapıldı. Aziz Nesin, ölmeden önce yüzde 65’imiz aptal demişti.
Oranda artış mı var!
* Necati Doğru / Vatan



+++++



Polis yazarları
Ersoy Öngün bir not göndermiş... Diyor ki:          
- Gazetelerin “polis muhabirleri” vardır. Bunlar, polis telsizini dinler ve polisle birlikte olay yerine giderek haber yaparlar.
Artık gazetelerin “polis yazarları” da oldu. Bunlar, sanki polisin bir elemanıymış ve sorguda bulunmuşlar gibi gizli bilgileri öğrenip kamuoyuna duyuruyor.
Aradaki fark; muhabirler polis telsizine dayanarak iş yaparken, polis yazarları muhaliflerin telefon görüşmelerini dinleyenlerin verdikleri bilgiyle iş görüyor.
* Melih Aşık / Milliyet



+++++



Ergenekon Caddesi
Geçenlerde Şişli’ye gidebilmek için Kasımpaşa üzerinden Feriköy’den geçerken arkadaş uyardı:
 “Buradan geçme istersen!”
 “Niye, ne var?”
 “Burası Ergenekon Caddesi de...”
Kaç gündür “Ergenekon” lafıyla yatıp kalktığımız için ne demek istediğini anladık, anlamazlıktan geldik...
“Ne olur geçersek?”
Güldü:
 “Belli olmaz, bakarsın muhbiri sadıklardan biri fotoğraf çeker, bir süre sonra, başın derde girer, gece yarısı sabaha karşı evinden alıp sorarlar, ’senin Ergenekon Caddesi’nde ne işin vardı?’diye”...
“Yok devenin başı!” dedik, gülüştük.

* * *

SONRA düşündük, günlerden beridir “Ergenekon operasyonu” lafıyla yatıp kalkıyoruz...
Bu Ergenekon nedir ki, en azından 50 yıldan beri bu caddeye adını vermişler?
Çocukluğumuzda, gençliğimizde “Ergenekon” adı çok sık geçerdi. Türklerin tarihi denilince, hemen “Bozkurt” ve “Ergenekon Destanı” anlatılırdı...
O günler “Türk olmasa, tarihe yazılacak ne vardı?” günleriydi, Altaylardan attığımız ok Alpleri geçiyordu, mağlup donanmamızı yeniden kurmak için yelkenleri atlastan, halatları ibrişimden yapıyorduk, Güneş-Dil teorilerini ezberliyor, “bir Türkün cihana bedel olduğunu” haykırıyorduk.
Devrimin 10’uncu, 15’inci yılında bunlar elbette gerekliydi.
Ya şimdi?

* * *

İDDİAYA girmeyelim ama “Ergenekon” u kaç kişi bilir? “Bozkurt” un kimin, kimlerin önüne düştüğünü, kısacası “Ergenekon Destanı” nı kim hatırlar?

* * *

LAFIN kısası...
Aylardır süren ve ne olduğunu daha anlaşılamayan soruşturmanın adı da “Ergenekon operasyonu” dur.
Bu ismi kim vermiştir?
Zanlılar mı, ya da polis ve savcılar mı?
Eğer ikincilerse, Türk tarihinin mitolojik bir sayfasına, bir destana bu isim yakışır mı, uyar mı?  
* Hasan Pulur / Milliyet



+++++


Fotokontrol...
FOTO muhabiri malum dinci gazetede.
Oradan Anadolu Ajansına, oradan da Başbakanlık ve Çankaya’ya alınıyor.
Son günlerde üç, dört örneği var.
Bazı toplantı, görüşme ve ziyaretleri sadece bu kişiler izliyor, sadece bunlar fotoğraf çekiyor.
Anadolu Ajansı kadrosunda olduğu halde, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın özel fotoğrafçıları gibi.
Onlar, Gül ile Erdoğan’ın istediği fotoğrafı çekiyor, Anadolu Ajansı üzerinden, seçilen fotoğrafı tüm gazete ve TV’lere gönderiyor.
1- Bu bir sansür. Sadece kendi istediği fotoğraflar yayınlanıyor.
2- “Biz ve onlar” ayrımı şimdi bu alana da yansıyor.
3- Kaldı ki, bu mesleki açıdan haksız rekabet.
Son zamanlarda Gül ve Erdoğan’ın canını sıkabilecek bir fotoğraf görüyor musunuz? Görmeniz mümkün değil, çünkü kontrol altında.
* Yalçın Doğan / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları