Kara günler

Bu günler, 12 Şubat ve sonrası, vatansever ordusunu canı kadar sevenler için, “kara günler” !
Süleyman Nazif 9 Şubat 1919 ’da Fransız generali d’Esperey’in, at üstünde İstanbul sokaklarında dolaşması üzerine, Hadisat gazetesinde “Kara Bir Gün” başlıklı bir yazı yazmıştı, bunu hatırladım!Istanbul’un, 16 Mart 1920’de, İngilizler tarafından işgalinden sonra Sultanahmet meydanında, binlerce kişinin katıldığı muazzam bir “Kara Gün” mitingi toplandı. Halide Edip(Adıvar)’in ağlayarak yaptığı heyecanlı konuşmayı da hatırladım. Sonraki “Kara Gün” mitinglerinde Süleyman Nazif, Mehmet Emin, Halide Hanım ve diğerleri... “Türk milletinin böyle bir işgali kaldıramayacağını” söylüyorlardı...
Istanbul’un işgalinden sonra, vatanseverler, komutanlar, İngilizler tarafından tutuklandılar. “Bekirağa Bölüğü” denen hapishaneye tıkıldılar. Sonra da düzmece “Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi” nde yargılandılar. Bunlara karşı direniş, Halide Edıp’in yazdığı gibi Türklüğün “ateşle imtihanı” nın başlangıcı idi; kurtuluş ateşi yakılmıştı!
Bugünlerde de “Kara günler” yaşıyoruz; Önceki gün-gece 12 Şubat 2011 ve sonrası “kara günümüz” oldu. Türk Ordusunun 364 Generalinden 29’u, Kuvvet Komutanları, Deniz Saha komutanları generaller amiraller. Savcının isteği ve İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandılar. Hasdal’a “tıkıldılar”; diğerleri de Metris’e!..
Türkiye’yi şimdi işgal edenler, İngilizler değil: “amacına vardıktan sonra terk edeceklerini” söyleyen; vatmanları, biletçileri ve komutanları suçlayanlar da “fahri savcılar”.
Bu yeni tutuklama dalgasının hukuki gerekçelerini tartışacak değilim. Önceki akşam, tv kanallarında dolaştım: hukukçular ve yazarların söyledikleri bu konuda büyük bır anlaşamazlık, hatta kafa karışıklığı-karıştırıcılığı olduğunu gösteriyordu.Sadece bilimsel hukuk açısından değil; tartışanların durdukları yere göre...Tutuklamaların adilane ve hukuki oluğunu iddia edenlerin peşin hükümleri ortaya çıktı. Fakat hepsinin anlaştıkları bir husus vardı: Türk Adaletinde-Yargısında, “adaletin çok geç kalmasından başlayarak köklü bir çarpıklık-yozlaşma, adaletsizlik-hukuksuzluk” var. Hepsi söyledi: köklü bir reform gerekiyor. Reform adı altında yapılanlar da, Yargıyı büsbütün bölüyor. İktidarın sultası altına sokacak! Ancak şu bağlamda, -mesela, tutuklama gerekçeleri- hususundaki kanun maddelerinin muğlâk-tartışmaya muhtaç olması ve başka şüpheler olduğuna göre, Ergenekon Davalarında, Balyoz davasında, hangi hukuk ve adaletten söz edilebilir! İnsanlar, reformu mu bekleyecekler? Durum -esas bu olduğunda- “şeytan” ayrıntılarda,TSK’yi saf dışı kılmak komplolarında. Bu komploların arkasında yabancıların Atlantik ötesinden uzanan “parmaklar” ı olduğu da aşikâr!
Bu tabloda “Ordunun vesayeti”, “vesayetten kurtulmak” gibi sözler de bahane. Bu “dallar budaklar” bir tarafa, “Ağacın içi kemirilmekte.” Süheyl Batum’un “kâğıttan kaplan” sözlerinin tam metni okunursa, meramının ne olduğu daha iyi anlaşılacak ve şu sırada anlaşılıyor da!
İstanbul’un işgalinde tv yoktu. Şimdi var. Ben, bizler Türk Ordusunun onurlu general ve amirallerinin adi suçlular gibi TSK’nin parçası Jandarmalar tarafından kapalı tutuklu minibüslerine tıkılmalarını, Komutanların parmaklıklar arkasından fark edilen yüz ifadeleri, bana-bizlere, hüzün verdi. Bu ifadelerde hep acı, çaresizlik ve öfke okunuyordu! Ben ve eşim gözyaşlarımızı tutamadık. Mustafa Kemal’in askerleri, bu muameleleri hak etmiyorlar! Onları, Hasdal ve Metris’e götüren, oralarda, içeri alan askerin ve bütün Ordu mensuplarının da aynı hüznü duyduklarından eminim. Ötekilerle, aramızdaki fark burada. Bu manzaralar onlara muhakkak, düşman komutanları tutuklamış gibi mutluluk veriyor. Düşünün: bu Komutanları, general ve amiralleri karşılarında esas vaziyette durdurmak, paylamak, susturmak o bazıları için, ne büyük keyif!
Dün akşam kanallardan birinde, adamın biri, “Generallerin, Amirallerin, ne ayrıcalıkları var ki, onlara ’pozitif ayrıcalık’yapılsın” dedi. Evet, o generaller, amiraller, suçları sabit olana kadar, bizler için “ayrı ve ayrıcaklıdırlar” ...
Tesadüf: Mısır’da ordu yönetime el koydu. Türkiye’de de, iktidar Orduya, el koyuyor! AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç, tutuklama kararlarını, adeta ’idam’a çevirdi.İktidar peşin hükmünü verdi: Gerekçeler arkadan gelsin!
Türk milletinin ve ordusunun bağrına hançer dayanmış, kıvıra kıvıra sokuluyor... Bu manzara karşısında duygusallığımı mazur görün. Beni, düzmece gerekçelerle çuvallara sokulmuş, cd’ler, gizli tanıklar, gerçek olup olmadıkları ilgilendirmiyor artık. Ben, Orduma sokulan hançerden yaralıyım; hamaset yapmıyorum... Drama oynamıyorum. İçimden Harbiye Marşı’nı haykırarak, ağlayarak söylemek geliyor:
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbânıyız “ Aynen!..
Ve Haberal: Mehmet Haberal’a yapılan işkenceler, başka acı. Ya Rap, bu ne hınçtır!..Bu ne kindir!..

Yazarın Diğer Yazıları