Acırsanız acınacak duruma düşersiniz

Başbakan, grup toplantısında böyle bir laf etti geçti. Doğrusu ben de şaşkınlıktan olacak dinleyip geçmiştim. Acayip bir laftı çünkü. Bu lafın içinde acımanın yanında acımama da vardı. Başbakan doğru mu söylüyor diye düşündüm ve bu konuda yazmadım. Hâlâ düşünüyorum. İşin ahlakî, dinî, tasavvufî ve siyasî boyutlarını tahlil ederseniz çok da dehşet verici bir manzara çıkıyor önünüze. Yani Başbakan açıkça acımayın diyor.
Reşat Nuri’nin bu isimde bir romanı vardır. Bir baba ile kızı arasındaki dramı anlatır. Yürek kavuran bir merhamettir o. Bütün ana babalar bilir. Evlada acımak, ana babaya acımak, hastaya acımak, yoksula acımak, çaresize acımak, haksızlığa uğramışa acımak, kuşa, kediye, köpeğe acımak da buna dahildir.
Yerleri değiştirilen polislere, savcılara acırsınız, avukatlara acırsınız, hapisteki komutanlara acırsınız, 7 senedir zindanda kalıp kanser olan Prof. Hilmioğlu’na acırsınız, sonra da oğlunuz gözaltına alınmak istenir ona da acırsınız tabii. Ama bu sırayı bozmuş olursunuz, sadece oğlunuza acıdığınız gibi bir olumsuzluk kalır ortada. Ama onu servete karşı, o kadar heveslendirmiş olan da sizsiniz. Oğlunuzu operasyondan kurtarır bir de üstelik meydan okursunuz, Başbakanlık arabasında gezdirirsiniz. Bu, işte Başbakan’ın anlamlı bir laf zannederek söylediği o laftaki gizli olan acımasızlığı ortaya koyar. Süleyman Demirel de yeğenini seviyor ve muhakkak ona acıyordu. Ama hayali mobilya yolsuzluğu ortaya çıktığında  “gitsin yatsın”  dedi. Ne oldu. Yahya yatıp çıktı. Demirel, sözü tarihe kazınacak devlet adamı olarak geçti.

***

Aklımı şu lafın ikinci kısmını düşünmeye taktım. Yani acınacak duruma düşüren insan kalbinin en halis duygusu olan merhamettir; onu kalbinden sök at mı demek istiyor.
Merhametten maraz hasıl olur derler. Ama bu merhamet, acımayı aşan, kibire varan Allah’lık taslayan(haşa) merhamettir. Yoksa merhamet, acıma, saf haliyle serin bir rahmettir. Yağmur gibi insan kalbinden çıkar, yağmur gibi varlıkların üstüne yağar. Merhametsiz nasıl yaşanacağını bilmiyorum. Merhametsiz nasıl yaşanacağını Türkiye, son 10 yıldır öğrendi ve Türkiye yaşayamıyor. Allah’ın rahmeti üzerimizden çekildi. Yağmur bile yağmıyor.

Büyükelçiler

Başbakan, büyükelçiler olup biteni anlayamıyormuş gibi 17 Aralık operasyonunu, kendilerine verilen yemekte anlattı onlara. Oysa adamlar, bunu Başbakan’dan daha iyi biliyor. Ülkelerinde yargının bağımsızlığı konusunda, her konuda ve yasaklama konusunda çok sert uyarılar yapıyorlar. Bu esnada oğlunun durumuna da bir mağduriyet getirdi. Büyükelçiler içlerinden gülmüşlerdir. Çünkü ülkelerindeki Başbakanlar, kadın skandalından başka bir kabahat yapmıyorlar. Acımasızlık da yanlış hatırlamıyorsam politikalarında yer almıyor.

Yazarın Diğer Yazıları