Avustralya’nın Melbourne kentinde bulunan Doherty Enstitüsü’nde gerçekleştirilen bir araştırma, HIV tedavisinde tarihi bir dönüm noktasına işaret etti.
Bilim insanları, HIV virüsünün bağışıklık hücrelerinde gizlenmesini engelleyerek onu görünür kılan yenilikçi bir genetik yöntem geliştirdi. Bu çığır açan çalışma, 40 milyona yakın insanın hayatını etkileyen HIV/AIDS salgınına karşı bir tedavi umudu sundu.
Uzmanlar, bu atılımın gelecekte virüsün tamamen vücuttan temizlenmesine olanak sağlayabileceğini belirtti.
MRNA TEKNOLOJİSİYLE HIV’YE KARŞI YENİ BİR SİLAH
Doherty Enstitüsü’nde virolog Dr. Michael Roche ve ekibi, Nature Communications dergisinde yayımlanan çalışmalarında, mRNA teknolojisini kullanarak HIV virüsünü “gizli sığınağından” çıkardıklarını duyurdu.
COVID-19 aşılarında kullanılan mRNA teslimat sistemini yeniden tasarlayan ekip, özel olarak geliştirilmiş bir lipid nanopartikül (LNP X) ile mRNA’yı HIV’nin saklandığı CD4+ T hücrelerine ulaştırmayı başardı. Bu yöntem, virüsün kendini gizlediği beyaz kan hücrelerini hedef alarak, hücrelere virüsü açığa çıkarma talimatı verdi.
Dr. Roche, “Bu çalışma, HIV rezervuarını hedeflemede daha önce imkansız görülen bir adımı mümkün kıldı. LNP X, mRNA’yı doğru hücrelere ulaştırarak virüsü görünür hale getiriyor. Bu, tedavi stratejilerinde bir dönüm noktası olabilir” dedi.
UZMAN GÖRÜŞLERİ: UMUT VE GERÇEKÇİLİK DENGESİ
Araştırma, dünya genelindeki HIV uzmanları tarafından heyecanla karşılandı. San Francisco’daki California Üniversitesi’nde HIV tedavisi üzerine çalışan Prof. Steven Deeks, “Bu çalışma, HIV’nin latent rezervuarını hedeflemede önemli bir ilerleme. Ancak, bu yöntemin insanlarda etkili olup olmadığını görmek için hayvan deneyleri ve klinik çalışmalar gerekiyor” diyerek temkinli bir iyimserlik sergiledi.
Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Ethel Weld ise, “Bu teknolojinin, özellikle antiretroviral tedavi (ART) almakta zorlanan bireyler için devrim niteliğinde olabileceğini” vurguladı.
Weld, “Günde bir hap almak yerine, altı ayda bir enjeksiyonla koruma sağlayan lenacapavir gibi yeniliklerle birlikte, bu genetik atılım HIV salgınının kontrol altına alınmasında kritik bir rol oynayabilir” dedi.
HIV’NİN GİZLENME STRATEJİSİNE KARŞI YENİ BİR YAKLAŞIM
HIV, bağışıklık sisteminin komuta merkezleri olan CD4+ T hücrelerine sızarak genetik materyalini bu hücrelerin DNA’sına entegre etti.
Antiretroviral tedaviler virüsün çoğalmasını durdurabilse de, latent (gizli) rezervuarlarda saklanan virüs, tedavinin kesilmesiyle yeniden aktif hale gelebildi. Bu durum, HIV ile yaşayan bireylerin ömür boyu ilaç kullanmasını zorunlu kılıyor ve bir tedavi geliştirmenin önündeki en büyük engellerden biri olarak görüldü.
Melbourne ekibinin geliştirdiği LNP X nanopartikülleri, mRNA’yı bu latent hücrelere taşıyarak virüsü “uyandırıyor” ve bağışıklık sisteminin ya da diğer tedavilerin hedef alabileceği bir konuma getirdi.
Doherty Enstitüsü’nden Dr. Paula Cevaal, “Laboratuvar sonuçlarımız, daha önce başarısız olan denemelerden sonra inanılmaz bir fark oluşturdu. Bu, HIV tedavi araştırmalarında bir sıçrama tahtası olabilir” diyerek çalışmanın potansiyeline dikkat çekti.
GELECEK ADIMLAR VE KÜRESEL ETKİ
Araştırma henüz laboratuvar aşamasında olsa da, bilim insanları hayvan deneylerine başlamak için hazırlık yaptı.
Uzmanlar, yöntemin insanlarda güvenli ve etkili olduğunun kanıtlanması için yıllar sürecek klinik çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirtti.
Dr. Cevaal, “Biyotıp alanında birçok yenilik klinik aşamaya ulaşamıyor, ancak bu yöntemin HIV rezervuarını açığa çıkarma konusundaki başarısı, alanda şimdiye kadar gördüğümüz en umut verici sonuçlardan biri” dedi.
HIV/AIDS, küresel sağlık açısından hala büyük bir tehdit oluşturdu. Birleşmiş Milletler AIDS Programı (UNAIDS) verilerine göre, her dakika bir kişi HIV nedeniyle hayatını kaybetti. Özellikle Sahra Altı Afrika’da, dünya nüfusunun %10’unu oluşturan bölge, HIV ile yaşayanların üçte ikisini barındırdı. Bu nedenle, Melbourne’deki bu atılım, sadece bilimsel bir başarı değil, aynı zamanda milyonlarca insanın hayatını değiştirebilecek bir umut kaynağı olarak görüldü.
HIV TEDAVİSİNDE YENİ BİR ÇAĞ MI BAŞLIYOR?
Doherty Enstitüsü’nün çalışması, HIV tedavisinde genetik teknolojilerin gücünü bir kez daha ortaya koydu.
mRNA teknolojisinin bu alanda uygulanması, sadece HIV için değil, kanser ve diğer latent enfeksiyonlar için de yeni tedavi yolları açabilir. Ancak, yöntemin klinik uygulamalara dönüşmesi için uzun bir yol var.
Uzmanlar, bu süreçte uluslararası iş birliği ve finansal desteğin kritik olduğunu vurguladı.
HIV ile yaşayan bireyler için bu çalışma, günlük ilaç bağımlılığından kurtulma ve damgalanma korkusu olmadan yaşama umudunu güçlendirdi.
Melbourne’deki bu genetik atılım, HIV salgınının sonunu getirme yolunda atılmış cesur bir adım olarak tarihe geçebildi.