Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, son günlerde yaşanan bazı gelişmeleri AKP içerisindeki "pelikan kavgası" üzerinden köşesine taşıdı. Terkoğlu, "Pelikan harbi resmen başladı" başlıklı yazısında, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün dün FETÖ ile mücadele konusunda yaptığı açıklamalarında hedefinin "adı 'Pelikanmedyası'na çıkan Sabah gazetesi"olduğunu belirtti.

Terkoğlu, "Dün yaşanan olaydan sonra iki tarafa yakın isimlerle de görüştüm. Bir süredirBerat Albayrakile Abdulhamit Gül arasında artık gizlenemez gerginlik vardı.Partiiçinde iyiden iyiye artan “Damatzarar veriyor”culara AbdulhamitGül de katılmıştı." dedi.

Barış Terkoğlu'nun yazısının tamamı şu şekilde;

Ne garip. Tarih, insanların önüne sorunları çözümüyle birlikte koyuyor. Akıntıyı izlemek, bir nehrin başından varacağı denizi görmemizi sağlıyor.
Bir süredir bu köşede AKP içindeki Pelikan grubunu okuyorsunuz. BaşbakanAhmetDavutoğlu’nu deviren bildiri sayesinde hepimiz onları tanıdık. Grup,“parti içinde parti, devletiçinde devlet”gibi davranıyordu. Kendi medyaları,Erdoğansonrası için kendi liderleri, kendi politikaları, kendi kadroları vardı. Pelikan’ı anlattığım yazılar sonrasında bana yönelik çeşitli davalar açıldı. Gazetemizin avukatları savunmalar hazırlıyordu.
İşte tam bu sırada devletin ortasında Pelikan kavgası patladı. Ne ilginç, kavganın merkezi de yargıydı.

AYNIMAKLUBEYEKAŞIKSALLAYANLAR

Adalet BakanıAbdulhamitGül, dün şunları söyledi:“Bu örgütünsadece yargıya, orduya,Emniyet’e sızdığı sanılmasın.Dahadüne kadar FETÖ’cülerleaynı maklubeye kaşık sallayanlarbugün çıkıp bize FETÖ ile mücadeledersi vermeye, asil şerefliTürk yargısına saldırmaya kalkmasın.”
Kastettiği adı“Pelikanmedyası”na çıkan Sabah gazetesiydi. Bir gün önce gazetenin bir yazarı yargıyı yerden yere vurmuş,“yargıda tehlikenin farkındamısınız”demişti.“FETÖ’ylemücadele eden hâkim ve savcılarkızağa çekilirken, onların yerinetelefonunda ByLock çıkanlar,ByLock listelerinden isimlerinisildirenler, darbeci akrabalarıolanlar ve benzerlerinin getirildiğini”öne sürüyordu.İfadelerdoğrudan doğruya AdaletBakanı’nın hedef alınmasıydı.Herkes böyle anlamış olacak ki, yazının yayımlandığı gün sosyal medyada“AbdulhamitiYedirmeyiz”etiketiyle kampanya başlamış, taraftarları Bakan’a sahip çıkmıştı.
Dün yaşanan olaydan sonra iki tarafa yakın isimlerle de görüştüm. Bir süredirBerat Albayrakile Abdulhamit Gül arasında artık gizlenemez gerginlik vardı.Partiiçinde iyiden iyiye artan “Damatzarar veriyor”culara AbdulhamitGül de katılmıştı. Doğal olarak ifadeler“Albayrak’ınhamlesi”olarak algılanıyordu. Bu nedenle Bakan’ın yanıtı da bir köşe yazarından çok bir gruba yanıttı. Erdoğan’ın Bakan kürsüye çıkmadan önce söyleyeceklerinden haberi var mıydı, bunu bilmiyoruz. Ancak akşam saatlerinde Adalet Bakanlığı’nın Erdoğan’ın avukatları tarafından kurtarılanFettah Tamince’ye verilen takipsizlik kararına itiraz ettiği haberinin gündeme düşmesi ilginç bir tesadüf oldu!
Nitekim, Abdulhamit Gül’ün açıklamalarını, hemşerisi eski AKP vekiliŞamil Tayyar,“Partiiçinde ve çevresinde kümelenmişçete artıklarına sizi yedirmeyiz”notuyla paylaştı. Daha ilginciTayyar’ın krizin yaşandığı günCumhurbaşkanı Külliyesi’negiderek Erdoğan’la “uzun biraradan sonra” görüşmesiydi. Tayyar,“parti içindeki çete”yi belli ki Erdoğan’a da şikâyet etmişti.

ERDOĞAN'APELİKANŞİKAYETLERİ

Berat Albayrak sadece Hazine ve Maliye Bakanı değil. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı’nın damadı. Erdoğan’ın ise ailesi konusundaki hassasiyeti biliniyor. Öyle kiErdoğan’layıllara dayanan hukukuolan bir isim,bir süre önce, damadınıErdoğan’ınyüzüne karşı eleştirmişti.Erdoğan’ın bundan hoşlanmadığını belli ettiği AKP kulislerinde herkesin bildiği bir sır.
Öte yandan o günden bugüne köprünün altından çok sular aktı. Kimi açıktan kimi örtülü olarak AKP’nin kritik isimleri“Pelikanrahatsızlığı”nı belli etti.
Bazen görünene odaklanıyoruz. Muhalefet, AKP Grup BaşkanvekiliBülent Turan’ın pazartesi günü söylediği“Erdoğan olmasabiz vekiller bir hiçiz”sözüyle ilgilendi. Ayrıntı konuşmadaki başka bir ifadede gizliydi. Turan,“İmamoğlu İstanbul’da kazanmadı,biz hediye ettik” diyordu. Turan’ın kastettiği“içeridekikaybettirenler”Pelikan’dan başkası değildi. İstanbul seçimlerini türlü provokasyonlarla yönlendirmeye çalışan Pelikancılar, seçimde il başkanını bile belirlemişlerdi.Erdoğan’la 70’li yıllardanberi hukuku olan Metin Külünk,İstanbul seçimlerinde kampanyayıyönetmek için devreye girmekistemiş, ama Pelikancılartarafından örgütten uzak tutulmuştu. Nitekim Erdoğan’ın bir zamanlar konuşma metinlerini yazan eski AKP Ankara MilletvekiliAydın Ünal,“FETÖ vePKK’den daha tehlikeli, içeridekisinsi ur, partiyi zehirleyenPelikan örgütü”gibi ifadelerle tanımladığı yapı için“31 Mart’tahezimet yaşattılar, gereksiz yereseçim tekrarı yaptırdılar, kötükampanyayla tekrar hezimeteyol açtılar”demişti. Ünal, grup tasfiye edilmezse AKP’nin eriyip biteceğini söylüyordu.

MEDYADAPELİKANTASFİYESİ

Partinin“Dombra” gibi akıldakalan bir seçim şarkısının artıkolmaması bile Pelikancılarınkadrolaşmasına bağlanıyorda mesele sadece seçim mi?
Örneğin Star, Güneş ya da Akşam gibi yandaş medya organlarını barındıran TürkMedya’daki küçülmeye dikkat ediyor musunuz? Muhalefet bunu hemen seçim sonuçlarına bağlasa da yayın grubu içindeki hava hiç de öyle değil. Grubun yöneticileri, özel sohbetlerinde, Albayrakların kamudaki reklam pastasını yönettiklerini, Sabah-ATV dışındaki medyaya üvey evlat muamelesi yaptıklarını, grubun bu nedenle küçüldüğünü anlatıyorlar. Ya da Yeni Şafak’taKemal Öztürk’tenÖzlem Albayrak’a Pelikancıların hedefindeki birçok ismin kalemini bırakması da bu kavgaya ekleniyor.
İnternette bir trol ordusu yöneten Pelikancıların kimleri hedef aldığına bakılırsa, önümüzdeki dönem fethetmeyi planladıkları kurumlar da görülebiliyor. Mesela yakın dönemde sosyal medya ağlarındaSanayi ve TeknolojiBakanı Mustafa Varank, AnadoluAjansı Genel Müdürü ŞenolKazancı ve TRT Genel Müdürüİbrahim ErenPelikancıların hedefe aldıkları isimler.
Davutoğlu ve Gül ekiplerinin gidişi sonrası AKP’nin kendi içinde daha rafine olacağını düşünürken, partide belki de daha derin bir kırılma yaşanacak. Camdaki çatlağın yayılması gibi, kriz ilerleyecek. Erdoğan’ın vereceği karar ise kuşkusuz herkesin kendisiyle yüzleşmesi anlamına gelecek.Tüm olumsuzlukları“Erdoğan’a rağmen” diye açıklamayaçalışanlar belki de “aslındaErdoğan sayesinde” gerçeğinigörecek.
“Beraber yürüdük biz bu yollarda”şarkısını artık birlikte söylemek çok zor gibi. Çünkü ne yol aynı yol ne de yağmur aynı yağmur.