Artı 1 TV’nin gizli finansörü itiraf etti. Herkes haklı çıktı

Artı 1 TV’nin gizli finansörü itiraf etti. Herkes haklı çıktı
Günlerdir Uğur Dündar ile Yılmaz Özdil arasında kopan fırtına tartışılıyor.

Artı 1 TV’nin gizli finansörü itiraf etti. Herkes haklı çıktı

Artı 1 TV’nin kuruluşunda finansör olduğu ileri sürülen Ekim Alptekin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla cevap verdi. Alptekin açıklamasında, “Her reklam verdiğim şirketin finansörü mu oluyorum” ifadelerini kullandı.

Bu açıklama aslında başka bir şeyin kanıtı gibi görünüyordu.

Çünkü bu ifade, temelde Yılmaz Özdil’in açıklamalarını doğrularken Uğur Dündar ve Tuncay Mollaveisoğlu’un Alptekin’in gizli finansör olduğunu bilmeden çalıştığını da gösteriyordu.

Ekin Alptekin söz konusu kanala açık açık reklam verdiğini belirtirken, ihtimal olarak karşımıza kanalın Genel Yayın Yönetmeni Tunçay Mollaveisoğlu ile usta gazeteci Uğur Dündar’ın bu durumdan haberdar olmadığı ortaya çıkıyor.

Zaten kendileri de böyle söylüyor.

Bu durum her iki kişinin de kullanıldığını gösteriyor.

Oysa dönemin TABA yani Türk Amerikan iş adamları Derneği Başkanı olan Ekim Alptekin’in kanalın reklam finansörü olduğu kendi twitlerinden ortaya çıktı.

Dolayısıyla da Ekim Alptekin’in arkasında Sezgin Baran Korkmaz’ın olması da mümkün.

Eğer bütün bunlar ABD’deki iddianamede yazıyorsa bu durum Yılmaz Özdil’i haklı çıkartıyor.

Ancak, Tuncay Molloveisoğlu ve Uğur Dündar’ın haksız olduğu anlamı çıkmıyor.

Onlar da haklı.

Çünkü, böyle bir durumda gerçek patronu bilmeleri pek mümkün değil.

Ama, şunu sorabilirlerdi Altan Ertürk’e, “Babası bir sendikacı olan genç bir adamda bu kadar para ne arıyor. Nereden buldun bu paraları finansör olarak”…

Uğur Dündar ve Tuncay Mollaveisoğlu''nun o dönemde ıskaladığı sorgulamaları gereken şey "Rüzgarsız havada dönen fırıldağın mutlaka bir üfleyeni vardır..." gerçeği olmalıydı...

Belki de bunu sormadıkları için bugün bu tartışmaların içine düştüler.

Gizli bir finansör, kendi söylemedikten sonra ve açık vermedikten sonra nasıl ortaya çıkar ki…

Anlaşılan o ki, gazeteciler yayın politikası çerçevesinde finansörün istediklerinin dışında bağımsız yayın yapmışlar, finansör de yayına karışmış; o da, parayı kesmiş ve işten çıkartmış insanları...

Nöbetçi Genel yayın Yönetmeni Can Dündar’ı getirmişler bu arkadaşların yerine…

Böylece gerçek patron, yani “Yönetimde yokum emme ipler benim elimde çünkü para bende...” diyen patron ortaya çıkmış…

Şimdilik durum böyle anlaşılıyor.

E bu durumda tarafların birbirlerini suçlaması da çok anlamsız kalıyor..

Neyse durumu bir kez daha özetlemek gerekirse yaşanan gelişmeler şöyleydi:

Yılmaz Özdil önceki gün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Artı 1 TV’yi Sezgin Baran Korkmaz’ın kurdurduğunu iddia etti. Özdil paylaşımında ABD’deki iddianamede bu konu ve bazı gazetecilerin isimlerinin yazdığını ifade ederken “Dürüst ve güvenilir (!) araştırmacı gazeteciler niye bu mevzudan hiç bahsetmiyor diye soruyorum?” ifadelerini kullanmıştı.

“ÖZDİL CENAZEME GELMESİN”

Bu açıklamalar üzerine ise Uğur Dündar, Özdil’e çok sert cevap vermişti. “Yılmaz Özdil benim cenazeme gelmesin” diyen Dündar, “Sen benim ne kadar namuslu olduğumu bilen bu ülkedeki iki üç insandan birisin. Birisi Müjdat Gezen’dir, İkincisi sensin. Sana kardeşim dedim. Sen nasıl olur da ‘değerli ağabeyim’ dediğin, yere göğe sığdıramadığın bir insana ima yollu dahi olsa çamur atmaya yeltenirsin. Biri bana Yılmaz Özdil’i sorsa ‘Yılmaz pis bir işe bulaşmaz’ derim… Yılmaz’a da yazıklar olsun… Bitti benim için artık. Çok namuslu bir iş yapmışız, tebrik etmesi gerekirken imalı çamur. Yazıklar olsun.” ifadelerini kullanmıştı.

SÜRECİ ANLATTI

Cumhuriyet gazetesi yazarı Tuncay Mollavesioğlu, “Artı1 TV’nin birinci elden hikayesi” başlıklı köşe yazısında kanaldaki süreci anlattı.

Mollavesioğlu, yazısında kanalın patronunun TÜSES Vakfı’nın da başkanlığını yapan Altan Ertürk olduğunu yazdı. Gezi olaylarıyla Ertürk ile aralarındaki gerilimin arttığını belirten Mollavesioğlu, şunları yazdı:

“KURUCU EKİBİN HEPSİ İSTİFA ETTİ”

Gezi olayları oldu... Artı 1’de, Gezi’yi baştan sona yayımlama kararı aldık... Muhabirimiz Gökmen Ulu canlı yayınları ile Artı 1’de parladı... Ve baskılar peşi sıra gelmeye başladı...

Kanalın patronu Altan Ertürk ile gerilim iyice arttı... Maaşlar dahil verdiği sözleri yerine getirmeyen Ertürk ile verdiğimiz kavga, genel yayın yönetmeni olduğum kanalda işten çıkarılmamla son buldu... Haber Müdürü Mustafa Hoş’un işten atılmak istenmesi, Gezi ile tırmanan baskı /sansür süreci... Uğur Dündar başta olmak üzere kurucu ekibin tamamı istifa etti...

“EKİM ALPTEKİN ADI BİZ AYRILDIKTAN SONRA ORTAYA ÇIKTI”

Benden üç ay sonra kanalın başına Can Dündar getirildi… Bugünlerde Sezgin Baran Korkmaz ile ABD’de ortak bir davada adı geçen Ekim Alptekin’in adı biz kanaldan atıldıktan sonra ortaya çıktı.

Alptekin, o dönemde TABA başkanı ve şaibesiz bir isimdi.

Ekim Alptekin’i hiç tanımadık, bilmiyoruz, yüzünü dahi görmedik... Altan Ertürk’ün arkasında onun olabileceğine yönelik kanaatimiz, bizden sonra kanala geliş gidişleri sonrasında oluştu...

“HER REKLAM VERDİĞİM ŞİRKETİN FİNANSÖRÜ MÜYÜM”

Alptekin, Artı 1’in arkasında olduğuna yönelik iddiaları o gün de reddetti, bugün de... Altan Ertürk ile bir proje ortaklığı yaptığını, Artı 1’e reklam verdiğini söylüyor...

Gizemli patron Ekim Alptekin ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla hakkındaki iddialara cevap verdi. Alptekin’in paylaşımları şu şekilde:

Her reklam verdiğim şirketin finansörü mu oluyorum. Artı1 ile yada yayın politikasıyla ilgili uzaktan yakından hiç bir ilgim yok ve olmadı. SBK ile herhangi bir ortaklığım yok ve hiç bir zaman da olmadı. Mega Varlığa karşı davalarım var. Sn. Toprakla hiç tanışmadım.

Gazeteci Celal Eren Çelik ise kendi kitabında Artı 1 TV’nin kuruluşunu ve Altan Ertürk’ü şu ifadelerle anlatıyor:

“Uğur Dündar ve Tuncay Mollaveisoğlu’nun başında olduğu bir grup muhalif gazeteci bir kanal kurmaya karar verirler ve çalışmalara başlarlar. Teknik ekipman sağlanır, kadro hazırdır, stüdyolar tamamdır. Yeni kanalın ismi ise Artı 1 TV olarak konulur.

Her şey tamamdır ancak tek bir sorun vardır; kanal uyduya çıkarak yayına geçecek maddi kaynağı bulamamaktadır. Soruna el atacak isim hiç de yabancı olmayacaktır; CHP’nin Kılıçdaroğlu dönemi ile beraber öne çıkan Parti Meclisi üyesi, sermaye temsilcisi, eski devlet bakanı Erdoğan Toprak.

Erdoğan Toprak finansman sorununu çözeceğini söyler hatta kanalın finansmanının sağlanması için bazı CHP’li belediye başkanları ile yemekli toplantılarda bir araya gelir. O toplantılarda bir kaynak aktarımının formüle edilip edilmediği bilinmese de oldukça ilginç bir ‘ilişkiler ağının’ adımlarının atılmaya başlandığı kesindir.

Erdoğan Toprak bir süre sonra Dündar ve Mollaveisoğlu ile Friedrich Ebert Vakfı’nın önemli partneri olan TÜSES Vakfı’nın en önemli isimlerinden Altan Ertürk ile bir araya getirir. Altan Ertürk kanalı üzerine alarak finanse etmeyi kabul eder. Dündar ve Mollaveisoğlu editoryal olarak tamamen bağımsız olacaklardır.

Peki kimdir bu bir anda bir televizyon kanalını üzerine alıp finanse edecek isim olan Altan Ertürk? Biraz yakından bakmaya ne dersiniz? Altan Ertürk tabii ki bir iş adamı, zaten burası gayet normal. Burada şaşacak hiçbir şey yok. Ama ortağını duyunca baya bir şaşıracaksınız. Sıkı durun; Altan Ertürk, Davut Dişli ile ortak…

Davut Dişli. Hani Kemal Kılıçdaroğlu’nun Akademi Ofset AŞ yolsuzluğu ile koltuğundan ettiği AK Parti vekili ve MKYK üyesi Şaban Dişli’nin öz be öz kuzeni. CHP’li Erdoğan Toprak kanal finansmanı için bula bula Şaban Dişli’nin ortağını buluyor. Şaşırmayın zira daha yeni başlıyoruz.

Bir süre sonra Altan Ertürk kanala yönetici pozisyonunda Friedrich Ebert Vakfı’nın bir başka partneri olan DİSK’in Genel Başkanı Süleyman Çelebi tarafından kurulan meşhur 10 Aralık Halk Hareketi’nin sözcüsü Prof. Burhan Şenatalar’ı. Şenatalar CHP Parti Meclisi üyesi ve asla Altan Ertürk’e laf söyletmiyor, bu konuya azami hassasiyet gösteriyor.

Artı 1 TV, Gezi Parkı protestoları sürecinde reytingleri allak bullak ediyor, giderek yükselen bir değer haline geliyor, halkın muhalif kanal ihtiyacının adresi oluyordu. Ancak ne oluyorsa birde bire kanalın Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Hoş’a tepeden yani patronajdan baskı gelmeye başlıyor. Bir süre sonra bu baskılar alenen müdahaleye dönüşüyor.

Halk TV CHP’nin kanalı olarak bilinse de aslında hisseleri Baykal’ın yakınlarına ait. Kılıçdaroğlu yönetiminin bir kanal ihtiyacı var. Artı 1 TV ise yükselişte. İşte Kılıçdaroğlu sessiz ve derinden ilerliyor medyada. Erdoğan Toprak ve Burhan Şenatalar vasıtasıyla Artı 1 TV yönetiminde söz sahibi oluyor.

Operasyon için düğmeye basılıyor ve özellikle yayına müdahale dozajı giderek artmaya başlıyor. Neticesinde beklenen oluyor. Öncelikle Uğur Dündar istifa ediyor kendi kurduğu kanaldan. Tuncay Mollaveisoğlu biraz daha direnme kararında. Ama sonunda Mollaveisoğlu, Türk basın tarihinde eşine az rastlanır bir nezaketsizlikle kovuluyor kurduğu kanaldan.

Bu arada CHP küresel güç odaklarının istediği biçimde, tabanın tüm tepkisine rağmen 2014 yerel seçimleri öncesinde Yeşil Gladio’ya dönüşen Cemaat ile adım adım yakınlaşıyor. Artı 1 TV’nin başına ise Can Dündar getiriliyor. Dündar kendinden önceki ekibin uyarılarına aldırış etmeden kanalın başına geçiyor.

Artı 1 TV, 17 Aralık’ta başlayan Türk tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu sırasında, AK Parti ile Yeşil Gladio arasındaki hesaplaşmanın tarafıymış gibi yayın yapıyor, cemaatin elindeki tüm argümanları çarşaf çarşaf yayınlıyor.

İlgili Haberler