"Atılan oyları diledikleri gibi mi saydırıyorlardı?"

"Atılan oyları diledikleri gibi mi saydırıyorlardı?"
Üsküdar'da katıldığı bir iftar programında konuşan Yıldırım'ın “Seçim, sandığa atılan oylarla değil, sandıkta yapılan sayımla kazanılır" sözlerini köşesine taşıyan Sözcü yazarı Rahmi Turan, "Atılan oyları diledikleri gibi saydırıp mı kazanıyorlardı" dedi.

Sözcü yazarı Rahmi Turan, AKP'nin İstanbul adayı Binali Yıldırım'ın Üsküdar'da bir iftar yemeğindeki açıklamalarına dikkat çekti.

Binali Yıldırım'ın “Seçim, sandığa atılan oylarla değil, sandıkta yapılan sayımla kazanılır!” sözlerini aktaran Turan, "Anlayana aşk olsun! Ne demek bu? Binali Bey'i dinleyenler arasında aklı başında olanlar şaşırdı kaldı bu sözlere… Sandığa atılan oylar değil, sandıkta sayılan oylar ha? Bu sözleriyle bir yerdeki birilerine mesaj mı vermek istedi acaba? Her seçimde böyle mi yapıyorlardı? Atılan oyları diledikleri gibi saydırıp mı kazanıyorlardı? Bu defa aynı şeyi yapamadıkları için mi kaybettiler?" diye yazdı.

AKP İstanbul adayı Binali Bey'e konuşmamasını tavsiye ederek “Konuştukça batıyor!” demiştim.
Ne de olsa hayat tecrübemiz ondan fazla ama… Binali Bey büyük sözü dinlemiyor! Hemen her konuşmasında tuhaf lâflar ediyor!
Üsküdar'da bir iftar yemeğine katılan Binali Yıldırım iftar öncesi ve sonrası vatandaşlarla konuştu. Hep aynı lâfları etti. Sadece bir cümlesi çok ilginç:
“Seçim, sandığa atılan oylarla değil, sandıkta yapılan sayımla kazanılır!” dedi.
Anlayana aşk olsun! Ne demek bu?
Binali Bey'i dinleyenler arasında aklı başında olanlar şaşırdı kaldı bu sözlere…
Sandığa atılan oylar değil, sandıkta sayılan oylar ha?
Bu sözleriyle bir yerdeki birilerine mesaj mı vermek istedi acaba?
Her seçimde böyle mi yapıyorlardı?
Atılan oyları diledikleri gibi saydırıp mı kazanıyorlardı?
Bu defa aynı şeyi yapamadıkları için mi kaybettiler?
23 Haziran seçimleri şimdiden bilmece haline geldi!

Nerede aşırı güç varsa, orada adalet olmuyor!
Bizdeki adaletin özeti: “Kimine hay hay, kimine vay vay!”
Mutlu bir ülke olmak için önce adaletli olmamız gerektiğini iktidar mensuplarına anlatamıyoruz!
Hep seçimden bahsederken, ekonomiyi unuttuk mu?
Hayır, unutmadık ama ağır hastalara ne denirdi? “Doktor, ne yersen ye diyor!” denilmez miydi?
İşte ekonomimiz de bu durumda! Doktor “Ne yersen ye!” diyor!
Bir türlü iyileşemiyor hastamız! Neden?
Hadi “Bilgisizlik” demeyelim de “Bilgi eksikliği” diyelim… Ekonomi yönetimi ehil ellerde olmayınca işler sarpa sarıyor!

***

Yalnız bilgi eksikliği değil, İstanbul seçiminin iptali de ekonomiyi vurdu!

“İstanbul para deposu! Aman kaybetmeyelim” diyerek iptal kararı aldırtmak ekonomide derin yaralar açtı.
Ekonomik gidişin tipik göstergesi olan dolar fiyatları seçim öncesi 5 lira 49 kuruşken, iptal kararıyla birlikte 6 liranın üzerine fırladı!
Türk lirası 31 Mart'tan sonra en fazla değer kaybeden para oldu.
İktidarın İstanbul'u mutlaka geri alma hevesinin millete çok pahalıya mal olacağı kesin!
İşsizlik ve enflasyon daha da artacak, insanlarımız iyice ezilecek!

***

Gaziantepli Eyüp Dal milyonlarca işsizden biridir.

5 yıldır iş arıyor bulamıyordu.
Sonunda bunalıma girdi, Gaziantep'te AKP'li Şahinbey Belediyesi önünde üzerine benzin dökerek kendini yaktı!
Ülkemizdeki işsizlik nedeniyle yaşanan dramlardan sadece biridir bu!
Allah bu milletin yardımcısı olsun!


Beyin göçünden gönül göçüne!

Kısa bir süre önce bir öğrencimizin Türk vatandaşlığından çıkmak istemesi ve bir TV programında “Almanya'nın Köln Üniversitesinde tıp okumak istiyorum, ondan sonra da Alman vatandaşı olurum” demesi çok kişiyi rahatsız edip üzmüştü.
Araştırmacı yazar Nazif Ay “Bundan daha da önemlisi, beyin göçünden sonra Türk gençlerinin ‘gönül göçü' de başladı” diyerek şunları anlattı:
“Yıllardır Türkiye'den yabancı ülkelere beyin göçü oluyordu. Ancak, Türk gençlerinin gönül göçü sürecinin de başlaması ülkemizin geleceği için bir tehlikedir.
Büyük Atatürk, 190 civarında Batılı bilim insanını Türkiye'ye getirtip onların beyinlerinden yararlanmıştı. Çanakkale'de ölen Anzak askerlerinin ailelerine yazdığı duygulu mektup nedeniyle okyanuslar ötesindeki insanların gönüllerini fethetmişti. Bunlar bize örnek olması gereken tarihi vesikalardır.
Atatürk, Hz. Muhammed'in “Gönül alma” geleneği ve irfanından geliyordu. Hz. Muhammed “Mekke'nin fethinde kendine zulmeden azgın müşrikleri bile af edebilen yüce bir insandı. Atatürk'ün hedeflediği bilim, irfan ve ahlâk değerlerinin tekrar egemen olacağı iklimde yaşayabileceğimiz günlere kavuşmak için gençlerimize gelecek umudu vermeli, onları kaçırmamalıyız.”