Baba öyküler ders ve his dolu...

Jehan İstiklal Barbur, Beyrut'ta doğup İskenderun'da büyüyen, Türkiye'de öğrenim görüp müzikle uğraşan ve sonra edebiyata girip öykü ve şiirler yayımlayan bir değerli isim.

OT Kitap tarafından yayımlanan "Baba Öyküler" adlı kitabı, "beni al" diye ısrarla kaş-göz ediyordu kitapçıda, karşılık verip aldım tabii ki.

Baba Öyküler'de çeşitli dallarda isim yapmış kimselerin ya da babası isim yapmışların, babalarıyla ile olan ilişkileri anlatılmakta.

Barbur, bu isimlere sözü vermeden önce kendisi bir girizgâh yapıyor ve bu girizgâhta biçeminin kıvraklığını, akıcılığını, anlatım gücünü gösteriyor.

Kimler var peki? Sayalım babasını anlatanları: Barbaros Şansal, Ali Nesin, Filinta Önal, Tansu Okan, Sevinç Erbulak, Sait Ali Köknar, Fırat Tanış, Yekta Kopan, Mine Söğüt, Bülent Ortaçgil, Sevan Nişanyan, Nebil Özgentürk, Ercan Kesal, Serra Yılmaz, Fazıl Say, Enver Aysever, Ezel Akay, Atilla Birkiye, Murat Ateş.

Önce, en çok kimin öyküsünü ve anlatımını beğendim ya da beğenmedim, onu diyeyim. En çok Nebil Özgentürk'ün babasının öyküsünü beğendim. Adana'da bir Arap Alevisi babası. Özgentürk soyadı, Türkleştirme kastıyla veriliyor nüfus idaresince. Nebil Özgentürk, bunu yanlış bulmakla birlikte, genç cumhuriyetin kaygılarını da anlıyor. Bir de minnet borçlular Atatürk'e. Atatürk'e "Arap Alevilerini sürelim gitsinler" diyorlar, reddediyor bunu şiddetle. Nebil'in annesi, 12 çocuk doğurmuş, bunun 9'u sağ kalmış, babası berberlik ve sünnetçilik ederek çocuklarını büyütmüş ve okumaları için olağanüstü bir çaba sarf etmiş. Çocuklardan birisi Nebil, biri de yine ünlü bir sinema adamı olan Ali Özgentürk. Ve CHP'de siyaset yapmış babaları Süleyman Özgentürk. İsmet Paşa gelmiş bir tarihte evlerine, Can Yücel sürgünde iken onlarda kalmış. 1980 darbesinde üç kardeş ayrı ayrı illerde tutuklanmış, babaları mekik dokumuş çile çekerek bu üç il arasında. 

Ve şimdi sıkı durunuz Nebil Özgentürk'ün babası evini Türk Eğitim Vakfı'na bağışlamış. Özgen, özü geniş, ufuklu kimse demek, Özgen'le Türk'ü birleştirince de özü geniş bir Türk çıkıyor, Nebil Özgentürk'ün babası işte böyle biri. Soyundan sopundan bize ne, o bizden?

Sevan Nişanyan'ın anlatımlarını ise hiç beğenmedim, gene kin, gene zırvalar. Çok eşliliği savunuyor ve Türklere hakaret yağdırıyor. "Türk kültürünün en belirleyici unsurudur soygun" sözü bunlardan biri.

Nişanyan'ın en yakın dostlarından biri ise Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin. Ali Nesin'in bazı çıkışları elbette ters geliyor birçok kimse gibi bana da. Ancak babası Aziz Nesin'i pek güzel anlatmış, Aziz Nesin'e zaten hayrandım, hayranlığım bir kat daha arttı, sağlığında neden karşılaşıp tanışamadığıma hayıflandım.

Yazar Mine Söğüt'ün bir deniz subayı olan babası ile olan ilişkileri ise harika tek sözcükle. Bir erkek arkadaşı evlerini arayıp Mine'yle görüşmek istediğinde babasının "Seni bir hıyar arıyor" demesine ise çok güldüm. Kız babası olanlar anlarlar bunu.

Ve Sait Ali Köknar, Ergun Köknar ve Suna Pekuysal'ın oğlu. Bakın ne diyor: "Babamın dört bine yakın kitabı vardı. O nedenle kütüphanesini saklıyorum. Benim içim en değerli mirasıdır. Oğlum tanımadı dedesini. 'İşte oğlum deden bu' diyerek kütüphaneyi ona vereceğim."

Bu kitabı mutlaka okuyun derim...

Yazarın Diğer Yazıları