Bahçeli'ye 'Başkanlık' tepkisi devam ediyor...

Bahçeli'ye 'Başkanlık' tepkisi devam ediyor...
Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiği Başkanlık referandumu tartışmaları sürerken, usta kalemlerden de tepkiler eksik olmuyor.

Bahçeli nereye koşuyor? / Akif BEKİ / Hürriyet

ERKEN seçimden kaçmak için başkanlığın önünü açtı' deniyordu.

En kolay satın alınan senaryo buydu.

Güya teşkilatları dağınıktı, MHP iç kargaşa yüzünden seçime hazır değildi. Üstelik anketlerde de baraj sınırında görünüyordu.

AK Parti’nin erken genel seçim planladığını görünce derhal başkanlık kartını masaya sürdü.

Bahçeli’nin amacı, başkanlığa giden yolu açarak erken seçimin önünü kesmekti.

Böylece zaman kazanacaktı...

Fakat bu senaryo, Elif Çakır’ın dün Karar gazetesinde yazdığı bir kulisle çöktü.

Referandumdan geçerse başkanlık seçimiyle parlamento seçimlerini bir arada yapmayı tasarlıyormuş Beştepe.

Başkanlık da gelse erken seçimden kurtuluş yok anlayacağınız.

Peki Bahçeli bu hamleyi niye yaptı?

En çok rağbet gören ikinci senaryo ise iktidara tuzak kurduğu şeklindeydi.

Yani teklifi Meclis’e getirtecek ama geçirtmeyecekti.

Ya da Meclis’ten geçirtecekti, fakat referandumda sandığa gömüleceğini inanıyordu. Bunun için de canla başla hayır kampanyası yürütecekti.

Dolayısıyla Bahçeli’nin hesabı, AK Parti’yi boş havuza itmek deniyordu.

Elif Çakır’ın Beştepe kulisi bu senaryoyu da kökten çürütüyor.

Çünkü anayasa taslağı son şeklini aldığında, Meclis’ten önce Bahçeli’ye sunulacakmış.

Beştepe’nin aklında, Bahçeli’yle oturup metni istişare etmek ve önden olurunu almak varmış.

Hatta teklifin, AK Parti ve MHP milletvekillerinin ortak imzasıyla verilmesi isteniyormuş.

Bu da MHP’nin hem Meclis’te hem de referandumda arkasında duracağı bir teklifle gelinecek demektir.

Doğruysa, yol haritası buysa, ikinci senaryo da gitti mi çöpe...

* * *

Geriye şu sorular kalıyor...

Öyleyse parlamenter sistemin ateşli savunucusu Bahçeli neden fikir değiştirdi?

Bunu soranlara Twitter’dan patlaması bir sıkışmışlık belirtisi mi?

Ve başkanlığa evet mi, hayır mı diyecek sorusunu niye hâlâ boşlukta bırakıyor?

Görünüşe bakılırsa Beştepe de MHP de işi sağlama almaya bakıyor.

İhtiyatlı açıklamaların cevabı bu.

Bahçeli’nin Twitter’dan veryansını ise eleştiriler karşısında ne diyeceğini bilememe öfkesinden değil.

Aksine oynadığını, gündemi oyalamanın tadını çıkardığını gösteriyor.

Önüne geldiğinde başkanlığa evet mi, hayır mı diyeceği sorusunun karşılığı da şimdiden kafasında net gibi.

 

***

 

Devlet Bey, Baykal Bey! / Emin ÇÖLAŞAN / Sözcü

Sevgili okuyucularım sevsek de sevmesek de beğensek de beğenmesek de Türk siyasetinde bir Deniz Baykal var.
Baykal Bey ilginç bir adam!
Kendini giderek yok eden bir siyasetçi.
Ağırlığı sadece kendi seçim bölgesi olan Antalya'da var.
Partisinin Antalya örgütünü doğrusu sağlam düzenlemiş, her seçimde ilk sırada çıkıp seçiliyor. Gelin görün ki, böylesine ağırlığı olan bir kentte CHP, Büyükşehir Belediye Başkanlığını son seçimde AKP'ye kaptırdı.

Baykal Bey şov yapmayı iyi bilir. Belli zamanlarda medyaya fotoğraflı haberler uçurur…
“Dün denize girdi, dört saat suda kalıp 3 bin kulaç attı…”
Dünya liderimiz Recep Bey'le arasından su sızmaz. İkisi de birbirini sever, birbirine sonsuz güven duyar.
Daha önce de AKP ile işbirliğine girişip Recep Bey'i Türk siyasetine kazandırmıştı.

Şimdi biraz geçmişe gidelim… MHP'nin başındaki Devlet Bey 2002 yılında durup dururken koalisyon hükümetini bozdu ve erken seçim istedi.
Öyle mi, sen erken seçim mi istiyorsun, haydi gidelim demek zorunda kalındı ve seçim yapıldı.
Kaderin cilvesine bakın ki, o kritik seçimde yüzde 10 barajını sadece iki parti aşabildi.
AKP ve CHP.
AKP sadece yüzde 34 oy alabilmişti…
Ve seçim sisteminin gülünçlüğü nedeniyle milletvekilliklerinin yüzde 66'sını ele geçirmeyi başardı.
MHP Meclis'e giremedi.
Günümüze kadar devam eden tek parti iktidarı işte böyle kuruldu.
Devlet Bey'in mızıkçılığı ve yanlış hesapları sayesinde…
Partisini Meclis dışında bırakmayı başarmıştı. Ancak bu ilk yanlışı değildi. Sonra nice yanlış hesaplar ve hatalar yaptı, nice hezimetler yaşadı ama kendisine bir şey olmadı.
Seçmenine hesap da vermedi.

Dünya liderimiz Recep Tayyip Erdoğan 2002 seçiminde Meclis'e giremedi çünkü yargı kararlarıyla yasaklı idi…
Buna bir çözüm bulunmalıydı.
Bu beyefendiyi mutlaka Meclis'e sokmak gerekirdi!
İşte o zaman, CHP'nin başındaki Baykal Bey bütün gücüyle devreye girdi…
İki parti anlaştı, bazı anayasa değişiklikleri yapıldı ve Recep Bey'in önü yasal açıdan açılmış oldu.
Ancak onu Meclis'e sokmak için şimdi başka bir çözüm bulunması gerekiyordu!
2002 seçimi yeni bitmişti, bu formül ne olabilirdi acaba!

Bu kez Yüksek Seçim Kurulu devreye sokuldu…
Siirt seçiminde birkaç sandıkta hile olduğu, seçimin bu ilde yenilenmesi gerektiği kararına varıldı…
Ve 2003 yılında Siirt'te seçim yenilendi…
Seçimi kazanan dünya liderimiz böylece Meclis'e ilk adımını Siirt milletvekili olarak attı…
Partisinin genel başkanı seçildi, başbakanlık görevini Abdullah Gül'den devraldı.
Baykal Bey'in yardımları ve desteği sayesinde!..

Bu soruyu o zamanlarda Baykal Bey'e sorduk…
“Efendim Recep Tayyip'in önünü niçin açtınız, amacınız neydi?”
Tutarlı bir şey demesi mümkün olmuyor, her seferinde sinirlendiğini belli ediyor ve aynı lafları söylüyordu:
“Demokrasinin gereği budur kardeşim!.. Bir partinin lideri Meclis dışında olabilir mi! Elbette seçilmesi gerekirdi…”
Ülkemizin yaşadığı şu acı olaylar ve kurulan dikta rejimi sonrasında her halde aynı doğrultuda düşünüyordur!
Belki de “Demokrasinin (!)” ne olduğunu ve ödenen bedelin ne kadar yüksek olduğunu artık anlamıştır.

Ancak Baykal-Erdoğan ikilisi arasındaki dostluk ve karşılıklı güven ilişkisi her zaman sürüp gitti.
Yıl 2015… 7 Haziran seçimleri yapıldı… Sonuç AKP için hüsrandı. Parti yenilgiye uğramıştı.
Sonuçlar açıklandığı anda Recep Bey, Baykal Bey'i Antalya'dan arayıp yanına çağırdı…
Baykal Bey uçtu geldi…
Ve ikisi arasında saatlerce süren bir görüşme yapıldı.
Esrarengiz bir görüşme…
Orada ne oldu, ikisi arasında nasıl konuşmalar geçti, bilinmiyor.
Tahminlere göre, bu ikili belli konularda uzlaşmıştı ama o konular acaba neydi?..

Meclis toplandı… Ancak Meclis'te çoğunluğu ele geçiren muhalefet partileri arasında uzlaşma sağlanamayınca, Meclis Başkanı seçilemedi.
Sonuçta AKP adayı göz göre göre kazandı!
Devlet Bahçeli'nin mızıkçılığı ve kaprisleri AKP'yi bir kez daha kurtarmış oldu.
Zaten beş ay sonra yapılan 1 Kasım seçimlerinde AKP yine çoğunluğu sağladı ve defter böylece kapatıldı…

AKP yatsın kalksın, kendisini her fırsatta kurtaran, arka çıkan, destek veren Devlet Bey'le birlikte, şu ortamda bile tepkisizliğini sürdüren, bazılarına göre partisinin biraz daha yıpranmasını bekleyen Baykal Bey'e dua etsin!
Şimdi bu ikili başkanlık sistemine destek verip iktidar partisinin ekmeğine bir kez daha yağ sürüyor.
Gerçi Baykal Bey başkanlık konusuna destek verdiği iddialarını dün yuvarlak laflarla yalanladı ama…
Sonrasını göreceğiz bakalım!

 

***

 

İktidarın cicisi! / Rahmi TURAN / Sözcü

Meral Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için korkulu rüya idi... Partiden ihraç edildi!

Prof. Dr. Ümit Özdağ, Bahçeli için tehlikeli olabilecek bir Genel Başkan adayıydı... Kesin ihraç talebiyle Disiplin Kurulu na verildi. 

Eh, geriye kaldı iki Genel Başkan adayı: Koray Aydın ve Sinan Oğan. 

Devlet Bahçeli, Sinan Oğan'ı daha önce MHP'den atmıştı ama o mahkeme kararıyla geri dönmüştü. 

Bahçeli bir vesileyle Koray Aydın ve Sinan Oğan'ı da partiden ihraç ettirirse karşısında hiç rakip kalmayacak. Oh ne güzel! Sen sağ ben selamet!

Bahçeli'nin demokrasi anlayışı bu! Devlet Bahçeli, Türkiye'de demokrasi, hak, hukuk istermiş gibi görünüyor, herkese demokrasi vaazları veriyor ama kendi partisinde demokrat davranmıyor.

Parti içinde özgür düşüncelerini söyleyenler hemen kapı dışan ediliyor! Bu kafaların demokrasiden yana hiç nasipleri yok! Bir komedi oynuyorlar sanki! Devlet Bahçeli'nin AKP yanlısı tutumu ve Erdoğan sevgisi iktidarın elini güçlendiriyor ama MHP'yi de zora sokuyor!

AKP'liler durumdan memnun... Kılıçdaroğlu için "Öcü", Bahçeli için "Cici" diyorlar! 

İlgili Haberler