Bünyamin Öztürk / Yeniçağ
Türkiye’nin böyle bir rejim değişikliğine layık olmadığını kaydeden Süheyl Batum, şöyle dedi: “Bir anayasa hukukçusu olarak MHP ve AKP milletvekillerine çağrıda bulunuyorum: Oy verirken Türkiye ve çocuklarınızı düşünün. ‘Padişah bile olsa yetkileri nasıl sınırlanır?’ diye anayasa belgeleri hazırlamış 200 yıllık deneyime sahip bir ülkeyiz. Bu konuda bırakın Orta Doğu ülkelerini bazı Batı ülkeleriyle bile mukayese edilemeyecek bir deneyime sahibiz. Bağımsızlık mücadelesi vermiş, kendisine yeni bir anayasa yapmış, Meclis kurmuş bir ülkedir burası. Düzenleme, TBMM’yi tamamen işlevsiz hale getirecek. Yürütmeyi sen belirliyorsun, parti başkanı olduğun için yasamayı da sen belirliyorsun. İdareyi de başkana veriyorlar o yetmiyor yargıyı da sen belirliyorsun. Bu durum her şeyi cumhurbaşkanına vermek demektir. Bana ABD dahil bir tek ülke göstersinler başkan hem bir partinin başkanı olsun milletvekillerini ve yürütmeyi belirlesin hem de yargıyı atasın. Bu, dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Tek başına yeni yönetim birimleri oluşturma yetkisi veriyorsunuz.
Bütün kamu görevlilerinin başkanı da cumhurbaşkanı oluyor. Doğal olarak soracağız. Bütün bu yetkileri taşıyan kişiye diktatör denmez mi? Bu anayasa değişikliği Türkiye’yi bölünmeye götürür.”
BU OYUNU BİLİYORLAR
Başkanlık sisteminden bir süre sonra federasyon sistemine geçileceğini söyleyen Süheyl Batum, şöyle devam etti: “Bu sistem ABD’de de var deniyor. Hayır yok. ABD Başkanı sadece federal memurların amiri olabilir federelerin olamaz. Burada ise bütün memurların hiyerarşik amiri cumhurbaşkanı olacak. Bunu dünyada kime anlatabilirsin? O zaman ikinci aşamaya geçilecek. Bize birileri diyecek ki: ’Diktatörlük olmaması için siz de federasyon sistemine geçin.’Bize ölümü gösterip sıtmaya razı edecekler. Bu oyunu da birileri şimdiden biliyor. Özellikle MHP milletvekilleri başta olmak üzere AKP milletvekilleri bu durumu göze alıyorlar mı? MHP’liler 2011 yılındaki anayasa çalışmalarında buna karşı iken ne oldu da aradan geçen zamanda bunu kabul etmek zorunda kaldılar? Ne oldu da mutlaka ama mutlaka federasyona götürecek bir sistemi kabul etmek zorunda kaldılar? Ve seslerini çıkarmıyorlar. Ben hiç kimseyi suçlamadan şunu söylüyorum. Kurtuluş savaşından sonra bile ‘biz Atatürk’e bu tür yetkiler verelim herşeyi o yapsın’ demediler.”
