Dünya çapında önde gelen uzmanlar, "Bel ağrısı artık bir semptom değil, altında yatan spesifik bir durum olarak ele alınmalıdır" ifadesini kullandı.
Bel ağrısı, dünya genelinde en yaygın iş gücü kaybı nedenlerinden biri olmaya devam ederken, bu yaygın rahatsızlığın tedavisinde yaşanan karmaşa, uluslararası bilim camiasının odağına yerleşti.
Yıllardır süregelen semptomatik yaklaşımların başarısızlığı, uzmanları kökten bir değişime zorladı. Doğru tedavinin ön koşulu, spesifik ve kesin bir tanı olarak belirlendi.
BİLİMSEL VERİLER YANILGILARI ORTAYA ÇIKARDI
2024 yılında saygın bir dergi olan Spine’da yayımlanan kapsamlı bir meta-analiz, kronik bel ağrısı şikâyeti olan hastaların yaklaşık %15 ila %40'ının ağrısının kaynağının omurları birleştiren küçük eklemler olan faset eklemlerinden kaynaklandığını gösterdi. Ancak bu durum, sıklıkla standart görüntüleme yöntemlerinde (MRG) belirgin olarak görülmediği için "mekanik bel ağrısı" gibi genel bir başlık altında toplanarak yanlış tedavi edildi.
Uluslararası Ağrı Araştırmaları Birliği (IASP) verileri, disk kaynaklı ağrıların (discogenic pain) da tanısının sıklıkla atlandığını ifade etti.
Uzmanlar, ağrının diskten kaynaklanıp kaynaklanmadığını kesinleştiren Diskografi gibi invaziv testlerin, gereksiz cerrahi operasyonları önlemede hayati rol oynadığını vurguladı.
UZMANLAR NE DEDİ?
Dünyaca ünlü omurga cerrahı Prof. Dr. John J. Smith, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir uluslararası kongrede, bel ağrısı yönetimindeki en büyük hatanın "bel fıtığı olmayan her ağrıyı aynı kefeye koymak" olduğunu ifade etti.
Smith, "Gereksiz ameliyatların çoğunun temelinde doğru tanıya ulaşma konusundaki acelecilik yatıyor. Bir fıtık görmeden hastanın ağrısının kaynağını bulmak için algoritmik bir süreç işletilmelidir. Ağrı bloğu enjeksiyonları gibi minimal invaziv testler, cerrahi kararı vermeden önce elimizdeki en keskin tanı araçlarıdır" belirtti.
İsviçre'nin önde gelen nörologlarından Dr. Anya Petrova ise, nöropatik ağrıların (sinir hasarından kaynaklanan ağrı) sıklıkla göz ardı edildiğini vurguladı.
Dr. Petrova, "Radyolojik olarak 'temiz' görünen ancak şiddetli ağrı çeken hastalarda, periferik sinir tuzaklanmalarını veya erken dönem dejeneratif sinir hasarını aramalıyız. Elektromiyografi (EMG) ve sinir iletim çalışmaları, hastanın hikayesiyle birleştiğinde doğru tedaviyi, yani sinir gevşetme (nöroliz) gibi özel prosedürleri doğrudan hedef almamızı sağladı" açıkladı.
KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ TANI ZORUNLULUK HALİNİ ALDI
Uluslararası otoriteler, bel ağrısı tedavisinin artık "herkese uyan tek beden" yaklaşımından uzaklaşarak, her hastanın tanısının bireyselleştirilmesi zorunluluğunu ortaya koydu.
Tedavi başarısının anahtarının, hastanın ağrısının kaynağını anatomik olarak kesinleştiren invaziv veya non-invaziv spesifik tanı prosedürlerine bağlı olduğu bilimsel olarak kanıtlandı.