Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A. Yağmur TUNALI

A. Yağmur TUNALI

Bu tek adamlık değer bırakmaz

Bu tek adamlık değer bırakmaz

Siyaset kültürümüz problemlidir. Her alana yayılan sahteliğin zirvesi siyasettedir. Doğru. Yalnız o siyasetçiler gökten inmedi. Başka bir toplumdan da gelmediler. Biz ne isek onlar da odur. Konu açıldığında "Tayyip Bey bizim ortalamamızdır" diyorum. "O kadar mı?" diyenlere, "Evet o kadar" diyorum.

Kendine yontma, "Bize de mi bu kural?" diyen bir insan profili siyasete ve hayatımıza hâkimdir. Bu ahlak bozukluğunu görmez ve konuşmazsak dar geçitten geçemeyiz. Dün ahlâkımız daha az bozuktu ama bozuktu. Bugün büsbütün bozulmuştur. Bunu en basit yoldan nasıl anlayacağımız bellidir. Hükûmetimizin herhangi bir üyesi, bürokratı, partilisi sözle, hal diliyle durmadan bize bunu söylüyor. Nebâtî Bakan, bizde kanun kural olmadığını elin adamlarına bile ilan etti, daha ne olsun!  Tekrar edeyim, Paris''te onu dinleyenlerin "Bizde ahlâk aramayın!" şeklinde anlayacakları kesindir.

Siyaset bizde eskiden de sıkıntılıydı. Doğru. "Hân-ı yağmâ"ya imrenen, kıskançlıkla karışık "devlet malı deniz.."  öfkesine katılan halk ve okumuşların çoğunluğuydu. Ancak ahlâklı kalmakta direnen bir halk kitlesi her zaman vardı ve küçük bir aydın grubuyla sigortamızdı. Bu güzel insanlar hala var. Fakat vurgunculuk kaleyi ele geçirdi. Dünle taban tabana zıt bir durumdur.  Ölçü tanımamanın temel uygulama ve tek kural haline geldiği bir uçurumun kenarındayız. Bizim gibi köklü tarihi olan memleketler için dehşetli bir mağlubiyettir.

Evet, eskiden de arızalar vardı ama bozulmanın bu derecesi yenidir. Geçmişi bugünle kıyaslayarak geldiğimiz felaketli durumu anlayacağız. Çıkış yollarını konuşmak memleketin âcil meseleleri arasında belki ilk sıradadır. Bana siyasetin geldiği durumu yazdıran da her şeyimizi ipotek altına alan bu kültür bırakmayan ortamdır.

 

Yeniler bilmezler

 Eskiden de lider ağırlıklı siyasetin muhtelif arızalarını yaşardık. Kitle partilerinde halka hoş görünme kılıfı altında kendilerini kollayanlar çoğunlukta görünürdü. Particilik, kasaba anlayışında, hizmetten ziyade menfaat paylaşımını esas alan bir uğraştı. Yani, bir zamanların yaygın tabiriyle "düzen bozuktu".

Buna rağmen, eskinin sağlam kalan taraflar vardı. Milletvekillerinin büyük çoğunluğu ön seçimle listeye girerlerdi. Halk delegeleri, delegeler de milletvekili adaylarını seçerlerdi. Zamanla bu sistemin bozulduğunu da gördük.  Delege pazarları oluşmaya başladı. Seçimin adalet ölçüsü zedelendi. Her türlü bozulma, demokrasinin tabana yayılmasını tamamiyle ortadan kaldırmasa da çok engelledi. Sağ iktidarların bu bozulmada başı çektiğini bilmek lazımdır. Gittikçe çoğalan dinin siyasette kullanılmasıyla bozulma son noktaya vardı. Paradoksa dikkat edilmiştir: Din düzelteceği yerde bozucu rol oynuyorsa düşünmek lazımdır. O din din değildir. Din kılıfıyla bir sömürme düzeni kılavuzudur.

 

Eskiyi hatırlayalım

Belli alanlarda liyakate dikkat edilirdi. Yüksek bürokraside yeter sayıda yetişmiş insan istihdam edilirdi. Çok zaman siyasi eğilim gözetmeksizin ehliyetli kimselerin seçildiğini bilirdik. Özellikle üç kuruma titizlenilirdi. Kim gelirse gelsin, Dışişleri, Maliye ve Ordu''da özel ölçülere dokunulmazdı. Şimdiki yönetime kadar bu üç kurumun geleneği iki asırdır bozulmadan gelmiştir. Bunun yanında Planlama gibi uzman kuruluşların yeri de ayrıydı. Belli sayıda üst bürokratla devlet idaresinin sağlam yürütülmesine çalışılırdı. Demirel merhumun, "Ben Türkiye''yi 40 kişiyle idare ederim" deyişi bu seçilmiş insanları işaret eder.

Siyasette de bazı ölçüler gözetilirdi.   Milletvekili listeleri oluşturulurken kimlerin bakan olabileceği konuşulurdu. Frenklerin "ministrable" dedikleri bakanlık edebilecek insanların listeye konmasına çalışılırdı. Eğer ön seçimlerde bakanlık edebilecek özellikte kimseler listeye girememişse liderlerin belli bir yüzdeyi geçmeyecek kontenjanlarında böyle isimlere yer verilirdi. Az da olsa, memleketin ilimde, kültürde-sanatta öne çıkmış bazı isimleri de siyasetin anlattığım ön hazırlığına sokulmadan seçilecek yerlere konur ve Meclis''e girerlerdi.

 

Liderler tek adam değildi

 Disipliniyle tanınmış MHP''de istişare ve yönetim organlarının yetkiyle çalıştığını söylemek bazıları için şaşırtıcı gelebilir. Nevzat Kösoğlu "Çok demokrat bir partiydik" derdi. Âgah Oktay Güner de aynı kanaati söylerdi. Yakında ebediyyete uğurladığımız Sadi Somuncuoğlu anlatırdı: Türkeş gibi bir lider,  Adana yerine Ankara''dan aday olmak istemiş ama heyetin çoğunluğu "Adana''ya vefasızlık etmiş oluruz." diyerek kabul etmemişti. Parti içi demokrasinin çarpıcı bir örneğidir.

Şimdi partilerde, devlette tek adam rejimine düştük. Tarihin çeşit çeşit tek adamlık rejimleri var. Acıyla hatırlatacağım: Krallık, Padişahlık bugün bizdekine göre daha ölçüleri belli rejimlerdir. Başarılı olanlara bakarsanız, zalimler değildir. Ancak adalet başarı getirir. Sistemlerini ölçülerle donatanlar devamlılığı sağlarlar. Konulmuş veya kendi koydukları kurallara önce kendileri uyarlar.  Kabul edilmiş ölçülere uymayanlara saygı duyulmaz.

Şu kadarını söyleyeyim: Tayyip Bey''in kullandığı yetkilerin birçoğu Padişahlarımızda yoktu. Ve Padişahlar kanun nizam gözeten insanlardı.  Bunları bilmezsek konuşamaz ve bataktan kurtulamayız.

Yazarın Diğer Yazıları