Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Buradan geriye dönülemez!..

Türkiye'nin hak ve menfaatlerini uluslararası hukuk çerçevesinde korumaya yönelik girişimleri Yunanistan'ı, Türkiye'yle menfaati çatışan ve bölgesel güç olmasından rahatsızlık duyan birçok ülkeyi rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlığın boyutları AB'den ABD'ye, oradan da gözdemiz (!) Arap ülkelerine kadar uzanmıştır.

Türkiye haklı olmasına rağmen yalnız kalmıştır. Bunun çıkar ilişkilerindeki çatışmalardan ve zamanında uygulanan hatalı politikalardan kaynaklandığı malum. Ancak bunun üzerinde durmak mevcut şartlar itibariyle bir mana ifade etmiyor.

Mevcut şartlar hak ve menfaatlerimizi, askeri güç uygulaması ve tedbirlerimizi devam ettirerek korumayı gerektiriyor. Buradan bir adım geri adım atarsak sonunu alamayız. İyi niyetle olsa dahi atılan bir tek geri adım, karşımızdaki güçler tarafından üstünlük olarak algılanacak, aleyhimizdeki hukuk dışı davranış ve uygulamalarından kesinlikle vazgeçmemelerine sebep olacaktır.

Tehditler devam ediyor

Türkiye kararlılık gösterdikçe karşımızda bulunan ülke ve örgütlerin tehditleri artmıştır.

Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarma isteği, demeçleri, Yunan Cumhurbaşkanının anlaşmalar hilafına askeri statüye geçirilen Meis adasına gidişi tahrik edicidir. 

AB, 24 Eylül'deki toplantıda Türkiye'ye yaptırım uygulanabileceğini açıklamıştır. AB dış politika sorumlusunun, AB-Türkiye ilişkisinin dönüm noktasında olduğunu söyleyerek Ankara'yı Doğu Akdeniz'deki çatışmadan geri adım atmaya çağırması esef vericidir. Akdeniz ülkeleri toplantısından (M-7) buna benzer sonuçlar çıkmış, GKRY lideri de AB, M-7 ve ABD'den aldığı destekle sesini yükseltmiştir.

En önemli hamleler de ABD'den gelmektedir. ABD'nin Yunanistan ve GKRY'yle işbirliği içine girmesi kaygı vericidir. Askeri statüde olmaması gereken Dedeağaç'ta üs kurması, Yunanistan'la denizde ve karada ortak tatbikat yapması, F-16 modernizasyon anlaşması imzalaması, GKRY'ne uygulanan silah ambargosunu kaldırması, dışişleri bakanının GKRY'yi ziyareti ve Rum-Yunan ikilisini koruyan, Türkiye'yi haksız gösteren demeçler vermesi, karşı tarafın cüretini artırmaktadır. Bir ABD senatörünün, Türkiye'nin tutarsız davranışları nedeniyle ABD'nin İncirlik üssü yerine bir Yunan adasının tercih edilebileceğini söylemesi de işin boyutunun nereye geldiğini gösteren önemli bir gelişmedir.

Yunanistan'ın askeri gücünü arttırma teşebbüsleri

Yunan F-16'larının modernizasyonu, Fransa'dan uçak ve gemi almak için sağladığı mutabakatlar, askerlik süresini arttırma girişimi,  elindeki Rus yapımı S-300 füzelerinin kapasitelerini arttırmak için Rusya'yla görüşme yaptığı haberi ve diğer faaliyetleri, onun uzlaşmasız tutumunun sadece bugüne ait kalmayacağını, gelecekte de devam edeceğini gösteriyor. Batı da Yunanistan'ı bu konuda teşvik ediyor.

S-400'ler için Türkiye'ye yapmadığını bırakmayan ABD ve Batı'nın, Yunanistan'daki S-300'ler için bir şey söylememesi, şimdi de kapasite artırımına ses çıkarmaması çifte standarttır. Bunun, Rusya'dan silah alımının 2014'de yasaklanmasına bağlanması ise tam bir trajikomedidir.

Geri adım atılamaz, taviz verilemez

Yunanistan'ın uluslararası hukuk dışı davranışları, anlaşmalar hilafına hareketleri had safhadadır. Kıta sahanlığı ve hava sahası anlayışı, adaların askeri statüsü kabul edilemez. MEB anlaşmaları geçersizdir. Kendisine ait olmayan, Türkiye'ye ait olduğu bilinen adaları işgalinden derhal vazgeçmesi gerekir.

Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını korumakta, anlaşmalara uyulmasını talep etmektedir. Yunanistan ise hakkı olmayanların peşindedir. Bu durumda Türkiye, söylemlerinin arkasında durmak mecburiyetindedir. Geri adım atılamaz, taviz verilemez. Aksi olursa bundan sonra kimse Türkiye'nin söylemlerini ciddiye almaz.

NATO'daki toplantılar çatışma çıkmasını önlemeye yöneliktir. Türkiye ancak karşı taraftan bir müdahale olursa veya 1995 de ilan ettiği üzere, Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarması halinde bunu savaş nedeni olarak kabul eder. O zaman bu durum, haklarımızın tümüne sahip çıkma, hatta zaman içinde erozyona uğrayan haklarımızı da gözetmek için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

Bu arada Kıbrıs'ta da müzakere rüzgârları estiriliyor. Sakın! Başladığı anda kaybederiz.

Yazarın Diğer Yazıları