Cahili bol olan ülkelerdeki manzara…
Halkının önemli bir bölümü cahiller olan ülkelerin yönetim kadrolarının önemli bir bölümü menfaat, rütbe ve makam uğruna liderlerine koşulsuz biat edenlerden oluşur.
Yönetenler gücünü halkın cahil kesiminden alırlar.
Bu ülkelerde cehalet övülür, yüceltilir ve prim yapar.
Yüceltilen cahiller ise “cüretkâr” olurlar.
*
Böyle ülkeler “Ben yaptım oldu.” mantığına sahip yöneticiler tarafından yönetilir.
Demokrasi ve hukuk tam işlemez.
Haber alma özgürlüğü kısıtlıdır.
Hukukta, adalette, kamuya personel alımlarında vs. eşit davranılmaz.
*
Yazılı ve görsel basın hukuk dışı metotlarla bir partinin tekeline girmiştir. Dolayısıyla halkın hakikatleri öğrenmesi engellenir.
Yalan haberler tek kanaldan pompalanarak algı operasyonu yaratılır.
“Bizler, onlar” ayrımı yapılır.
Kendilerinden olmayan çağdaş ve eğitimli grupları, “onlar” olarak nitelendirirler.
Cahil kesim ve yönetenleri laikliğe de düşmandırlar.
*
Böyle ülkelerin sorgulamayan halkları,
ormanlarını rant uğruna katledenleri,
kamuda yolsuzlukları, hırsızları,
belediyelerinde ise rüşvet yiyenleri vardır.
“Görevi kötüye kullananlara” ve
“ İhalelere fesat karıştıranlara” karşı gözler kördür.
Cahil kesime beleş üç beş şey ver, istediğini yaptır.
*
İhale yasalarının neden “yüzlerce kez değiştirildiğini”, devletin “denetim” görevini neden layıkıyla yapmadığını zaten hiç sorgulamazlar.
Kulaktan dolma öğrendikleriyle bir ömür geçirirler.
Bilimden, sanattan, uygarlıktan uzaktırlar.
Öğrenmeye, çağdaş değişime kulakları sağır, gözleri kördür.
Haklıdan değil güçlüden yana olurlar.
*
İmamlarının birçoğu, siyasetin dibine kadar bulaşmıştır.
Kürsülerde ve minberlerde merkezden gelen talimatlar doğrultusunda cemaate seslenenleri,
talimatlarla iş yapanları, indirilmiş dini değil çıkarları doğrultusunda uydurulmuş dini anlatanları dahi görürsünüz.
“Hak” değil “Batıl” anlatılır, batıla da inanırlar.
*
Cehalet yapıcı değil yıkıcıdır. Yok edicidir.
Olmuş bir şeye işine gelmiyorsa “Olmamıştır.”
der veya olmamış bir şeye “Olmuştur.” der ve buna da inanırlar.
*
Hırsızlık ve yolsuzluklara bakanlarının dahi adları karıştığında, bunları aklayan meclisleri, “emir altında iş yapan” birtakım yargı mensupları vardır.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı yense,
paranın yeşiline taparlarca doğa rant uğruna katledilse, boğanın kırmızıya saldırdığı gibi doğanın yeşiline saldırılsa dahi cahil toplumların vicdanları asla sızlamaz.
*
Cahil toplumlarda;
“Devletin malı deniz, yemeyen domuz.” anlayışına sahip kişiler azımsanmayacak miktarlarda olduğu için kan emen sülüklerine;
“Benim hırsızım iyidir.”
diyenleri bile vardır.
Sorduğunuzda da bu toplumun fertleri “Müslümanız.” diyerek dolaşırlar.
Ne diyelim ki bunlara;
“Müslüman kılıklı zavallılar.”
*
Ülkenin neyi var, neyi yok her şeyi “babalar gibi” satıldığında dahi;
“Satılıyorsa bir bildikleri vardır.” derler, sorgulamazlar.
Çünkü cahile söz anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur.
Bunlar hiç bir şeyi bilmedikleri halde, her şeyi bildiğini sanırlar.
Dönen dolapları görüp de kahrolmaz onlar.
Esasında cahil olmak, rahat bir ömür sürmenin en kestirme yolu olsa gerek.
*
Cahilin yol göstericisi yine başka cahillerdir,
tarikatlardır, cemaatlerdir.
Cahiller, tarikat ve cemaat liderlerini taşırlar.
Tarikat ve cemaat liderleri de ülkenin siyasetçilerini.
Çark böyle yürür gider.
Tarikat ve cemaat liderleri ve de yönetenleri villalarda, köşklerde, saraylarda Kur’an’ın haram kıldığı “israf” içinde yaşarlarken, vatandaşları ise ay sonunu dahi zor getirir, yoksulluk içerisinde yaşam sürerler.
*
Cahil kesim en büyük yalanı söyleyenlere daha çok inanırlar.
Bilgiyle değil yalanla beslenir bunların beyinleri.
Okumak yok, öğrenmek yok, düşünmek yok, muhakeme yoktur.
Bilinmelidir ki;
“Cahil, yalancıyla dost olur.
Sonra da olanlar olur.”
*
Teknolojiye, çağdaşlaşmaya düşman,
baş kesen, kadını eşya ve seks aracı olarak gören Taliban’a, Arap yaşantısına hayrandırlar bunlar.
Yeter ki çağ dışı kıyafet giysinler, sarık takıp cüppe kuşansınlar, kadını sosyal hayattan men edip “çarşaf” içine soksunlar.
İslam’ın böyle olduğuna inanır böyle ülkelerin cahil kitleleri.
*
Ekranlara çıkıp halkın gözünün içine baka baka utanmadan, sıkılmadan;
“Ben, daha çok okumamış tahsilsiz, cahil kesime güveniyorum. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış hatta ilkokul bile okumamış kesimdir.” diyenlere dahi Profesör ünvanı verilir ve üniversitelerinde Rektör yardımcısı dahi yapılır.
Allah’tan korkmayanlar kuldan utanır mı hiç?
*
Okumanın, eğitimin bir milleti kurtaracağını algılayamayacak derecede kafa yapısına sahiplerdir.
Müslümanlığa zarar veren, indirilmiş dinin değil uydurulmuş dinin yolundan giden ahmaklardır (aklını gerektiği biçimde kullanma yeteneği olmayan) bunlar.
***
Cahili bol olan ülkelerde dürüst insanlar barınamaz.
Cehaletin ayrıcalıklı sınıf tarafından ustaca kullanılan bir silah olduğunu unutmayalım.
Şu hususun altını önemle çizmek istiyorum;
“Henüz cahillerden daha fazla bir tahribat yaratan kitle imha silahı icat edilmemiştir.”
*
Sonuç;
Cahili olmayan, çağdaş ve ahlakın yaygın olduğu ülkelerde bekçiye ne gerek var.
Aklın hâkim olduğu ülkelerde hacıya, hocaya ne gerek var.
Cehaleti yenmek için;
“İyi bir eğitime gerek var.
Gerici, yobaz, geri kafalılarla mücadele etmek var.
En büyük savaş cehalete karşı yapılan savaştır.