Uyku uyanıklık arasında siyaset
Nur topu gibi yeni bir sorunumuz daha var artık; hayvanlara neler yapabiliriz..? Kanunu..!
Uyku, uyanıklık arasında bir hayat yaşıyoruz!
Alternatif gerçeklik yaratma konusunda mahir bir iktidarımız var. Gerçeklerin ve olayların kendi lehine yorumlanmasını sağlayarak, alternatif bir gerçeklik yaratıyor. Bu, halkın olayları iktidarın istediği şekilde algılamasını sağlıyor.
Bu iktidar en çok insanları inandırma, ikna etme ve sorunlarında “kendini suçlayıp iktidarı aklayan” seçmen yaratma konusundaki başarısı ile (şaşkınlıkla) hatırlanacaktır.
En maharetli olduğu alan sorun çözme değil, sorunlar çıkartıp; o sorunlardan beslenme olduğunu artık biliyoruz.
Ülkede en temel sorunları bırakıp, iktidarın ortaya çıkardığı sorunlar ile meşgul olmaktan hepimiz çok yorulduk!
Yargıtay başkanlık seçimi, futbol federasyonu seçimleri ile meşgul olan kamuoyu, bir türlü ülkenin kaynaklarını israf eden yönetim anlayışını konuşmaya fırsat bulamıyor!
İktidar elbette bunu yapmakla (yönettiğinin algısını da yönetmede) çok başarılı. Burada muhalefet açısından ciddi sorunlar var; seçimlerden sonra değişim diye yola çıkan muhalefet, iki liderin değişimi ile seçmende heyecan yarattı. Yeni seçilmiş liderlerin seçmende fark yaratmasını, muhalefetin iktidara talip olmasını beklerken, eski liderlerin geri dönüş ihtimalleri ortaya çıkarılmaya, muhalefetin kendi iç sorunları ile meşgul edilerek vatandaşın umuduna “kibrit suyu dökülmeye” devam edildiği anlaşılıyor.
CHP de siyasetçi bileşenlerinin milletin yarasına derman olacak siyaseti yapmalarını bekliyoruz! 1954 yılından bu yana milletin gündeminden kopmuş CHP’nin önce kendi iç dinamiklerini güçlendirmesini, vatandaşın hislerine tercüman olmasını ve bu şekilde iktidar heyecanını ortaya çıkarmasını beklerken, hâlâ lider tartışması içinde olmalarını anlayamıyoruz.
CHP’ye birçok farklı kesimin oy vermesini sağlayan Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Özel; vatandaşın, CHP’yi kim yönetecek diye bir merakı yok! “Ülke AKP iktidarından nasıl kurtulur” onu merak ediyoruz! Adalet ve ahlak vazgeçilmez değerlerimizin ana kolonu hâline nasıl gelecek? Bunları merak ediyoruz.
Burada bir parantez Sayın Müsavat Dervişoğlu’na açmalıyım; başta ben olmak üzere birçok kişiyi yanılttı. Çok başarılı, tutarlı ve vatandaşın anlayacağı dil kullanıyor. İYİ Parti tabanında ve seçmende önemli bir heyecan yarattı.
Sayın Akşener’in “cesurlar hareketi” diye ifade ettiği İYİ Parti’yi alıp; “cesaret sözde değil, özdedir” anlayışını ortaya çıkartarak yönetiyor.
Eğer İYİ Parti teşkilatları da liderinin cesaretine yakışır bir anlayışı benimser ise, İYİ Parti kuruluş günlerindeki heyecanının çok daha ötesine taşar…
İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun, kendisine karşı 154 kişilik bir liste ile aşağılamaya çalışan MHP’ye cevabını; talihimiz ve tarihimiz önünde alkışlıyorum…
Sonuç olarak, demokratik bir toplumda eleştiri ve ifade özgürlüğü, siyasal katılım ve hesap verebilirlik mekanizmalarının temel taşlarıdır. Bu değerlerin korunması, sadece bireysel haklar için değil, aynı zamanda toplumun genel refahı ve siyasal istikrar için de kritiktir.
Bu dönem iktidarın eleştirilere karşı tahammülsüzlüğünü aşmanın tek yolu, muhalefetin vatandaşın lehine sözcülük yapmasıdır. Muhalif siyasetçinin artık medyayı baskılayan iktidara karşı aynı zamanda bağımsız bir medya gibi hareket etmesi gerekmektedir.
İktidardan farklı olmanın bedelini ödeyenler olarak, İktidar ve ana muhalefetin birbirlerine karşı yumuşamasını(!) değil, ülkenin normalleşmesini bekliyoruz.