Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Çanakkale yolunda şerefsiz bir şair!

                14 yaşındaki torunum Yağmur Ozan, "Dede bu yıl 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşları için neden yazı yazmadın?" diye, beni eleştirdi. Kendisine, yıllar önce bu konuda yazdığımı söyledimse de, içi rahat etmedi... Ben de altı yıl önce yayımladığım yazımı -bir dede armağanı olarak- torunum gibi gençlere ve siz değerli okuyucularıma tekrar sunuyorum efendim.

Biliyorsunuz; 1915 yılının 18 Mart'ı sabahı, dünyanın dev deniz güçleri Çanakkale Boğazı'nı zorladı... Sizlere, dünya tarihinde önemli sonuçlar doğuran bu savaşı anlatmayacağım. Sadece saldırganların zihniyet ve ruh yapısını çok kısa olarak dile getireceğim.

Lütfen hatırlayınız: İkiz kulelere yapılan saldırıdan sonra -sözde tarih eğitimi almış- ABD Başkanı George Bush'un ilk sözü "Haçlı seferleri başlamıştır!" olmuştu. Bu sözü öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Çünkü bu söz, 'Batılı' devlet adamlarının bildik hasta zihniyetlerini ifade etmekteydi. Bu çarpık, bu insanlık dışı zihniyet oluşumu yeni de değildir. Geçtiğimiz yüzyılın başında da, kendi dışındakilere -özellikle Müslümanlara- bakış açıları aynıydı. Çanakkale Savaşları, bu durumu çok güzel anlatıyor.

Çanakkale Savaşları için hazırlanan İngiliz ordusunun adı ne idi biliyor musunuz?

Haçlı Ordusu!

Evet, Haçlı Ordusu!

Bu deyimi bizzat, İngiliz Komutan Sir Ian Hamilton yayımladığı anılarında belirtiyor.

Sadece askerler, devlet adamları değil; sözde aydınlar, gazeteciler de aynı kafadaydı. Sunday Times'in Genel Yayın Yönetmeni E. Ashmead Bartlette'nin o günlerde gazetesinde yazdıklarına bir bakınız:

"İlk İngiliz savaş gemisi boğazdan geçtiği anda, Avrupa'da Türk Devleti'nden iz kalmayacaktır. Batı, son Haçlı Seferi'nden beri ilk defadır ki Doğu'ya yönelmiş bulunuyor. Hıristiyanlık dünyası; Fatih Sultan Mehmet'in, 29 Mayıs 1453 uğursuz tarihinde Bizans İmparatorluğuna indirmiş olduğu darbenin öcünü almak için, toptan harekete geçti."

Doğru geçti; ama belasını da buldu!

İngiliz şairlerinin de Türkler hakkındaki zihniyet çarpıklığına hiç şaşırmam; çünkü onlar da kirli ve örtülü bir zihniyet ikliminin çocuklarıdır. Ve onlar, Shakespeare ve Lord Byron'lardan beri bu konuda şiiri kirletmektedirler. (İliştiri: Byron, 1820'lerde Yunan İsyanı'na destek vermek için İngiltere'den kalkıp Yunanistan'a geldi; Türklerle savaştı; yaralanarak ülkesine döndü. Byron'a göre Yunanlılar mazlum; Türkler bir cani, bir kasap! Türklerin yüksek vicdan taşımalarına tanık olmak bile onun canını sıkıyor... Ya 'Shakespeare'in 'Bir yaz gecesi rüyası' oyunundaki kahramanın sevgilisine "Niçin böyle zalimsin; yoksa sen Türk müsün?" dedirtmesine ne demeli?

Çanakkale Savaşları sırasında ise bir başka sözde şair ortaya çıkıyor. Adı Robert Brock! Terbiyesiz, şerefsiz, aşağılık bir adam! Böyle bir insana 'şair' demeyi dünya şairlerine hakaret sayarım.

İngiliz Hükümeti, Çanakkale macerasına başlayacağını toplumuna açıklarken, özellikle 'gençlerin' bu sefere katılmasını istemişti. Bu istekle beraber tüm İngiliz gençlerini, iğrenç amaçlı bir heyecan sarmıştı. Onlara göre; Çanakkale'yi geçecekler, İstanbul'u yağmalayacaklar, Türk kızlarına tecavüz edecekler...

Hepsinin düşüncesi bu idi!

18 Mart 1915 sabahı Çanakkale Boğazı'na giren gemilerdeki genç askerlerin çoğu böylesine bir iğrenç heyecanla yanıp tutuşuyorlardı.

İşte o günlerde, Mısır'daki üsten Çanakkale'ye yaklaşan İngiliz savaş gemisindeki Robert Brock denilen -sözde şair- bir sapık da şöyle diyordu:

"Gidiyoruz. Galata Kulesi 15 pusluk toplarımızla yerle bir edilecek. Deniz kana boyanıp leş gibi olacak. Ayasofya'nın mozayiklerini, halılarını yağmalayacağız. Türk lokumları (kadınları) benim olacak. İnanıyorum ki bir devrin kapanışına şahit olacağım. Tanrım, hayatımda bu kadar mesut olmamıştım."

Evet, o sözde şair böyle diyordu.

Geldi; boyunun ölçüsünü aldı ve gitti!

(İliştiri: TRT televizyonu bu yıl Çanakkale Deniz Zaferimizi, çoğunlukla İngiliz arşivlerinden derlenen belgelerle izleyiciye sundu. Robert Brock ahlaksızını da dönemin şairi diye izleyiciye duyurdu. Bu aymazlığa -emekli olduğum kurum adına- çok üzüldüğümü belirtmeliyim.)

Esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları