Cirit, davul, yurt sevmek ve Şamanlık…

Yöresinin en ünlü atlı cirit ustalarından biriydi O… Çok cirit attı bu meydanlarda, nice hünerler gösterdi. En büyük hüneri bir keramet gibi anlatılırdı o yörede. Demirkır atını ayaklarıyla vurup mahmuzlamazdı asla, cirit sopasıyla da vurmazdı. Atının yelesini yukarıdan aşağıya doğru eliyle okşardı, o okşamaya göre at hızlanırdı, o okşamaya göre dörtnala giderdi. Atı eğitmek, dizginlemek, sürmek, onunla yola gitmek ve yeri geldiğinde onunla bütünleşmek… Bütün bu aşamalar nedeniyle, Anadolu tasavvufunda at nefsi, benliği, simgeler. Bu nefs savaşımını at bağlamında kazanmış oluyordu O.

Demirkır atının adı da ilginçti: "Artı Sonsuz"… Gösterişli bir attı, sıcağa da, soğuğa da dayanıklı idi. "At soyunun beyidir" derlerdi bu atlara Bayburt'ta. Bu demirkır Artı Sonsuz'a bindi mi, eksi sonsuzdan artı sonsuza doğru gittiğini düşünürdü. Ve hünerlerini sergilerdi.

Ölçecek hünerini süzülüşü ondandır,

Göster Göktürk kökenli önlemlerini,

Parmak ısırsın herkes boşalt da eyerini,

Üstüne yumul atın, savuşsun boşa gitsin,

Yakala ortasından savuştur hoşa gitsin.

Eyer boşaltmak, eyerden inip, atın karnının altına girip öylece at sürmekti, böylece cirit size isabet edemezdi. Atılan ciritten korunmanın başka iki yolu daha vardı, ya atın üstüne kapanırsınız ya da gelen ciriti havada yakalarsınız, alkışlar kopar.

Artı Sonsuz da, binicisi de davulun ritmini, zurnanın coşkusunu çok severlerdi, motivasyon aracıydı bu iki çalgı.

Davuldan at'a yürüyüş ritmi,

Coşturur biniciyi zurna sesleri,

Nârâlar ve kişnemeler yüzyılların nefesi.  

O'nun davul algılaması, daha çok Erzurumlu şair Sadettin Akatay'ın ünlü Bar şiirindeki şu dizelerle hayat buluyordu:

Dinle davul ne diyor: Dan dan dan,

Ben bu ses vurgunum can can can,

Canlar yurdundur elbet, her can vatana kurban,

Atalar yurt sevmeyi davuldan öğrendiler,

Bu ilk barın adın sarhoş barı dediler.

"Atalar yurt sevmeyi davuldan öğrendiler"… Bu öyle rastgele söylenmiş bir söz değildir, o davulun geçmişi, yeri, işlevi, iletisi bilinerek imgelenmiştir. Davul egemenlik simgesidir Türklerde, devlet demektir. Hakan ve Hatun'un eşit sayıda davulu olurdu eski Türklerde, ne kadar güçlü iseler, davul sayısı da o kadar çok olurdu. Hakan ve Hatun'un altındaki devlet yetkililerinin de hiyerarşik konumlarına göre davulları olurdu.

Davul ve "yurt sevme" ilişkisi de şamanî inanca dayanır. Şamanî inanca göre; her yerin bir sahibi (iyesi) vardır. O yerleri etkileyecek bir iş yapılacağı zaman izin almak gerekir. Bu izin; o yeri sevmek, korumak, kutsamak, kurban sunmakla olabilmektedir. Bunu belli ettiğinizde o yer de size açılır. Türk topluluklarında vatanın kutsal bilinmesi işte bunlardan dolayıdır. Bundan dolayıdır 20. yüzyılın Türk şairi Orhan Şaik Gökyay'ın "Bu Vatan Kimin" adlı şiirinde "Nehirler gâzidir, dağlar kahraman" demesi…

Bu bilgileri irdeler, değerlendirir, birleştirirken, şu yargıya varmaktan kendini alamıyordu o ciritçi: "Seccademi serebildiğim yer vatandır bana, sınırlar ve toprağı kutsamak İslam'da yoktur, Mülk-i İslam vardır, o kadar" diyen zihniyetle, toprağını kutsal bilmek inancı arasında dağlar kadar fark var… Coğrafyanın vatan olabilmesinin derin Şamanik kökleri ve tarihsel birikimleri olduğunu din kafalılara anlatmak ne mümkün!..

 

Yazarın Diğer Yazıları