Cumhurbaşkanını seçerken...

Türkiye’nin aklı başında, dengeli ve ölçülü, kin ve öfke gütmeyen, davranışları ile örnek olabilecek, kaliteli, birleştirici ve uzlaştırıcı, özgürlükler ile güvenlik arasında denge kurabilen, milli kuruluşlara kumpaslar kurulmasına seyirci kalmayacak bir cumhurbaşkanına ihtiyacı vardır. Toplumu gererek ve kamplaştırarak siyasi çıkar sağlandığı dönem geride kalmalıdır. Atatürk’ün makamına milli ve üniter devleti içine sindirmiş, cumhuriyete, demokrasiye ve hukuk devletine sadakat ile bağlı, kendisini Türk olarak hisseden bir şahsiyet gelmelidir. Arsamıza inşaat yapacak bir müteahhit seçmiyoruz. Türkiye Cumhuriyetine cumhurun başını seçiyoruz.  Geçmişi şaibeli ve yolsuzluklara bulaşmış olanlar, demokrasiyi teröre yenik düşürenler ve ileride düşürebilecekler ülkeyi düşünerek aday bile olmamalıdırlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı bizzat sorun olmayacak; ama sorunların çözümüne katkı yapabilecek, beyan ve çıkışları ile ülkeye itibar kaybettirmeyen bir özellik taşımalıdır. Cumhurbaşkanı hayali projeler ile ve sonu hüsran olmaya mahkum açılım maceraları ile uğraşan iktidarlara karşı teminat olabilmeli ve güven verebilmelidir. Hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığı prensibini korumalı ve yıpratılmasına seyirci kalmamalıdır. Hukuk devletinin, parti devletine dönüştürülmesine izin vermemeli, Anayasal rejimi korumalı ve kollamalıdır. 1982 Anayasasının değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerine bağlı kalmalı ve kendi devleti ile kavgalı olmamalıdır. Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı ancak; bu siyasi tarafsızlık, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı tarafsızlık şeklinde anlaşılmamalıdır.  
Seçim sürecinde klasik bir bürokrat adaydan ziyade, siyasi geçmişi olan, kitleleri etkileyebilenler başarılı olabilir. AKP’nin muhtemel adayına rakip olabilecek kişiler aday olabilmelidir.  
Her partinin kendi adayını ısrar ile öne sürmesi bir tercihtir. Ancak, bu tercih AKP’nin muhtemel adayının önünü açabilir.  Muhalefet partilerinin kendi adaylarını seçtirebilme gücü olmadığına göre, yapılacak iş mutabakat ve uzlaşmanın aranmasıdır. ‘Kaybetsek de gücümüzü Genel Seçim öncesi görelim!’ anlayışı peşinen yenilgiyi kabuldür. Bu çarpık anlayış, birçok meslek kuruluşlarının ve rektörlük seçimlerinde olumlu sonuç alınmasını engellemiştir.  Mutabakat eksikliği ve demokrasi kültürünün tam yerleşmediği ülkemizde partiler üstü çatı adayı tespitinde zorluklar çıkabilir.
Çatı adayın en uygun, sonuç alıcı ve akılcı gözükmekle beraber; artı ve eksileri vardır. Partili olmayan çatı aday, bazılarınca sahipsiz kılınabilir ve benimsenmeyebilir. Boş oy verme veya seçime katılmama eğilimi artabilir. Bu durum AKP adayına yarar.  
2010 Anayasa Referandumunda ‘EVET’ verilmesindeki gaflet örnekleri, MHP seçmenleri arasında azalsa da yine görülebilir. Şahsi sorunlar, hizipçilik hastalığı ve duygusal yaklaşımlar terk edilmelidir.  1923 Türkiye’si tasfiye edilirken, ‘Yeni Türkiye’ tuzakları öne çıkarılırken, teferruatla uğraşılmamalıdır. Sadece iç sahada birbirimizle oynamayı bırakalım. Bu yolda ümit veren gelişmeler, ülkeden yana olanları, Türkiye sevdalılarını sevindirmektedir.              

***

Milli Mücadelenin önde gelen komutanlarından rahmetli Kazım Karabekir Paşa’nın isminin Ağrı’da sokak ve caddelerden silinme çabalarının olduğunu basından öğreniyoruz. Ayrıca şehit pilotların anıtının da kaldırılacağı ileri sürülüyor. Ağrı’da mahalli seçimlerde belediye yönetimine gelenlerin Milli Mücadele, milli kimlik ve milli devleti kuran irade ile nasıl bir bağları var ki, bu çirkin teşebbüsler yadırganıyor? Önemli olan bu konuda İçişleri Bakanlığı’nın nasıl düşündüğüdür. 

Yazarın Diğer Yazıları