Davutoğlu, yolcu gibi...
Partisinin Diyarbakır kongresinde Kürtçe “Serok-Başbakan” sloganlarıyla karşılanan Davutoğlu’na, Diyarbakırlılar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hükümeti kurma görevi” vereceğinden eminler mi?
En sonunda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim. Bize göre, eğer milletvekilli adayı gösterilirse, önümüzdeki dönemin Başbakanı şimdinin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan başkası değildir.
Belki unuttunuz amma Hakan Fidan, Van’ın Seyitiki aşiretine mensuptur ve bu aşiret, Fidan, MİT Müsteşarı iken PKK ve HDP’ye bağlılığını bildirmiştir. Erdoğan’ın “Beynimin yarısı” dediği MİT gibi önemli bir kurumun başında olan kendi evlatları bir isimden “olur” almadan bir aşiretin PKK ve BDP’ye bağlılığını bildirmesi mümkün mü? MİT Müsteşarı, içinden çıktığı aşirete böyle bir geçiş için yeşil ışık yaktı ise bunun anlamı, devletin planları arasında bölgenin gelecekte PKK’nın denetimine bırakılacağı anlamına gelmez mi?
Bölgenin neden PKK’ya bırakılma hesapları vardır ve Davutoğlu niçin Başbakan olarak düşünülmeyebilir?
Çünkü seçimlerden sonra Türkiye’yi yönetmek, şimdikinden çok daha zor bir hale gelecektir. PKK, AKP’nin bugüne kadar kendisine vaat ettiklerini toptan isteyecek, “Ne bahanen kaldı da vermiyorsun” diyerek, en ufak bir gecikmeyi, Türkiye’nin mümkün olan her yerini kan gölüne çevirerek bir “iç savaş” süreci başlatacaktır. Dört bakanın rüşvet ve yolsuzlukları ile ilgili Yüce Divan oylamasında kendi partisinde bile kontrolü sağlayamayan Erdoğan’ın, böyle bir süreçte başkanlık sistemine geçmiş olsa bile ülkeyi yönetebilmesi gayrimümkün hale gelecektir...
Hakan Fidan, görünürde Erdoğan’a bağlılıkta firesizdir. Davutoğlu ise hem Suriye’de Erdoğan’ı batağa sokmuş, hem dört bakanın Yüce Divan’a sevk edilmesi için bütün gücünü kullanmış ve fakat Erdoğan’ı aşamamıştır. Dört vekilin oyla aklanmasını içine sindiremediği, katılsa idi “gitmesinler” yönünde oy kullanması gerekeceği için oylamaya katılmamıştır. Erdoğan bunu bir kenara not etmiş, Davutoğlu’nun Abdullah Gül’le birlikte hareket ettiği hükmüne varmıştır. Üst üste gelen bu hadiseler Davutoğlu’nun, hangi kongrede “Başbakan” olarak alkışlanırsa alkışlansın, akıbetini tartışılır hâle getirmiştir.
Aslında Davutoğlu’nun, Yüce Divan meselesi Erdoğan’ın emri ile kendi görüşünün aksi istikamette yol almaya başladığında, “Hadi bana eyvallah” demesi gerekirdi amma o bunu yapamadı...
Başa dönecek olursak...
Hakan Fidan milletvekili olursa, büyük ihtimal Başbakandır. Değilse, İçişleri Bakanı olacak, şimdinin İçişleri Bakanı da Başbakanlık koltuğuna oturacaktır. Bu ekip ve başlarındaki Erdoğan, PKK’ya istediklerini vererek Türkiye’yi bir müddet daha idare edebilir.
Siz bakmayın, “biz bu ülkeyi ne paralelcilere, ne vesayetçilere, ne terörden şiddetten kandan beslenenlere yediririz” diyerek ortalıkta dolaşan Yalçın Akdoğan gibilere... Sizin gücünüz daha, PKK’nın ele geçirdiği belediyelerden elektrik faturalarını tahsil etmeye bile yetmiyor..
Bir terör örgütü ile devlet niye masaya oturur? Niye bu masaya üçüncü bir ülkeyi gözlemci olarak kabul eder? Sen PKK’yı kendinle eşitlemişsin, millete dönüp, biz ne dersek o olur diyorsun... Diyorsun da, dediğin olmuyor işte... PKK, adliyesiyle, kolluk güçleriyle maliyesiyle bölgede her geçen gün kök salıyor...
Bunu millete bu sürecin içerisinde en yoğun şekilde yer alanlar hazmettirebilir... “Hakan Fidan Başbakan” deyişimiz ve Davutoğlu’na şans vermeyişimiz bu karinelerden kaynaklanıyor.
Ama burası Türkiye... İlle de bizim dediğimiz olacak diye bir şey yok. Çünkü burada çoğu zaman ve dikkatle bakıldığında Erdoğan’ın dediğinin bile olmadığını görüyoruz...