Nebil Özgentürk, "Dünyanın dört bir yanına gidip yeryüzünün çok değerli sanat insanlarını en güzel şekilde fotoğraflamış ve her bir kare bir tablo gibi. İşte bu 'sanat' demektir. Onun fotoğraf dünyasını, 90'a merdiven dayamış bütün yaşamını düşündüğümüzde, 'İyi ki bu dünyadan Ara Güler gelip geçti.' diyoruz." ifadelerini kullandı.
Ara Güler'in babasının Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde Güler Eczanesi'nin sahibi olduğunu, 6-7 Eylül 1955'teki olayların Güler ailesini de üzdüğünü anlatan Özgentürk, "Ara Güler, çok hüzünlü bir aileye mensuptur. Onun etkisiyle ülkenin de sorunlarını dert edindi. Bu topraklar hiçbir zaman dertsiz olmadı ki." değerlendirmesini yaptı.
Özgentürk, Güler'in her bir fotoğrafını çok ciddi bedellerle çektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Fotoğraf dünyasında çok özel bir varlık elde etti, Ara abi. 'Magnum' tarafından dünyanın 7 fotoğrafçısından biri seçilmek çok önemli bir şey. Time dergisinin Türkiye temsilcisi olmak, bunlar hep varlıktır. Varlık sadece fabrikalar, tarlalar değildir. Varlık bazen üretilen sanatla da olur. Ara abi bu anlamda hiç yokluk çekmedi ve fotoğrafta hakikaten dünyaya kafa tutan bir varlık elde etti. Fotoğrafta dünyanın en yetenekli adamlarından biri oldu."
Ara Güler'in "Ben dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim" dediğini aktaran Özgentürk, Güler'in bu şakasıyla "bakış açısı"na dikkati çektiğini anlattı.
Güler'in Türkiye tarihine katkısının çok büyük olduğunun altını çizen Özgentürk, foto muhabiri olarak Başbakan Adnan Menderes'in bir seçim gezisini izlerken yolunu kaybetmesi üzerine tesadüfen Aydın'da Aphrodisias Antik Kenti'nin kalıntılarında çektiği fotoğrafların dünya gündemine geldiğini anımsattı.
Uluslararası haber ajanslarının Türkiye ile ilgili her konuda Ara Güler'e başvurduklarını belirten Özgentürk, Güler'in işine çok sadık olduğunu, Türkiye'yi çok iyi tanıdığını, Yaşar Kemal ve Çetin Altan'la beraber dertleri olan şehirlerde röportajlara gittiğini anlattı.
Ara Güler'in Türkiye ve dünyada döneminin en ünlü insanların fotoğraflarını çekmekle kalmayıp birçoğu ile dostluk kurduğunu kaydeden Özgentürk, "Ara abi, bir Beyoğlu çocuğu. Beyoğlu sanatın da merkezi. O yüzden fotoğraflarıyla dünyaya Türkiye'yi anlattığı gibi edebiyatla, şiirle, müzikle Türkiye'yi anlatan o dönemin insanlarıyla arkadaşlık kuruyor. Çok özel bir dönem o dönem. Ekranların olmadığı, sosyal medyanın olmadığı, sadece gazete ve dergi sütunlarıyla bir ifade biçimi kullanılan bir dönem." diye konuştu.