‘Din bu mu?’ dedirtirseniz kaybedersiniz

‘Din bu mu?’ dedirtirseniz kaybedersiniz

Cami hocalarını siyasete girmelerinin, insanlarımızı camiden uzaklaştırmadığını söyleyebilir miyiz?

Cemaatler, tarikatlar almış yürümüş. Dini, “şıhlarının/şeyhlerinin/şeflerinin” anladığı kadar bilenler körelmeye ve köreltmeye mahkûmdurlar.

En İslâmcı, en nasçı iktidar başta. Öyleyse neden din tartışmaya açılıyor? Neden dinî pek çok mesele sorgulanıyor?

“İzan” nedir bilir misiniz?

“Zekâ” da diyebiliriz, “anlayış” da. Her ikisini de. İnsanlarımız izan sahibi. Sorguluyor.

Sorgulama birilerini düşündürmesi gerekiyor.

Bir cami imamı çıkıyor, siyasî konuşuyor. Hatay keşke düşmanda kalsaydı, demeye getiriyor. (Diyanet, öylesine soruşturma açtı. Sonucu göreceğiz!)

O camide cemaatten birilerinin çıkıp itiraz etmesini beklerdim.

Birinde ben itiraz ettim. İmam yanlış yorumluyordu.

Yine bir bayram namazı sonrası, seçim propagandası için malum zatın fotoğrafını dağıtıyorlardı, yırttım attım. Tavrım elbette o zata değildi. Seçim vardı. Propaganda yapılacaktı ama propagandanın yeri, hem de bayramda, cami önü değildi.

Yazmıştım bu olanları.

Bir imam son seçimler öncesi “İslâmcı” iktidarın seçimi kaybedeceğini düşünerek “Silahlanın!” diye konuşuyor. Bir gazi çıkıp itiraz ediyor. Elbette itiraz edilmeliydi.

Yanlış konuşanlar, kasıtlı konuşanlar, dini kendilerinin yetersiz akıl çeperlerine sığdıranlar meydanı boş sanmamalılar.

Cumhuriyetle hesabı olanlar, illâ ‘Padişah Efendimiz’ diyenler, kendilerini İslâmcı görenler hedefe Mustafa Kemal Atatürk’ü koymuşlardır.

İstiklal Harbi yeni bitmiş. Mustafa Kemal, Anadolu gezisindedir. Bursa’ya uğruyor. Tarih 22 Ocak 1923. Şark Sineması salonu. Halk toplanmış. Konuştuktan sonra “Buyurun, ne isterseniz sorun.” diyor. İlk soru “âbidat”a (anıtlara) dair.

Mustafa Kemal’in cevabı:

“Âbidattan [anıtlardan] bahseden arkadaşımızın maksadı heykel olsa gerektir. Dünyada mütemeddin [medenî, müterakki, ilerlemiş] ve mütekâmil olmak isteyen herhangi bir millet behemehal heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir.

Âbidatın şuraya buraya hatırat-ı tarihiye [tarihî hatıra] olarak rekzinin [dikilmesinin] mugayir-i din [dine aykırı] olduğunu iddia edenler, ahkâm-ı şeriyyeyi [dinî hükümleri] lâyıkıyla tetebbu ve tetkik etmemiş olanlardır. Cenab-ı Peygamber’in din-i İslâmı tesisinden bu âna kadar bin üç yüz bu kadar sene geçmiştir. Hazret-i Peygamber’in evâmir-i ilâhiyeyi [ilâhî emirleri] tebliği esnasında muhataplarının kalp ve vicdanında putlar vardı. Bu insanları tarîk-i Hakk’a [Hak yoluna] davet için evvelâ o taş parçalarını atmak ve bunları ceplerinden ve kalplerinden çıkarmak mecburiyetinde idi.

Hakayik-i İslâmiye [İslâmî hakikatler] tamamıyla anlaşıldıktan ve hâsıl olan kanaat-i vicdaniye kuvvetli hâdisat ile de teeyyüd eyledikten [desteklendikten] sonra birtakım münevver insanların böyle taş parçalarına taabbüdünü [ibadetini] farz ve zan etmek âlem-i İslâmı tahkir etmek [aşağılamak] demektir.

Münevver ve dindar olan milletimiz terakkinin [ilerlemenin] esbabından [sebeplerinden] biri olan heykeltıraşlığı azamî derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesi ecdadımızın ve bundan sonra yetişecek evlâtlarımızın hatıratını güzel heykellerle dünyaya ilân edecektir. Bu işe çoktan başlanmıştır. Meselâ Sivas’tan Erzurum’a giderken yol üzerinde güzel bir heykele tesadüf edersiniz. Sonra Mısırlılar İslâm değil midir? İslâmlık, yalnız Türkiye ve Anadolu halkına mı münhasırdır? Seyahat edenler pek âlâ bilirler ki, Mısır’da birçok eâzımın [büyüklerin] heykelleri vardır.

Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz. İnsanlar mütekâmil olmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin [ilmin] icap ettirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin tarîk-i terakkîde [ilerleme yolunda] yeri yoktur. Hâlbuki bizim milletimiz, evsaf-ı hakikiyesiyle [hakikî vasıflarıyla] mütemeddin [medenî] ve müterakki olmaya lâyıktır ve olacaktır.” (“Bursa’da Şark sinemasında Halkla konuşma”, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. 2, s. 69)

(Bazı imla düzeltmelerini ve açıklamaları biz yaptık.)

Mustafa Kemal’in “İslâmî” izahına var mı itiraz!

Heykel de resim de hayatın içinde olduğuna, vazgeçilemediğine göre, İslâm’da hâlâ put, suret görülebilir mi?

Böyle pek çok mesele tartışmaya açık.

Bizde “Gitti halifelik!.. Yandık, bittik!.. Eyvah!..” diye dövünenler, intikam yemini edenler, dişlerini biledikçe biliyorlar.

Hatay’ı peşkeş çeken imam örneği tek değil.

Kasıtlılar, fikirlerini sapkın ideolojik kalıbın içinde şekillendirenler o kadar çok ki...

Yazarın Diğer Yazıları