Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Dış politikada seçim sonucu bekleniyor

Dış politikada seçim sonucu bekleniyor

Son zamanlarda dış politikadaki kritik başlıklarda Türkiye'deki seçim sonuçlarının beklendiği görülmektedir. Bu beklenti mevcut iktidarın devam etmesi veya değişim yaşanması durumuna göre değil, hangi durum olursa olsun, dış politikada bir hareketlenme olacağı, bir ivme oluşacağı yönündedir.

GKRY ve Yunanistan'ın beklentisi

GKRY Cumhurbaşkanı Hristodulidis eski bir dışişleri bakanı olduğundan, GKRY politikasında bir değişiklik beklenmemekte, Atina ve Brüksel'e yaptığı ziyarette, konunun ivme kazanması ve daha etkin hareket edilmesi için, Türkiye ve Yunanistan'da yapılacak seçimlerden sonra, BM'nin yaptığı gibi AB tarafından temsilci atanmasını istemektedir. Müzakerelerin 2017'de Crans-Montana'da kaldığı yerden devam etmesini de talep etmektedir.

Ayrıca Almanya ve Hollanda'nın da, Türkiye'ye müzakerelere dönmesi için baskı yapmasını, ancak bunun için seçimlerin sonuçlarının beklenmesini önermektedir.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias da, seçimlerden sonra iktidarda kim olursa olsun, görüşmeye hazır olduklarını söylemiştir.

Görüldüğü üzere Rum-Yunan ikilisi hâlâ müzakere yapılmasında ısrarlı ve ümitlidir. Ancak durum artık kendilerinin beklediği gibi değildir. AB bu süreci desteklediğini ve desteklemeye devam edeceğini söylerken, AB'nin BM yerine geçemeyeceğini de belirtmiştir.

Bu ikili, KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı'na Gözlemci Üye olarak seçilmesinin ve burada faaliyet göstermeye başlamasının anlamını ve önemini görmezden gelmeye ve buna itiraz etmeye devam etse de durumun farkındadır.

Ayrıca Finlandiya, NATO üyeliğinin onaylanmasından sonra, NATO'nun resmî sitesindeki haritada üye ülkeler arasında yer almış ve bu haritada Kıbrıs, ikiye bölünmüş sınır çizgisiyle gösterilmiştir. Bu yeni gelişme, dış politika yorumcuları tarafından Kıbrıs'ın iki devletli bir ada olduğunun ve KKTC'nin de egemen bir devlet olarak burada yer aldığının bir işareti olarak kabul edilmektedir.

Türk tarafının iki ayrı egemen devlet konusundaki kararlı tutumu, uluslararası ortamda gittikçe kabul görmekte ve KKTC'nin bağımsız bir devlet olarak tanınmasının önünü açmaktadır.

İsveç'in NATO üyeliği gecikebilir

Finlandiya'nın NATO üyeliğinden sonra İsveç de beklenti içine girmiştir. Ancak İsveç'in terör konusunda hâlâ gerekli kararlılığı göstermediği, hatta ABD başta NATO'nun Türkiye'ye bu konuda baskı yaparak sonuç alınabileceği beklentisiyle hareket ettiği görülmektedir.

Türkiye'nin bu konuda iki ayrı düşünceyle acele etmeyeceği anlaşılmaktadır:

Birincisi İsveç; Türkiye'nin güvenliğini doğrudan ilgilendiren terör konusunda yapılan mutabakata uymadan, gereklerini yerine getirmeden ve bu konuda güven oluşturmadan, üyelik için beklentiye girmemesini anlaması gerekir.

İkincisi ise Türkiye; Finlandiya'nın üyeliğinden sonra İsveç'in de üye olmasının, Rusya'nın Baltık Denizi'nde hareket edemeyecek hale gelmesine neden olacağını değerlendirmektedir. Bu durumun NATO-Rusya gerilimini arttıracağını ve Karadeniz'de yaşanan gerilime ilaveten Avrupa'nın, dolayısıyla kendisinin de güvenliğini olumsuz yönde etkileneceğini dikkate almaktadır.

Suriye'yle diyalog da seçimi bekliyor

Suriye'yle diyalog çalışmaları, Rusya'nın da araya girmesine ve dörtlü platformun oluşturulmasına rağmen istenen düzeyde ilerlememektedir. Bunun asıl sebebi, Suriye'nin müzakereler için Türkiye'nin Suriye kuzeyinden çekilmesini ön koşul olarak ileri sürmesidir. Beklenen dışişleri bakanları görüşmesinin Mayıs 2023'e, muhtemelen seçim sonrasına, ertelenmesi bunun bir sonucu olduğu düşünülebilir.

Suriye, Türkiye'nin, içişlerine karışmasını unutamamakta, ancak daha sonraki gelişmelerin, hem kendisinin hem de Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, bekasını ve güvenliğini etkilediğini/tehdit ettiğini görmesine rağmen, kabullenmeyi de kabul etmek istememektedir.

Hâlbuki Türkiye, kendi güvenliğini de düşünerek, Suriye'nin siyasi birlik içinde toprak bütünlüğünü ve istikrarını en çok arzu eden ülkedir. Bu konuda birlikte mücadele etmenin her iki ülkenin de yarına olduğu üzerinde ısrarla durmalıdır.

Suriye, yeni anayasa çalışmalarında ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde, şimdilik kaydıyla, özerk bir yapı oluşturmak istediği, Rusya'nın da buna çok soğuk bakmadığı bilincinde olmalıdır. Aralarındaki fark, ABD'nin bu özerk yapı üzerinde merkezi yönetimin fazla etkili olmamasını, Rusya'nın ise etkili olmasını istemesinden ibarettir.

Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, her iki ülkenin de "kazan kazan" anlayışıyla hareket etmesi, özellikle Suriye'nin bir an önce tehlikenin farkına varması gerekli ve kaçınılmazdır.

Mutlu bayramlar ve huzur dolu günler diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları