Günlük hayatın hızlı temposunda çoğu insanın en sık ihmal ettiği patlamaların başında su geliyor.

Oysa su, yalnızca susuzluğu gidermek için değil; görünümün yenilenmesinden sindirim sistemi, cilt sağlığından dayanıklılığına kadar pek çok alanda kritik rol üstleniyor.

Uzun süre enerji tüketen yeterli su tüketmeyen bireylerde yorgunluk, başlama kaybı, dağılım kaybı ve sindirim sorunları daha sık görülebiliyor.

Doğru su içme alışkanlığı kazanmak için öncelikle su tüketimini gün içine yaymak gerekiyor. Susamayı beklemeden, belirli aralıklardan birkaç parça su toplamı, toplam sıvı miktarının korunmasına yardımcı oluyor.

Kahve, çay ya da asitli içeceklerin her ne kadar sıvı tüketimin karşılandığı düşünülse de, suyun yerinde tutulduğu biliniyor. Bu nedenle gün içinde içilen her içeceğe rağmen saf suyun tüketilmesini sağlamak gerekiyor.

Suyun miktarı kadar kalitesi de büyük önem taşıyor. Uzmanların görüşlerine göre özellikle pH seviyesi 7,5 – 8,5 aralığında olan, yani hafif alkali özelliği gösteren sular, içindeki asit-baz miktarının kaydedilmesine yardımcı olabiliyor.

Ayrıca suyun kaynağına ve saklama koşullarına dikkat etmeye de dikkat çekiliyor. Uzman isimlerce uzun süre plastik şişelerde bekleyen sular yerine cam şişelerinde muhafaza edilen ya da güvenilir kaynakların temin edilen suların tercih edilmesi öneriliyor.

Özellikle yaz aylarında artan sıvı kaybı, su ihtiyacını daha da yükseltiyor. Bu nedenle sıcak havalarda su tüketiminin artması, böbrek sağlığından dolaşım sistemi kadar çok yönlü vücudun korunması yerinde yer alıyor.