Ekonomimiz, fiilen resesyona girdi!

Ekonomimiz, fiilen resesyona girdi!
Ekonomik daralma ne demektir, Türkiye neden ekonomik daralma yaşıyor? sorularına cevap veren Ekonomist Dr. Neslihan Vural, Yeniçağ'a yaptığı analizinde "Sonuç olarak tablo şu an için çok karanlık ancak tünelin sonundaki ışık sabit yerde duruyor" dedi.

Dr. Neslihan Vural / ANALİZ

Resesyon yani ekonomik durgunluk iki ya da daha uzun dönem büyüme rakamlarının eksi çıkması yani ekonomik daralmanın adıdır.

Türkiye 2018 Ekim ayından beri daralmaktadır. Bugün açıklanan veriler ile ülkemiz üst üste 3 çeyrek daralmış ve fiilen resesyona girmiştir.

Peki ekonomik daralma ne demektir? Türkiye neden ekonomik daralma yaşamaktadır?

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla kısaca Türkiye’nin ülke sınırları içinde belirli bir dönem içerisinde üretmiş olduğu nihai mal ve hizmetlerin parasal toplamıdır. Aslında bu tanım çok genel ve bana göre tam değil. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın formülüne baktığımızda bize daha gerçekçi bir tablo çiziyor.

O da şöyle;

Tüketim+ Yatırım+ Devlet Harcamaları+ (ihracat-ithalat) = Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

Dolayısıyla tüketimlerimizi, yatırımlarımızı ve devletin harcamalarını topluyoruz, buna ihracatımızı ekleyip ithalatımızı çıkarttığımızda denklem ortaya çıkıyor. Ne yazık ki bu denklem 3 dönemdir EKSİ sonuç veriyor.

Baştan alalım, hep dediğimiz (eleştirdiğimiz) gibi Türkiye, tüketim ekonomisi, tüketerek büyüyoruz. Büyüdüğümüzü zannediyoruz hem bireysel olarak hem toplum olarak. Hem bireysel olarak hem de kurumsal olarak en iyi teknolojiyi üretmek değil, son teknolojiyi kullanma yarışındayız. Firmalar açısından, nakit akış mantığından uzak, kazanmadan harcama mantığındayız, 1 kazanıp 5 harcıyoruz. Borç batağından kredilere sarılıp sonunda sessiz sedasız(!) batıyoruz. Batarken, alacaklılarımızı da bu batağa sürüklüyoruz.

Yukarıdaki formülde matematik tüketerek büyürsün diyor. Oysa tüketerek ancak küçülebiliriz. İthalatımız her zaman ihracatımızdan fazla oldu. İlk defa bu sene ilk 6 ay ihracat ile ithalat arasındaki fark azaldı (kapanmadı) bunun sebebi elbette artan kur ve talebin daralması. Yatırımların azalması, üretimin azalması, siyasi belirsizlikler, siyasi riskler, ekonomik riskler, ekonomi politikaların güven vermemesi, TL’nin değer kaybı, artan işsizlik insanların tüketim tercihini değiştirdi. Tüketimin azalması, yatırımları ve üretimi de etkiledi. Sonuç olarak ortaya daralan ekonomi çıktı.

Bu ekonomik durum düzelir mi? Belki de şu güvensiz ortamda hepimizin merak ettiği soru bu. Ekonomik durum elbette düzelir. Ancak savurganlıkla değil. Uzun vadeli, gerçekçi ve doğru politikalar olmalı. Bu dönemde hem devletin hem özel sektörün hem de bireylerin üzerine çok iş düşüyor.

Birkaç cümle ile devlet gerek vergi teşvikleri gerekse yatırım teşvikleri ile yatırımcıyı ve üreticiyi korumalı. Üretici/ sermaye sahibi basiretli tacir olarak davranmalı, kazancını müsrif bir şekilde lükse harcamak yerine, yatırıma ayırmalı. Personel maaşlarını, tedarikçi ödemeleri gerçekleştirmeli. Rekabetçi dünyada buna uygun işletme yönetimi gerçekleştirmeli. Bireyler de tüketimlerinde rasyonel kararlar vererek bir nevi üreticileri ve ticaret firmalarını yönlendirmeli.

Sonuç olarak tablo şu an için çok karanlık ancak tünelin sonundaki ışık sabit yerde duruyor. Önemli olan tünelin içine kamp kurmak yerine doğru yolda sağlam adımlarla hedefe doğru yürümekte.