En büyük tehlike dış borçlarda iflastır

En büyük tehlike dış borçlarda iflastır

IMF, Ekim 2022 “Kriz Üstüne Kriz” isimli raporunda, “Daha çok kriz eğilimli bir dünyada yaşıyoruz” diyor. Aynı raporda; Dünyada birçok sorun arasında; kamu ve özel borç yeni zirvelere ulaştığı ve bu nedenle;

“Gelişmiş ülkelerde para politikası duruşu sıkılaşırken, yüksek döviz borçlanması ve dış finansman ihtiyacı olan yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomilerin de finansal piyasalardaki olası türbülansa hazırlanmaları gerekecek” deniliyor.

Geçen sene BM Genel Sekreteri Guterres de bütün ülkelerin altı kritik öneme sahip alanda acilen ve kolektif olarak harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Bunlardan birisi de “Kalkınmakta olan ülkelerdeki borç kırılganlığıdır” demişti.

Yaşamakta olduğumuz bir gerçek var; Dış borç ve döviz ihtiyacı için; kalkınmakta olan bazı ülkeler, uyuşturucu ve yasa dışı döviz girişlerine göz yumuyor. Bu nedenle olsa gerek; BM Genel Sekreteri; “ulusal sistemler ile uluslararası çerçeveleri revize ederek bu sızıntıları durdurmak gerekir” diyor.

Dünya Bankası da 28 Mart tarihli "Borç krizi dalgasına hazır mıyız?" blog yazısında yüksek enflasyon, yavaş büyüme ve sıkılaşan finansal koşulların gelişmekte ve kalkınmakta olan ekonomilerde borç krizlerine neden olacağını öngörüyor.

14 Nisan 2022 Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), gelişmekte olan 72 ülkenin, dış borç ödeme riski altında olduğunu açıklamıştı. Türkiye bu listede gösterilen 53 yüksek spekülatif ekonomiye sahip ülkelerden birisi olarak yer aldı.kirilganlik.jpg

Öte yandan Dünya Bankası'nın gelişmiş ekonomiler ve özel kreditörlerle pandemi süresince başlattığı borçları erteleme inisiyatiflerinden (DSSI ve CF) UNDP raporundaki yer alan bu 72 ülkeden sadece 49'u faydalanabiliyor. Türkiye bu süreçten yararlanmak istemedi.

Türkiye, bugüne kadar döviz ihtiyacını Merkez Bankası rezervlerini eriterek, bankaları sıkıştırıp, ihracatçı dövizlerine bozdurma zorunluluğu getirerek, Swap yaparak, nereden geldiği belli olmayan (net hata ve noksan) kaleminden giren dövizlerle ve önce Çin ve Rusya’dan, şimdi de Araplardan dış borçlanma yoluyla sürdürebildi. Bunu turizm gelirlerinin de destek verdiği yaz aylarında sürdürebilir. Ama taşıma suyla da değirmen dönmez. Çünkü döviz açığı hızla artıyor. Son çeyrekte risk daha da artacaktır.

1.Merkez Bankası bir yıl içinde ödenecek dış borçların 207 milyar dolar olduğunu açıkladı. Bu borçların çevrilme maliyeti de yüksektir. Zira Türkiye’nin CDS oranı çok kırılgan ve yüksektir. Haziran’da 700 baz puan iken şimdi Abu Dabi’den borç sonrası 375 puana geriledi. Ama Dünyada Rusya’dan sonra en riskli ikinci ülkedir. En riskli ilk beş ülke ve baz puan olarak CDS oranları;

*Rusya; 13,775

*Türkiye; 373

*Brezilya; 163

*Meksika; 100

*İtalya; 86

Türkiye’nin dış borçları çevirme maliyetinin yüksek olması riski artırıyor.

2.Türkiye’de 2023 yılında GSYH’da büyüme yüzde 3,5 dolayında olacaktır. Fert başına gelir artışı daha da düşük demektir. Dış borçların ödenmesi için önce gelir artışı sonra da döviz gerekiyor. Düşük büyüme; birçok şirketin dış borçlarında riskin artması demektir.

3.Merkez Bankası ödemeler bilançosu ilk beş aylık cari açık verilerine göre hesaplarsak 2023 yılında Türkiye’nin cari açığı 90 milyar dolara ulaşıyor. Bu açık bugüne kadar yaşanan en büyük cari açıktır. Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmediği için, cari açığın finansmanı yeni borçlanmayla oluyor ve bu nedenle de Türkiye dış borçlarını çevirmekte zorlanacaktır.

Dış borçlarda temerrüt riskinden kurtulmanın tek yolu kaldı; IMF’ye gitmek. Ama bugünkü hükümet IMF’ye gitmez. Çünkü IMF borç vermek için ilk şart olarak, popülizmin kaldırılmasını ister. Belki seçim sonrasına kadar dayanırsak, bu hükümet IMF’ye gider.

Yazarın Diğer Yazıları