Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Evren Devrim ZELYUT

Evren Devrim ZELYUT

Erdoğan doları tutamaz çünkü…

Erdoğan doları tutamaz çünkü…

Ekonomide ya da dış siyasette bir sorununuz varsa bunu nasıl çözersiniz? Birincisi, plan yaparsanız, bu plana bağlı çözümleri toplumla paylaşırsınız. Özellikle ekonomide firma sahipleri ve hane halklarını bu plana, çözüme inandırarak sorunun üzerine gidersiniz. İkincisi de eğer plan gerçekçi ise ve halk da destekliyorsa, çözemeyeceğiniz sorun yok demektir. Zaten Cumhuriyetin ilk yıllarında hem Kurtuluş Savaşı''nın kazanılması, hem de genç Türkiye Cumhuriyeti''nin büyük bir kalkınma hareketine girmesi dediğimiz iki koşulun sağlanması ile olmuştur.

Tarihimizde de ulu önder Mustafa Kemal Atatürk 1923 yılında topladığı İzmir İktisat Kongresi ile Türkiye''nin ekonomi sorunlarını masaya yatırmıştır. Bu kongrede 1135 delege sorunları özgürce tartışmış ve çıkış için tüm toplumun iştirak edeceği bir ekonomik anayasa belirlemiştir.

Ekonomi sosyal bir bilimdir. Bunun en temel taşı ise insandır. Yönetim istediği kadar zorlasın, bağırsın, çağırsın, tehdit etsin, insanı ikna edemezse, insanı kandırmaya çalışırsa o yönetime kesinlikle güven duyulmaz. Güven duyulmayan yönetimin getirdiği çözüm önerilerine katılım olmaz. Katılım olmayınca da sorunlar devam eder.

Erdoğan ve ekibinin Türkiye''nin enflasyon, işsizlik, gelir dağılımında bozukluk ve bütün bunların adeta bir özeti gibi karşımızda duran kur artışı sorununu çözmesi imkansızdır. Bunu size bilimsel olarak ispatlayabilirim.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi toplumun size inanması lazım. Ancak ekonomide güven ruh gibidir. Nasıl ruh bedenden bir kere çıkarsa, güven de bir kere sarsıldı mı tekrar yerine gelmesi çok ama çok zor olur. Türkiye örneğinde ise imkansıza dönüşür.

Neden mi? Ekonomi politikalarının başarılı olması için iki ana bileşene ihtiyaç duyarız dedik, tekrar belirtelim:

1 - Toplumun kararlara iştirak etmesi yani tek vücut haline gelmiş bir halk.

2 - Ekonomi politikalarının çağdaş ve bilimsel olması. Politikaların bir siyasi partinin ya da azınlığın değil ülkenin geleceğini kurtarmak için oluşturulması.

Bu iki bileşenden yola çıkarak Erdoğan''ın son yaptıklarına bakalım: Erdoğan''ın kendi oylarını bir arada tutmak için daima öfke söylemleri içinde olduğunu biliyoruz. Yıllardır başörtülü bacılara yapılan zulüm edebiyatı, ahıra dönen cami hikayeleri ile seçmenini oyaladı. Ancak son söylemi neden halkını bir görmediğinin psikolojik bir dışa vurumu şeklinde kendisini belli etti. Ne dedi? "Beyaz Türkler hayvanlarınıza sahip çıkın!"

Bu ifade toplumun kendi gözünde nasıl bölündüğünün delilidir. Lakin bu iş sadece siyasi bir durum da değildir. Çift motorlu bir uçak olan ekonomi sadece iktidar partisinin yandaşları ile dönmez. Siz karşı tarafı aşağı görür, onun saygı duyduğu ülkenin kurucu kahramanlarına münafık, sarhoş şeklinde sıfatlar taktırırsanız, bunu dinlerseniz ne olur? Sadece kalplere nefret ekersiniz. Bunun sonunda da politikalarınıza geniş halk kesimleri destek vermez.

Ekonomide Erdoğan''ın gerçekleri ile piyasa arasında 180 derece fark var. Erdoğan her ile sosyal bilimler fakülteleri açarak sonunu düşünmeden iş yaparken kendisini ikaz edenleri yine sertçe eleştiriyordu. Ancak o okullardan dil bilmeden, dünyanın istediği tarzda rekabetçi mezunlar çıkmayınca ne oldu? Hem insanların eline sen üniversite mezunusun diye belge verdiniz, hem de bu insanları okudukları bölümlerle alakalı olmayan işlere layık gördünüz. Sonra da buna dönüp, "Ne diyor birileri ''İş yok''. Nankör, nankör bunlar. İş arayana ekmek var. Ama yan gelip yatarak parayı istersen, kusura bakma o yok" derseniz bu bir aldatmaca olur.

Dünya Erdoğan''ın parmakları ucunda dönmüyor. O ne yaparsa doğru, o ne derse kanun, o hatasızıdır, var mı böyle bir şey? Mümkün mü? Çok açık değil mi bu ülkede bırakın yüksek okul mezunu olmayı TUİK verilerine göre mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yani geniş tanımlı işsizlik %22.8''dir. Milyonlarca vatan evladı iş diye inlerken onlara nankör demek gerçekleri nasıl bir inkardır?

Çok net bir gerçek var: Erdoğan politikalarına destek yok. Diğer bir konu bundan da önemli. Bu politikalar bilimsel mi? Sorunları kökten çözebilir mi? Cevap hayır. Türkiye''de dolar neden 18 oldu? Dolar olmadığı için, kıt olduğu için, talep edildiği için. O zaman dolar miktarını artıracak bir politika geldi mi? Dolar miktarı nasıl artar? Gidip borç alırsınız ama sonsuza kadar borçla ekonomi döner mi? Katar, Suud, Azeri sermayesi nereye kadar destek atar?

Erdoğan''ın ürün dediği finansal cambazlık ise garibandan para alıp zengine vermektir. Aman siz dolar almayın ben size para vereceğim. Nereden verilecek bu para? Tabi ki garibanın vergilerinden, alınacak yeni borçlardan. Kim ödeyecek bunu: Garibanlar…

Peki kalıcı çözüm nedir? Yüksek teknoloji içeren malları üretip satmak. Bunun için eğitim reformu yapıldı mı? Hukuk reformu yapıldı mı? Hayır!

Gerçek şu ki, Erdoğan kendisine duyulan son güveni Naci Ağbal döneminde bitirdi. O dönem Ağbal''ı görevden alarak sorunları kökten halledecek çözümlerden iyice koptu. Bugün ise Erdoğan taşıma su ile döndürdüğü değirmeni ile övünüyor. Kur 11 oldu diyor. Ama hangi değirmen taşıma su ile, hangi ekonomi borçla döner?

Yaza kadar borç para ile kura basacak, yazın turizm gelirleri akacak, sonra ne olacak? Bildiğimiz hikaye yeniden karşımıza çıkacak. Bu sefer tek farkla: Artık bütün kaynaklar kurumuş olacak. Hayatın gerçekleri er ya da geç karşımıza çıkacak. Elin parası ile kura basmanın imkansız olduğunu acı bir maliyetle öğreneceğiz. 

Yazarın Diğer Yazıları