"Gizli kalp diye bir şey yoktur"

"Gizli kalp diye bir şey yoktur"
Prof. Dr. Kırali, "Gizli kalp diye bir şey yoktur. Bu hastalıklar mutlaka çocukluk ya da erişkinlik çağında ortaya çıkar ve gelişir" dedi.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Kaan Kırali, Türk hekimlerinin kabiliyeti ve kapasitesi yüksek insanlar olduklarını belirterek, "Belki biraz daha cengaveriz. Bunlar, hekimsel başarıyı da beraberinde getiriyor. Gelişmiş ülkelerdeki teknik donanım ve alt yapı ile sistem üstünlüğü bizi bir miktar geriletiyor gibi görünse de, birebir hekimsel başarıya geldiğiniz zaman özellikle kalp cerrahisinde Türk hekimler iddialı, yetenekli ve başarılı." dedi.

Prof. Dr. Kırali, kalbin en önemli organlardan biri olmasına karşın dünyadaki ölüm oranlarına bakıldığında kalp hastalıklarının kanserle başa baş seyrettiğini belirtti.

Kalp sağlığını korumak için söylenen "düzenli egzersiz yapmak, üç beyazdan uzak durmak ve kilo almamak" gibi klasik bilgilerin herkes tarafından bilinmesine karşın kimsenin bu önerilere uyum sağlamadığına dikkati çeken Kırali, kalp sağlığını korumada ilk sorumluluğun bireyin kendisine ait olduğunu söyledi.

Kırali, rutin kalp kontrollerinin check-up kapsamında yapıldığını ancak bu taramaların çoğunluğunun kapsayıcı olmadığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bunlar daha kapsayıcı hale getirilmeli. Yani, basit bir kalp elektrokardiyografi (EKG) çekmek, kan biyokimyasına bakmak yeterli olmaz. Bunların yanına, eforlu EKG ya da talyum sintigrafi ile gerektiğinde koroner BT anjiyografi gibi tetkikleri eklemek ve bunu yaygınlaştırmak gerekiyor ki arkada kalabilecek, halk arasında 'gizli kalp' diye bilinen problemleri erkenden tanıyabilelim. Bunları belli bir sıralama altında aşama aşama zaten gerçekleştiriyoruz ancak bunun tüm sağlık kuruluşlarında aynı ölçüde yapılması gerekiyor. Bir vesileyle hekime giden veya kalp doktoruna gitmek isteyen tüm bireylerin, yaşı ne olursa olsun check-uptan geçmesi lazım. Kişi, mutlaka koşu bandına çıkarılmalı, ekokardiyografisi yapılmalı. Bunlar, hastaya hiçbir madde verilmediği, kısa sürede bitirildiği ve tanı değeri yüksek olduğu için mutlaka kalp hastalıklarının teşhis metotları arasında yer almalı."

"KORONER ARTER ÖNCELİKLİ HASTALIĞIMIZ"

Kaan Kırali, kalbi besleyen atardamarlardaki tıkanıklarla ortaya çıkan koroner arter (kalp damar) hastalığının, Türkiye'de ve dünyada en sık karşılaşılan kalp rahatsızlıklarının başında geldiğini söyledi.

Hastalığın, erkeklerde 40, kadınlarda ise 45 ile 50 yaşından sonra kendini belli etmeye başladığını ancak gelişimi itibarıyla daha erken yaşlarda da görülebileceğini belirten Kırali, "Bu nedenle, kalp açısından baktığımızda koroner arter bizim öncelikli hastalığımız. İkincisi de, kalp kapaklarına ait problemler. Gelişmekteki ülkelerde veya kırsal alanlarda romatizmal ateşe bağlı kalp kapağı tutulması görülürken, gelişmiş ülkelerde ya da şehirlerde, 60'lı yaşlardan sonra dejeneratif veya yaşlanmaya bağlı kapak sorunları ortaya çıkıyor. Bunlar da gün geçtikçe artıyor. Zaten dünya nüfusu olarak yaşlanan bir popülasyonuyla karşı karşıyayız. O sebeple, bu tip hastalıklar da zaman içinde artışa yol açacaktır. Bunun dışında, çeşitli enfeksiyonlar, doğuştan gelen anomaliler ve sebebi bilinmeyen nedenler dolayısıyla ve nadir de olsa hamilelik sonrasında kalp yetmezlikleriyle karşılaşabiliyoruz." diye konuştu.

Kalp yetmezliğinden muzdarip hasta sayısının giderek arttığını ve gelecek yirmi yılda bu durumun birçok hastalığın önüne geçebileceğini dile getiren Kırali, bu nedenle kalp yetmezliğine yönelik tedavi metotlarının da gün geçtikçe geliştirilerek, yeni stratejilerin belirlendiğini aktardı.

Kalp hastalıklarının gelişiminde çeşitli faktörlerin rol oynadığını anlatan Kırali, koroner arter hastalığını tetikleyen en önemli faktörün genetik yatkınlık olduğunu söyledi.

Ailesinde koroner arter hastalığı bulunan kişileri, check-up yaptırmaya erken yaşlarda başlamaları ve hayat tarzlarını düzeltmeleri yönünde uyaran Kırali, "Koroner arter hastalığının gelişmesini önlemek veya gelişmiş bir hastalığı yavaşlatmak elimizde. Bunun için mutlaka yağlardan uzak beslenmeye dikkat etmemiz, kolesterolümüzü normal seviyelerde tutmamız, hekimlerimizin hastalığın mevcudiyeti halinde başlayacakları kolestrol ilaçlarından korkmamamız lazım. Dokümante edilmiş kalp atar damarı tıkanıklıklarında kolestrol ilaçları kullanmanın faydası bilimsel bir gerçek. Koroner arter hastalığı olan, stent takılmış veya baypas ameliyatı olmuş insanlar mutlaka daha dikkatli olmalı. Kilo almaktan kesinlikle kaçınılmalı. Mutlaka her gün yürüyüş, fiziksel egzersizler yapılmalı, dengeli beslenmeye dikkat edilmeli. Her şeyden az az hayatlarına katmaları gerekiyor. Bir diğer önemli etken de tütün ve tütün ürünlerinden uzak durmak, sigara içmemek. Hastalar ne kadar tedavi olsalar da bazen sigaradan uzak duramıyorlar. Bu çok büyük bir hata." diye konuştu.

Prof. Dr. Kırali, halk arasında "gizli kalp", tıpta "sessiz iskemi" olarak adlandırılan rahatsızlığa ilişkin, "Futbol oynarken hayatını kaybetti.' veya 'Bir aktivite sırasında hayatını kaybetti.' derler. Bu hastalar genellikle genç olduğu için rahatsızlık da gizli kalp şeklinde adlandırılır. Gizli kalp diye bir şey yoktur. Bu hastalıklar mutlaka çocukluk ya da erişkinlik çağında ortaya çıkar ve gelişir. Gizliden ziyade, 'Tetkik edilmemiş, tanısı konulmamış veya atlanmış kalp rahatsızlığı.' demek daha doğru. O nedenle, özellikle spor yapan bireylerin detaylı kalp muayenesinden geçmeleri gerekiyor. Standart check-uplarla ortaya hiçbir şey konamaz, mutlaka atlanır ve üzücü olaylarla karşılaşılabilir. Bundan dolayı, her dalda, spor yapacak insanların detaylı kalp taramasından geçmesinde fayda var." ifadelerini kullandı.

Kalp rahatsızlıklarının tetiklediği hastalıklardan da bahseden Kırali, "Kalp yetmezliğinde, bütün organlar yeterli kanlanmaya sahip olamayacağı için hepsine ait problem çıkar. Koroner arter, kişiyi bütün fiziksel egzersizlerinden, hareketlerinden mahrum bırakır, kilo almaya meyil ettirir. Kapak hastalığı, ona bağlı karaciğer veya akciğer yetmezliklerine yol açabilir. Yani, kalpteki ciddi bir rahatsızlık, mutlaka öne veya arkaya doğru diğer organları mutlaka etkileyecektir. Bunun tersi çok fazla söz konusu olmaz ama yine de görülebilir. Mesela, ileri karaciğer yetmezliklerinde kalp yetmezliği ortaya çıkıyor. Beslenme bozukluklarına bağlı ciddi hastalıklarda kalp yetmezliği, kardiyak disfonksiyonlar gelişebiliyor veya kas sistemini tutan herhangi bir hastalık çok nadir de olsa kalp kasına sirayet edebiliyor." diye konuştu.

"TÜRK HEKİMLERİNİN KABİLİYETİ YÜKSEK"

Kaan Kırali, Türk hekimlerinin kalp hastalıklarının tedavisinde ve cerrahi müdahalesinde ulaştığı başarıya işaret ederek, şunları kaydetti:

"Atatürk'ün, 'Beni Türk hekimlerine emanet edin.' ifadesi, yüz yıl önce söylenmesine rağmen yüz yıl sonra daha bir gerçekliğe kavuşmuş durumda. Türk hekimleri olarak kabiliyeti ve kapasitesi yüksek insanlarız, belki biraz daha cengaveriz. Bunlar, hekimsel başarıyı da beraberinde getiriyor. Gelişmiş ülkelerdeki teknik donanım ve alt yapı ile sistem üstünlüğü bizi bir miktar geriletiyor gibi görünse de birebir hekimsel başarıya geldiğiniz zaman, özellikle kalp cerrahisinde Türk hekimler iddialı, yetenekli ve başarılı. Bunun Türk insanının yapısıyla açıklanabileceğini düşünüyorum. Çünkü bu eğitim dünyanın her yerinde aynı düzeyde veriliyor. Bilgilendirme zaten çok global. Bunların herkese eşit yayıldığını düşündüğünüzde, artık kişisel veya o millete ait bazı özellikler devreye giriyor diye düşünüyorum. Türk hekimleri olarak biraz da gözü karayız. Hastaları yapılması gerekenler yönünde ikna ederek tedaviyi uyguladığımız ve bunlar da başarılı olduğu için cerrahi veya dahili branşlardaki Türk hekim başarısı bireysel olarak bence ön plandadır."

Türkiye'nin kalp nakli ve yapay kalp uygulamalarındaki başarısına da değinen Kırali, öte yandan karaciğer nakli, ortopedi, beyin cerrahi, batın kanserlerindeki yaklaşımlarda da iyi bir noktaya gelindiğini söyledi.

Prof. Dr. Kaan Kırali, Dünya Kalp Gününün önemini hatırlatarak, "Bizim amacımız ülke çapında hastane bazında hem hastalarımıza hem çevremizdeki insanlara kalp sağlığını korumanın önemini hatırlatmak, yılda bir defa bile olsa bunları akıllarına getirmek. Bu amaçla çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bu etkinliklerle de ses getirmeyi umuyoruz. Burada basına çok büyük rol düşüyor. Bu etkinlikler ne kadar küçük olursa olsun mutlaka gündeme taşınmalı." şeklinde konuştu.