Bazı insanlar, belirli kişilere ya da sosyal ortamlara karşı adeta bir "alerji" geliştiriyor: huzursuzluk, kaçınma isteği ya da ani bir rahatsızlık hissi. Bu durum, günlük hayatta "o kişiyle anlaşamıyorum" ya da "bu ortam bana ağır geliyor" gibi ifadelerle dile getiriliyor. Ancak bu tepkilerin ardında yatan nedenler, sadece kişisel uyumsuzlukla sınırlı değil.
Bilim insanları, bu "sosyal alerji" olarak adlandırılan fenomeni, psikoloji, nörobilim ve sosyal psikoloji alanlarında yapılan araştırmalarla çözmeye çalışıyor.
Uzmanlar, bu durumun hem biyolojik hem de çevresel faktörlerden kaynaklanabileceğini belirtti.
SOSYAL ALERJİNİN KÖKENLERİ: BEYİN VE ÇEVRE ETKİLEŞİMİ
ABD'deki Purdue Üniversitesi'nden psikolog Dr. Kipling D. Williams, sosyal alerjinin, bireylerin belirli insanlara ya da davranışlara karşı geliştirdiği istemsiz tepkiler olduğunu ifade etti. Williams'a göre, bu durum, beynin amigdala bölgesindeki aşırı duyarlılık ile bağlantılı olabilir.
Williams, "Bazı insanlar, belirli bir ses tonu, jest ya da yüz ifadesine karşı, tıpkı bir alerjene tepki verir gibi, anında rahatsızlık hissedebilir" dedi.
Journal of Social Psychology dergisinde yayımlanan bir çalışma, bu tür tepkilerin, bireyin geçmiş deneyimleri ve sosyal çevresiyle şekillendiğini ortaya koydu.
Örneğin, çocuklukta yaşanan olumsuz sosyal deneyimler, yetişkinlikte belirli insanlara karşı "alerjik" tepkiler geliştirilmesine yol açabiliyor.
KÜLTÜREL VE SOSYAL DİNAMİKLER
Almanya'daki Flensburg Üniversitesi'nden kültürlerarası iletişim uzmanı Prof. Dr. Ernst Apeltauer, sosyal alerjinin kültürel faktörlerle de bağlantılı olduğunu vurguladı.
Apeltauer, 2015'te yayımlanan bir makalesinde, farklı kültürlerden bireylerin sözsüz iletişim biçimlerine karşı hassasiyet geliştirebileceğini belirtti.
Örneğin, Japonya'da jestlerin daha çok nesnel ifadelerle ilişkilendirildiğini, Avrupa'da ise duygusal hareketlerle bağlantılı olduğunu gösteren çalışmalar, bu farklılıkların sosyal alerjiyi tetikleyebileceğini ortaya koydu.
Apeltauer, "Bir kültürde normal kabul edilen bir davranış, başka bir kültürde rahatsız edici bulunabilir. Bu, adeta bir sosyal 'hapşırma' etkisi oluşturur" dedi.
PSİKOLOJİK TETİKLEYİCİLER VE ÖNYARGILAR
Sosyal alerji, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal önyargılarla da ilişkilendirildi.
İngiltere'deki Leeds Üniversitesi'nden nöropsikolog Dr preventivo Dr. Akira O’Connor, bu durumun beynin örtük önyargılarından kaynaklanabileceğini belirtti.
Journal of Neurology dergisinde yayımlanan bir çalışmasında O’Connor, bazı bireylerin, belirli sosyal gruplara karşı bilinçdışı önyargılar geliştirdiğini ve bu önyargıların sosyal alerjiyi körükleyebileceğini ifade etti.
Örneğin, bir kişinin giyimi, konuşma tarzı ya da fiziksel özellikleri, başka bir bireyde bilinçsiz bir rahatsızlık hissi uyandırabilir. Bu durum, özellikle iş yerlerinde ya da kalabalık sosyal ortamlarda kendini gösterdi.
SOSYAL ALERJİYİ AŞMAK MÜMKÜN MÜ?
Colorado Eyalet Üniversitesi'nden psikolog Dr. Anne Cleary, sosyal alerjinin üstesinden gelmenin mümkün olduğunu, ancak bunun bilinçli bir çaba gerektirdiğini söyledi.
Cleary'nin Psychological Science dergisinde yayımlanan çalışması, bilişsel davranışçı terapi (BDT) tekniklerinin, bireylerin bu tür tepkileri kontrol altına almasına yardımcı olabileceğini gösterdi.
Cleary, "İnsanlar, bu tepkilerin farkına vardıklarında, kendilerini yeniden programlayabilirler. Meditasyon ve empati geliştirme egzersizleri, sosyal alerjiyi azaltmada etkili olabilir" dedi.
Ayrıca, sosyal alerjinin stres, yorgunluk ve uyku eksikliği gibi faktörlerle artabileceği belirtildi. Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam tarzı da bu durumun etkilerini hafifletebilir.
TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Sosyal alerji, bireyler arasındaki ilişkilerin ötesinde, toplumsal dinamikleri de etkiledi.
Uluslararası Af Örgütü'nün raporuna göre, sosyal alerjiye yol açan önyargılar, ayrımcılık ve toplumsal eşitsizlikleri körükleyebiliyor. Özellikle farklı kültürel kimliklere sahip bireylerin bir arada bulunduğu ortamlarda, bu tür tepkiler çatışmalara neden olabiliyor.
Rapor, bu durumun, özellikle sosyal medya gibi platformlarda, kutuplaşmayı artırdığını vurguladı.
BİLİM NE DİYOR?
Bilim insanları, sosyal alerjinin evrimsel bir temeli olabileceğini de düşünüyor. Purdue Üniversitesi'nden evrimsel psikolog Dr. David M. Buss, bu tepkilerin, atalarımızın yabancı ya da tehdit oluşturan bireylerden korunmak için geliştirdiği bir savunma mekanizması olabileceğini öne sürdü. Buss, yayımlanan Evolutionary Psychology makalesinde, sosyal alerjinin, bireylerin grup içi uyumu koruma içgüdüsünden kaynaklanabileceğini belirtiyor. Ancak modern toplumda bu mekanizma, gereksiz çatışmalara yol açabiliyor.
DAHA ANLAYIŞLI BİR TOPLUM MÜMKÜN
Uzmanlar, sosyal alerjinin tamamen ortadan kaldırılamayacağını, ancak farkındalık ve eğitimle azaltılabileceğini vurguladı.
Dr. Williams, "Empati, sosyal alerjiyi yenmenin anahtarı. İnsanları anlamaya çalışmak, bu görünmez duvarları yıkabilir" dedi.
Bilimsel araştırmalar, sosyal alerjinin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde çözülebileceğini gösterdi.
Belki de bir sonraki adım, birbirimize karşı daha açık bir zihinle yaklaşmak.Bu gizemli fenomen, insan ilişkilerinin karmaşık doğasını bir kez daha gözler önüne serdi.