Bilim dünyası, çevremizi ve sağlığımızı tehdit eden yeni bir düşmanla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor: mikroplastikler.

5 milimetreden küçük plastik parçacıklar olan mikroplastikler, soluduğumuz havadan içtiğimiz suya, yediğimiz gıdalardan kullandığımız ürünlere kadar hayatımızın her alanında bulundu.

Son araştırmalar, insanların günde on binlerce mikroplastik parçacığını soluyor olabileceğini gösterdi. Bu durum, hem çevre hem de insan sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturdu.

HAVADA, SUDA, GIDADA: MİKROPLASTİK HER YERDE

Mikroplastikler, plastik atıkların çevresel etkilerle (güneş ışığı, rüzgar, dalgalar) parçalanmasıyla oluşan küçük polimerik parçacıklar olarak tanımlanıyor. Ayrıca kozmetik ürünler, diş macunları, sentetik tekstiller ve araba lastikleri gibi günlük hayatta kullanılan malzemelerden de çevreye yayıldı.

Plymouth Üniversitesi’nden deniz biyolojisi profesörü Richard Thompson, mikroplastik terimini ilk kez 2004 yılında kullanan bilim insanı olarak biliniyor.

Thompson, “Mikroplastikler, çevresel kirliliğin en sinsi biçimlerinden biri. Okyanuslardan şehir havasına kadar her yere sızıyorlar” dedi.

Yapılan bir çalışma, 100 nanometreden küçük mikroplastiklerin insan vücudunda neredeyse tüm organlara ulaşabildiğini ortaya koydu.

Çin’de kalp ameliyatı geçiren 15 hastanın kalp dokularında, 20 ila 469 mikrometre boyutlarında mikroplastik parçacıkları tespit edildi.

Daha da çarpıcı olan, Amsterdam Özgür Üniversitesi’nden Prof. Dr. Marja Lamoree liderliğinde yapılan bir araştırma, 22 sağlıklı bireyin 17’sinin kanında mikroplastik bulunduğunu gösterdi.

Lamoree, “Bu parçacıkların varlığı başlı başına bir endişe kaynağı. Henüz tam zararlarını bilmesek de, kan dolaşımına karışmaları ciddi bir tehlike sinyali” dedi.

SOLUNUM YOLUYLA GELEN TEHLİKE

Mikroplastiklerin insan vücuduna giriş yolları çeşitlilik gösteriyor: Gıda, su, cilt teması ve en önemlisi solunum. Özellikle şehirlerde hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde, mikroplastiklerin solunum yoluyla vücuda girmesi kaçınılmaz hale geldi.

Amerikalı bilim insanlarının yaptığı bir araştırma, şişelenmiş su örneklerinin yüzde 93’ünde mikroplastik tespit etti. Viyana Tıp Üniversitesi’nden Dr. Philipp Schwabl, haftada ortalama 5 gram plastik parçacığının insan mide-bağırsak sistemine girdiğini belirtti. Bu, bir kredi kartı ağırlığına eşdeğer.Havada taşınan mikroplastikler, rüzgar ve kar taneleriyle uzak mesafelere yayılabildi.

Fransa ve İspanya arasındaki Pyrenees Dağları’nda yapılan bir çalışmada, mikroplastiklerin 95 kilometre uzağa taşındığı tespit edildi.

Çevre bilimci Deonie Allen, “Mikroplastikleri olmamaları gereken yerlerde buluyoruz. Bu, küresel bir sorun” dedi.

Yapılan bir başka çalışma, otopsi örneklerinde insan beynindeki mikroplastik miktarının karaciğer ve böbrektekinden 7 ila 30 kat fazla olduğunu ortaya koydu. Bu birikim, özellikle nörolojik hastalıklar ve bağışıklık sistemi bozuklukları açısından endişe verici.

SAĞLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: BİLİNMEYEN BİR TEHLİKE

Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, hayvan deneyleri alarm verici sonuçlar sundu.

Fareler üzerinde yapılan çalışmalar, mikroplastik maruziyetinin sinir sistemi hastalıkları, diyabet, üreme bozuklukları ve hatta davranış değişikliklerine yol açabileceğini gösterdi.

Kardiyoloji Uzmanları, mikroplastiklerin damar sertliği ve iltihap gibi kardiyovasküler sorunlara neden olabileceğini belirterek, “Bu parçacıklar, bağırsak duvarını geçerek kan dolaşımına karışıyor ve damarların iç yüzeyinde hasara yol açabiliyor” dedi.

Mikroplastiklerin endokrin bozucu kimyasallar içermesi, hormonal sistem üzerinde ciddi etkiler oluşturdu.

Viyana Tıp Üniversitesi’nden Schwabl, “Nanoplastiklerin kanser oluşumunda kimyasalları tetikleyici rol oynayabileceği düşünülüyor” dedi.

Mikroplastiklerin testislerde biriktiği ve sperm kalitesini düşürdüğü de fare deneyleriyle kanıtlandı. Bu, insanlarda doğurganlık sorunlarına işaret edebilir.

ÇEVRESEL FELAKET VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Mikroplastik kirliliği, sadece insan sağlığını değil, ekosistemi de tehdit ediyor. Deniz canlıları, mikroplastikleri besin sanarak yutuyor ve bu, besin zinciri yoluyla insanlara ulaşıyor.

Örneğin, Çukurova Üniversitesi ve Greenpeace Akdeniz’in ortak çalışmasında, Türkiye’deki midye dolmalarda her bir dolma başına ortalama 0.6 mikroplastik parçacığı tespit edildi.

Singapur Ulusal Üniversitesi’nden Dr. Emily Curren, mikroplastiklerin denizlerdeki mikroorganizmalar yoluyla taşındığını ve bu organizmaların bazılarının insan sağlığına zararlı patojenler olduğunu belirtti.

Uzmanlar, mikroplastik kirliliğini azaltmak için acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı.

Uzmanlar, “Plastik kullanımını azaltmak zorundayız. Cam şişeler, demleme çay ve plastik içermeyen ambalajlar tercih edilmeli” dedi.

Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nden (EFSA) Dr. Peter Hollman, nanoplastiklerin toksisitesinin daha fazla araştırılması gerektiğini belirterek, standart analitik yöntemlerin geliştirilmesini önerdi.

BİREYSEL VE TOPLUMSAL ADIMLAR

Bireyler, mikroplastik maruziyetini azaltmak için bazı pratik adımlar atabilir:

Tek kullanımlık plastikleri (pet şişe, plastik bardak, çatal) kullanmaktan kaçının.

Poşet çay yerine demleme çay tercih edin.

Plastik ambalajlı gıdalar yerine cam veya metal kaplarda saklanan ürünleri seçin.

Geri dönüşüm alışkanlıklarını güçlendirin ve çevre dostu malzemelere yönelin.

Toplumsal düzeyde ise daha iyi plastik atık yönetimi, biyolojik olarak parçalanabilen malzemelerin geliştirilmesi ve mikroplastik kirliliği üzerine daha fazla bilimsel araştırma yapılması gerekiyor.

Prof. Thompson, “Bu, sadece bireylerin değil, hükümetlerin ve endüstrinin ortak sorumluluğu” dedi.

GÖRÜNMEZ DÜŞMANA KARŞI HAREKETE GEÇME ZAMANI

Mikroplastik kirliliği, modern çağın en büyük çevresel ve sağlık tehditlerinden biri olarak karşımıza çıktı.

Soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve yediğimiz gıdalarda bulunan bu görünmez düşman, hem doğayı hem de insan sağlığını tehdit ediyor.

Bilim insanları, bu sorunun boyutlarını anlamak ve çözümler üretmek için çalışmalarını sürdürüyor.

Uzmanlar, bireysel farkındalığın ve toplumsal önlemlerin hayati önem taşıdığını vurguladı. Mikroplastiklere karşı savaş, hepimizin ortak mücadelesi olmalı.