Hepimizi öldürecekler! 3. Dünya Savaşı’na doğru…(5)

Hepimizi öldürecekler! 3. Dünya Savaşı’na doğru…(5)

Recep Muhlis Gür yazdı: Hepimizi öldürecekler! 3. Dünya Savaşı’na doğru…(5)

* Olaylar hiç de onların çoğunun televizyonlarda anlattıkları ve köşelerinde yazdıkları gibi gerçekleşmiyor. Apayrı kıtalarda devam eden Ukrayna-Rusya Savaşı ile Orta Doğu’daki İsrail-Gazze ve diğer savaşlar birbirinden bağımsız değillerdir. Aynı merkezden yönetilen ve yönlendirilen savaşlardır.

* Göreceksiniz yakın bir zamanda adeta anlaşmışçasına; ABD-İran, ABD-Türkiye, Kuzey Kore-ABD, ABD-Çin, Tayvan-Çin, Türkiye-Yunanistan, İran-Pakistan, ihtilafları da savaşa dönüşecek. Sanki gizli bir el bu işleri ayarlıyor gibi değil mi? Bunların savaş planları da hazırdır herhalde(!)

Peki, bizi öldürecekler de, kim veya kimler öldürecek? Sebebi ne?

Daha 2023 senesinin 7 Ekim’inde başlatılan İsrail-Gazze savaşından birkaç gün sonra, gerçeği bilenler hariç içimizdeki çoğu yazarların ve dünya otoritelerinin, İsrail esirleri kurtarır ve bu savaş bir şekilde biter gözüyle baktığı günlerde yazdığım makalemde 3. Dünya Savaşı’nın başladığını ifade ederek,

“Tahminlerimize göre bu savaş büyüyecek, diğer birçok devletin katılmasıyla bütün Orta Doğu’yu kaplayacak.

Her türlü teknolojik silahın yanında nükleer silahlar da kullanılacak, dünya kurulduğundan beri gelmiş geçmiş bütün savaşlar bunun yanında çocuk oyuncağı kalacak, felaket büyüyecek, insan ölümleri milyarları bulacak ve insanlığın büyük bölümü yok olacak” demiştim…

Bu senenin taa Mart ayı başında Ukrayna-Rusya savaşını da kapsayıcı şekilde yazdığım makalemde de; “Elinizde tuttuğunuz bir dosya kâğıdını, alt tarafından bir kibrit ateşiyle birkaç yerden delik açar şekilde tutuşturun.

İşte dünya şu anda bu durumda. Yani yaşadığımız dünya birkaç yerden ateşlendi. Gitgide büyüyecek olan bu ateş dünyanın tamamına yakınını ateş çemberine çevirecek. Ve milyarlara varan insan ölümleri olacak” şeklinde yazmıştım.

O tarihlerde muktedirlerden beslenen maaşlı kalemler, halkı oyalamak için, İsrail’in Gazze’de bataklığa saplandığı ve Hamas’ın zafer kazanmakta olduğu yönünde hamasi makaleler yazıyorlardı.

Yine bu görüşümü uçuk kaçık gibi gören bazı dostlarım da, bana alaycı gözle bakıyorlardı. Ölümler milyarlara varmadığı için hâlâ da aynı gözle bakanlar olabilir.

Tabii ki, yeryüzündeki vicdan sahibi bütün insanlar gibi ben de dünyanın bu hâle gelmesini asla ve kat’a istemem. Ama acı olan gerçekleri ortaya koyalım da herkes kendi geleceğini ona göre ayarlasın.

Hâlihazırda bile Ukrayna ve Gazze’de devam eden savaşlarda asker ve sivil olmak üzere yarım milyondan fazla insanın öldüğünün farkında mıyız?

Bunlara Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan gibi ülkelerde ölenleri de eklersek yeryüzünde yakın zamanda kadın ve çocuklar da dâhil olmak üzere 6 milyondan fazla insanın katledildiği gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

Zihnimizde “6 milyon” bir sayıdan ibaret görünüyor ama bir de; Irak’ta araçlarını terk ederek sığındıkları siperlerden beyaz bayrak sallayan 12.000 Iraklı askerin General Schwarzkopf’un verdiği emirle Amerikan ordusunun buldozerleri tarafından diri diri toprağa gömüldüğünü hayal edin,

Suriye’de küresel güçlerin piyonları IŞİD gibi yamyamlaşmış terör örgütleri tarafından binlerce zavallı insanın sıraya dizilerek koyun gibi boğazlandığını,

Yine başta Irak’ta, Suriye’de olmak üzere Gazze’de, Lübnan’da yaşayan masum insanların tepelerine medeni dediğimiz devletlerin uçaklarından atılan tonlarca bombalarla öldürüldüğünü, çoğunun enkaz altından kurtarılamayarak ölüme terk edildiğini düşünün,

Ukrayna’da istasyonda bebek arabasındaki çocuğuyla tren beklerken paramparça edilen kadınları, bebekleri hayal edin,

Milyonlarca kolu, bacağı kopan yaralı insanları,

Yakılan, yıkılan enkaz hâline getirilen şehirleri gözünüzün önüne bir getirin.

Her gün gazetelerden okuduğunuz televizyonlardan seyrettiğiniz dünyada eşi benzeri görülmedik bu vahşet tablolarını anlatmak değil sayfalar, yüzlerce kitabı dolduracak kadar çok olacaktır.

İnsanlık yok oluşa gidiyor, dostlar…

Siz bu savaşların bunlarla sınırlı kalacağını mı zannediyorsunuz? Maalesef öyle değil.

Gelelim günümüze;

24 Şubat 2022 tarihinde ateşlenen Rusya-Ukrayna savaşıyla başladığını söylediğim 3. Dünya Savaşı da, açılan yeni cephelerle bütün şiddeti ile devam etmektedir.

Hamas’ın saldırısını bahane edip Gazze’yi yok etmeye başlayan İsrail, bu defa da Hizbullah’ı bahane edip 1 Ekim’de Lübnan’a da girmiş ve Lübnan’ın şehirlerine bomba yağdırmaktadır.

İsrail bu arada ayrıca İran’la füze düellosuna girişmiştir.

Arkasına ABD’yi, gemi de azıya alan İsrail, Suriye’ye girmiş, artık Suriye halkını bombalamaktadır ve bir cephe de burada açılmıştır.

Dikkat ederseniz İsrail, Golan tepelerinden Suriye Devleti sınırlarına girişine ve bombalamasına artık bir bahane dahi bulmamaktadır.

Ne tuhaftır ki, ülkesine bombalar yağdırılan Suriye Devlet Başkanı Esad’dan hiç ses çıkmamaktadır.

Ve son olarak, geçtiğimiz günlerde Biden Yönetimi uzun menzilli ABD füzelerinin Rusya topraklarında kullanılmasına onay veriyor,

Zelenski de ATACMS adı verilen füzelerden 6 tanesini Rusya’ya fırlatıyor,

Rusya’da buna misilleme olarak Ukrayna’ya karşı Oreşnik (fındık) füzesini yolluyor,

Bir kısım askerî-sivil tesislere atılan füzelerden yaralananların dışında ölüm haberi gelmedi lakin böylece savaşın boyutu daha yükseğe yani füzelere taşınmış oluyordu,

Orta oyunu gibi değil mi? Sen bana füze attın, al benden de sana bir füze!

Dünya’da ne oluyordu, neler oluyordu? Olaylar neden durulmuyordu?

Türkiye’de ve dünyada bütün medya organları, işte seçimleri kaybeden Biden’in füze iznini vermekle Ocak’ta göreve başlayacak olan Trump’ın giderayak kucağına bomba bıraktığı, hâlbuki Trump’ın uzun süreden beri bu savaşı durduracağını beyan etmişken bu olaydan sonra zor durumda kalacağı vs. yönünde yazıp çiziyorlar.

Dostlar, olaylar hiç de onların çoğunun televizyonlarda anlattıkları ve köşelerinde yazdıkları gibi gerçekleşmiyor.

Bir defa şunu ortaya koyalım; apayrı kıtalarda devam eden Ukrayna-Rusya Savaşı ile Orta Doğu’daki İsrail-Gazze ve diğer savaşlar birbirinden bağımsız değillerdir. Aynı merkezden yönetilen ve yönlendirilen savaşlardır. Aynı eller, ilgili yönetimlere ne yapmaları gerektiği yönünde telkinler vermekte ve ilgililer de bunları uygulamaktadırlar.

Yani açıkçası olaylar sermayedar kodamanların televizyonlarının, gazetelerinin söylediği gibi gelişmiyor. Bize tiyatronun görünen yüzü seyrettiriliyor ama perdenin arkasından haberimiz yok!

Şimdi soralım; Biden füzelerin kullanımında Ukrayna’ya onay verirken bu kararı aniden kendi başına mı vermiştir? Yetkili kurullarından ve Senato’dan onay almış mıdır? Almışsa Amerika’nın hangi menfaatini düşünerek karar verilmiştir?

Kaynaklarda, Amerika Birleşik Devletleri’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesinde baş rolü oynayan Başkan Woodrow Wilson’un, Anayasayı ihlal etmesine ve halkın %87’sinin karşı çıkmasına rağmen ABD’yi bu savaşa soktuğu yazılmaktadır.

Yine soralım; Ukrayna Devlet Başkanı olan tiyatronun komedi oyuncusu Zelenski, Rusya’dan bölünmüş 15 devletten sadece birinin başkanı iken neyine güvenerek Rusya ile savaşa tutuşmuştur? Zaten Ukrayna halkı da bu savaşa “anlamsız savaş” dememiş midir?

En önemlisi de, son attığı füzeleri neyine güvenip Rusya gibi kendinden kat kat büyük devasa bir güce karşı ateşlemiştir? Üstelik Rusya’nın içlerine doğru ilerlemişken ve yenilme noktasına gelerek zor durumda kalmamışken…

Bir soru daha; ABD’nin füze izninin hemen akabinde Fransa ve İngiltere’nin Ukrayna’nın Rusya topraklarına uzun menzilli füze saldırıları düzenlemesine yönelik kısıtlamaları kaldırdığını ilan etmelerine ne dersiniz? Hadi Biden, Trump’ı zor durumda bırakmak için giderayak füze kullanma izni verdi de, Fransa ve İngiltere neden izin verdi?

Bunlar hep dünyadaki NATO ülkelerini ve diğer ülkeleri savaşa çekme planlarının bir parçası değildir de nedir?

Hemen burada bir tahminde bulunalım ki, olaylar biraz daha tırmandırıldığında ilk nükleer bomba, Rusya tarafından Ukrayna halkına atılacak gibi görünüyor.

Devam edelim: 9 milyon nüfusa sahip İsrail’in Başbakanı Netanyahu 90 milyon nüfusu barındıran İran’la birlikte 5 ayrı devletle birden hangi cesaretle savaşabilmektedir? Üstelik dünya halkları yaptığı zulümlere karşı ayaklanmışken, kendi halkının üçte ikisi meydanlarda “Savaşı durdur” diye haykırırken ve Birleşmiş Milletler de köşeye sıkışmışken ve de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden tutuklama emri çıkmışken…

Ve nasıl oluyor da Gazze, Ukrayna, Yemen ve diğer ihtilaflar peşi peşine birden bire ortaya çıkıyor. Göreceksiniz yakın bir zamanda adeta anlaşmışçasına; ABD-İran, ABD-Türkiye, Kuzey Kore-ABD, ABD-Çin, Tayvan-Çin, Türkiye-Yunanistan, İran-Pakistan, ihtilafları da savaşa dönüşecek. Sanki gizli bir el bu işleri ayarlıyor gibi değil mi? Bunların savaş planları da hazırdır herhalde(!)

Savaşları çıkartanlar…

Kıymetli dostlar bu savaşları çıkaranlar ne Biden, ne Zelenski, ne de Netanyahu gibi liderlerdir. Onlar sadece sahnenin önündedirler. Perdenin gerisinde dünyayı 150 seneden beri yılda bir defa bir araya gelen 300 kişilik bir topluluk yönetmektedir. I. Dünya Savaşı’nı çıkaran da, II. Dünya Savaşı’nı çıkaran da, III. Dünya Savaşı’nı başlatan da bu gruptur. Hani şu son yıllarda, “Amerikan derin devleti”, “Alman derin devleti” vs. diye isimlendirilen derin devletten bahsediyorum.

Başta Amerikalı yazar Dr. John Coleman’ın 300’ler Komitesi isimli hacimli kitabında ve diğer birçok kitapta becerdikleri dünya olaylarından örneklerle bu komiteden bahsedilmektedir.

300’ler Meclisi veya komitesi denilen bu insanların, başta bankacılık dünyasının liderleri olmak üzere, iş adamları, siyasetçiler, Krallar, kraliçeler, patrikler, prensler, Yakın Doğu kökenli Bogomiller, Katharistler, Manistler ve Pavlikyanlar’ın torunlarından oluştuğu ifade edilmekte ve ayrıca bunların kimler olduğu isimleriyle tek tek yazılmaktadır.

Son derece gizlilik içinde faaliyet gösteren cemaat, ölenin yerine yine kendi yakınlarından birini seçmektedir. Başında da İngiltere kraliçesi veya kralı bulunduğu söylenmekte olup ayrıca adı geçen komitenin en itibarlı üyelerinin bulunduğu Olimpos adında da bir Kurulu vardır.

Tek Dünya Devleti hedefi için çalışan Komite’nin Roma Kulübü, Bilderberg Grubu ve Dış İlişkiler Konseyi (CFR) gibi dış siyaset kurumları başta olmak üzere Dünyanın birçok ülkesine dağılmış değişik isimlerde yüzlerce siyaset kurumu vardır.

Kararları gizli olsa da bunlar; baba ve oğul Bushlar, Kissinger, Rockefeller, Brzezinski, Robert Boll ve Bill Gates vd. gibi ortalıkta gezinen çoğu zaman yüzlerini gördüğümüz insanlardır. Bunlara “Gelecek mimarları” da denmektedir.

ABD başkanlarını bunlar seçerler ve Demokrat olsun Cumhuriyetçi olsun her ABD Başkanı komitenin yönetimi altındadır. Bu komite diğer devletlerin başkanlarının seçilmelerinde ve idarelerinde de kontrole sahiptirler. Dünyada ve bizdeki siyasetçilerin önde gelenleri ile önemli iş adamlarının çoğu bunu bilirler fakat telaffuz etmezler.

Böylece yukarıda yazdığım savaşların yayılmasında akıllara takılan soruların cevabı verilmiş olmuyor mu?

Geçtiğimiz günlerde seyrettiğim CNN Türk televizyon kanalında dünyada füzeler uçuşurken bile bazı konuşmacılar hâlâ 3. Dünya Savaşı’na pek ihtimal vermediklerini söyleyebiliyorlar.

Dostlar, yaşamakta olduğumuz 3. Dünya Savaşı’nın kararı 100 yıl öncesinden alınmış bir karardır. Önce imparatorlukların yıkılarak küçük devletçiklere ayrılması için uluslararası bankerlere finanse ettirilen 1. Dünya Savaşı çıkarılmış ve öyle de sonuçlandırılmıştır.

İsrail Devletinin kurulması için İngiltere tarafından yine uluslararası bankerlere finanse ettirilerek ve Hitler delisi kullanılarak çıkarttırılan 2. Dünya Savaşı da istendiği gibi sonuçlandırılmıştır.

Şimdi de Büyük İsrail Devleti ve üstünde Kudüs merkezli Tek Dünya Devleti kurulması için 3. Dünya Savaşı başlatılmıştır. Öyle ki kaynaklarda, daha Birinci Dünya Savaşı biter bitmez ikincisinin hazırlıklarına başlanıldığı dahi söyleniyor.

Üçüncü Dünya Savaşı’nın hazırlıklarının da ikinci savaştan hemen sonra başlanıldığını söyleyebiliriz. O günlerden bu günlere doğru dünyada gelişen olaylara bakıldığında bunun ipuçları görülebilir.

Trump’ın başa geldiğinde bu savaşa mani olacağı söylenmekte ise de bu görüşünü seçimlerde oy toplamak için söylediğini tahmin ediyorum. Nitekim yeni kuracağı kabinenin Siyoncu görüşten olanlardan meydana geldiği ortaya çıkmadı mı?

Velev ki, bu savaşı durdurmaya yeltense de, Kennedy’nin başına gelenle karşılaşacağı inkâr edilemez bir gerçek değil midir? John Koleman bir olaydan bahsederken aynen “Bu, Komitenin küresel planlarına karşı duran liderlerin de yok edilmeleri demektir.” diyor.

Gelelim bizi niye öldüreceklerine… Biz kime ne yaptık ki?

Hemen söyleyelim, bizler ortadan kaldırılması gereken “Gereksiz kaşık düşmanları” imişiz.

Yukarıda adı geçen kitapta ve daha birçok kaynakta şu bilgiler vardır:

“Dünya iş gücü içinde fazlalık olarak görülen milyonlarca insanın yok edilmesine yönelik pek çok teşebbüs bulunmaktadır. İklim değişikliği, salgın hastalıklar, suni depremler ve savaş çıkarılması bunlardan sadece bazılarıdır.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde gereksiz bir nüfus fazlası mevcuttur.

300’ler Komitesi tarafından “Fazladan yemeğe ortak olanlar”, “Gereksiz Kaşık Düşmanları” denilen insanlar, az olan kaynakları yok etmektedirler. Bunların ortadan kalkması gerekir.”

Adamlar yıllar öncesinden “Yale Soyarıtım Merkezi” gibi kurumlarını bile kurmuşlar ve “Şehirlerin nüfussuzlaştırılması projesi” gibi projelerini dahi hazırlamışlar.

Roma Kulübü’nün dünyayı kontrolde kullandığı en büyük araçlarından birinin “savaş çıkartma” olduğu; kargaşa, kaos oluşturma, ekonomik durgunluk veya çalkantı oluşturma gibi daha birçok manivelalarının bulunduğu da yazılmaktadır.

Evet, bizleri “Gereksiz kaşık düşmanı” olarak görüyorlar. İşte maalesef son durumumuz bu.

Bu durumlarda yapabileceğimiz şey, birbirimizi uyarmak;

Ve bizlerin ve bütün dünya insanlarının Yüce Allah’ın yarattığı şerefli varlıklar olduğunu onlara göstermektir.

Ayrıca kötü insanların şerrinden kurtarması için Yüce Allah’a dua edeceğiz.