‘İçimizdeki Şeytan: Enflasyon’

‘İçimizdeki Şeytan: Enflasyon’

Enflasyon, bizim karikatürcülerimizin çizdiği gibi, ne eski zaman devi, ne yedi kollu ahtapot... Enflasyon içi­mizdeki şeytandır. Bu şeytan size vesvese verir. Cebinizdeki para eridikçe düştüğünüz panikte sapkın bir yol göstericidir; sizi bencilleştirir... Dostlarınızdan bir bir uzaklaştırır... İçi­nize kapanır, yarının endişesiyle âdeta ölüme gün sayarsınız.

Çocuklarınız, “Baba para!” veya “Anne para!” de­dikçe, sizden kopan o sevgili varlıklara bön bön, sıkkın sık­kın bakar, çaresizliğin yüreği eriten tedirginliğiyle yalnız ve yalnız yutkunma refleksi gösterirsiniz.

Devlet Baba gözünüzde bir “dağ” idi; eteğinde otur­mayı bile size bahşedilen bir lütuf sayardınız. İçinizdeki enf­lasyon şeytanı o “dağ”ı gözünüzde küçülttü, küçülttü yerle bir etti.

Kime güven duyacaksınız?.. Yaşadığınız bütün mekân­larda istiskal edilmiş, dışlanmış hissine kapılırsınız. “İçi­nizdeki şeytan” dürttükçe çaresizlik anaforu biraz daha de­rinleşir, bu dünyada kendinizi gereksiz görmeye başlarsınız.

Türkiye'ye çağ sıçratanların en büyük hediyesi “yük­sek enflasyon” olmuştur. Türkiye usulü çağ atlamanın ne anlam taşıdığı böylece ortaya çıkmıştır.

“Çağ sıçratılan Türkiye”de yüksek enflasyon yü­zünden insan insana yabancılaşmıştır. “Sosyal dayanışma”, “imece” gibi kavramlar değerini yitirir olmuştur. Akla hayale gelmedik vur-kaç taktikleri geliştirilmiştir. Görünmez eller halkın cebine uzanmış, zaten delik olan cepleri yama tutmaz hâle getirmiştir.

Siz, hiçbir pazar sonrası, pazar yerinden geçtiniz mi? Döküntüler arasında karınca gibi didinen insanlar dikkatinizi çekmiştir. İşte o insanlar, devletimin başını dik gezdirmesi gereken memurum, işçim, köylümdür... Yakıcı fiyatlar yü­zünden tezgâh üzerine ulaşamayan eller tezgâh altından süprüntü ayıklamaktadır.

İçimizdeki enflasyon şeytanı almış eline kazmayı sos­yal uçurumu derinleştirmektedir.

Kartellerin kârı trilyonlara dayanmıştır. Büyük şir­ketler “çağ sıçratılan Türkiye”de altın çağlarını yaşamaktadırlar; ancak, tüketicinin kanının emilmesi pa­hasına!..

Türkiye'de enflasyonun edebiyatı yapılmış, halk umut­landırılmış, çilekeş insanlarımız seraba koşturulmuştur.

Özal böyle gelmişti iktidara... Demirel de böyle...

Artık kanıksadığınız için vereceğim rakamlardan deh­şete düşmeyeceğinizden eminim!..

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün tespitlerine göre tü­ketici fiyatları yüzde 78'e fırlamış... Ekonomistler derler ki; bu görünen enflasyondur, görünmeyen enflasyon daha yük­sekten seyreder...

Siz yükselen enflasyonları seyrettikçe, bükülen be­linizin katmanlarını da sayabilirsiniz!

***

Yukarıdaki yazıyı ne zaman yazdım, biliyor musunuz? 31 yıl önce!

Haber müdürlüğünü ve birinci sayfa yazarlığını yaptığım bir başka gazetede, 9 Nisan 1992’de çıktı.

Bugünden farkı ne? O sıra Turgut Özal Cumhurbaşkanı, Başbakan ise Süleyman Demirel’dir. Şimdi Turgut Özal’ın kurduğu ANAP’tan, Süleyman Demirel’in başında olduğu Doğru Yol Partisi’nden söz edebilir miyiz?!

Turgut Özal, 1983-1989 yılları arasında Başbakanlık yaptı. Sonra Cumhurbaşkanlığı makamına oturdu ama parti üzerinde yine etkiliydi. O zamanki rejime göre, Cumhurbaşkanı olan -güya- tarafsız kalırdı. TBMM’de hangi parti çokluğu sağlıyorsa o parti Cumhurbaşkanını seçiyordu.

Turgut Özal’ın hüküm sürdüğü dönemin enflasyon rakamlarıma bakalım:

1984'te yüzde 49,7, 1985'te yüzde 44,2, 1986'da yüzde 30,7, 1987'de yüzde 55,1, 1988'de yüzde 75,2 1989'de yüzde 68,8.

Süleyman Demirel’in başbakanlığında DYP-SHP koalisyonu döneminin enflasyon rakamları:

1990’da 60,6, yüzde 1991’de 71,1, 1992’de yüzde 67,9.

Bundan sonrası inişler çıkışlar... IMF’ler, Türk lirasının devalüe edilmesi, doların 8 bin liradan 42 bin liraya kadar çıkması, enflasyonun alıp başını gitmesi %125,49'a varması... Bülent Ecevit’in başbakanlıkları... En son koalisyon hükûmeti.

Ak Parti iktidara gelmeden önceki dönem enflasyon yüzde 88’di. Halk koalisyonu aldı, bir tarafa attı, Ak Parti’ye yol açtı. Ak Parti’nin önünü açan bir sebep de 28 Şubat uygulamalarının insanlarımız üzerindeki ağır baskı olduğunu hatırlatırım.

Ve bir şey daha hatırlatırım: Recep T. Erdoğan, seçimi kazandıklarının ilân edildiği akşam çıktığı kanallarda önceliği Avrupa Birliği’ne girişe vermişti. Sonra üzerinde durulmadı. Avrupa ülkelerinin direnci de bunda önemli rol oynadı. AB’ye Müslümanların ekseriyette olduğu, üstelik Türkiye için takoz Kıbrıs Rum Kesimi AB’ye alınmışken, Türkiye ister istemez geriye itilecekti. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yine AB öne çıkarılmak isteniyor ama çaba boşuna.

***

Hususiyetle padişahlığın biraz yumuşatılmış şekli “meşrutî rejim” diyebileceğimiz “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi”ne geçildikten sonra, rakamlar üzerinde çok oynanıyor. Bağımsız kaynakların tespit ettiği enflasyon rakamlarıyla, “meşrutî yönetim”in rakamları arasında büyük fark var. İkisinin ortası alınsa dahi rakamlar çok büyük. Son açıklanan enflasyon rakamlarına bakalım:

Devletin kuruluşu TÜİK’e göre enflasyon yıllık yüzde 38,21, bağımsız kuruluş ENAG'a göre ise yıllık yüzde 108,58.

İkisinin tüketici fiyat endeksinin tespitinde önemli fark, TÜİK’nin neleri esas aldığı açıklamaması, ENAG’ın ise açıklamasıdır. Dolayısıyla TÜİK’in rakamları şüphe uyandırıyor.

***

Aynı noktadayız. Yazımı 31 yıl önceki yazımın son cümlesiyle bitiriyorum:

“Siz yükselen enflasyonları seyrettikçe, bükülen be­linizin katmanlarını da sayabilirsiniz!”

Yazarın Diğer Yazıları