İki dost hanedanın üç asrı aşan kader birliği

İki dost hanedanın üç asrı aşan kader birliği

Araştırmacı tarihçi Hakan Kırımlı, "Geraylar ve Osmanlılar" adlı çok kapsamlı çalışmasıyla Kırım Hanlığı''nın hükümdarlık hanedanı olan Gerayların Osmanlı Devleti''ndeki hikâyesine ve Osmanlı hanedanı ile olan ilişkilerine ışık tutuyor. Çalışmasının münhasıran Kırım Hanlığı''nın yahut Kırım Tatarlarının Osmanlı Devleti ile olan münasebetlerinin tarihi olmadığının altını çizen Hakan Kırımlı, "Ancak hiç şüphesiz bu münasebetlerin bir parçasını, hem de gayet önemli bir parçasını konu almaktadır" dedikten sonra şu değerlendirmeyi yapıyor:

1475''ten itibaren Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti arasında himaye yahut tabilik bağı kuruldu. Bu tarihten itibaren, gerek Kırım Hanlığı gerekse Geray hânedânı Osmanlı Devleti nezdinde çok önemli bir konuma sahip oldu. Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti ortaya çıkışları itibarıyla birbirleriyle alâkalı devletler değildi. Her ikisi de başka coğrafyalarda ve çok farklı şartlarda teşekkül etmişlerdi. Kökenleri ve tarihî referansları farklıydı. Bununla birlikte, tarihin getirdiği şartlar bu iki devletin tam üç asır boyunca simbiyotik bir tarzda birbirleriyle bağlanmasına yol açmıştır. Neticede ise, bu iki devletten biri (Osmanlı Devleti) yekdiğerinin yok oluşundan birinci derecede etkilenmiş, kendi yok oluşuna giden yol bu şekilde açılmıştır.

İki devlet arasında üç asır boyunca süren ittifak ve tabiyet bağı, başlarındaki hanedanların aralarında da çok yakın ilişkilerin kurulmasına yol açmıştır. Bu süreç içinde Geray hânedânı bir taraftan kendi kimliğini titizlikle korurken, diğer taraftan Osmanlı sistemi ve kültürü ile hemhâl olmuştur. Dahası, Geray hânedânı mensupları tedricen Osmanlı topraklarına (Rumeli''ne) yerleşmeye başlamışlar, ömürlerini kısmen ve bazen tamamen burada geçirir olmuşlardır. Bu olgunun tasviri ile getirdiği siyasî ve kültürel sonuçlar bu kitabın muhtevasının önemli bir kısmını teşkil etmektedir.

1783''te Kırım Hanlığı''nın Rusya İmparatorluğu tarafından ortadan kaldırılmasından sonra Geray hanedanının ana kolunun bütün mensupları Kırım''ı terk etmiş veya terk etmeye icbar edilmiştir. Vatanlarından ayrılan bu Gerayların çoğu Osmanlı Rumelisi''ne iskân olurken, bazıları da Kuzeybatı Kafkasya''nın Osmanlı nüfuz bölgesinde kalan kısmına göçmüşlerdir. Kuzeybatı Kafkasya''da ikamet eden Gerayların da önemli bir kısmı muhtelif dönemlerde Osmanlı Devleti''ne hicret etmişlerdir. Böylece, gerek Kırım Hanlığı devrinde gerekse hanlık ortadan kaldırıldıktan sonra, Geray hânedânı mensuplarının çoğunluğu Osmanlı Devleti''nde toplanmış ve orada yaşamışlardır. Geraylar yerleştikleri yerlerde zaman zaman siyasî roller üstlenmişler, savaşlarda kumandanlık ve mahallî seviyelerde yöneticilik yapmışlar, bayındırlık eserleri inşa ettirmişler, edebî ve kültürel eserler bırakmışlardır.

Çalışmamızda, çok geniş olan Geray hânedânının mensuplarının Kırım Hanlığı döneminde ve özellikle sonrasında Osmanlı hânedânı ile ilişkilerini, Osmanlı Devleti''ndeki yaşayışlarını, oynadıkları rolleri, dağılımlarını ve on lardan bugüne kalabilen maddî ve manevî izleri ortaya koymaya gayret ettik. Bu bakımdan, odak noktamız Gerayların vatanı ve tahtgâhı olan Kırım''dan ziyade onların ikamet ettikleri Osmanlı topraklarıdır. Bu hânedân mensuplarının Osmanlı topraklarındaki yani Rumeli''ndeki ve Akdeniz (Ege) adalarındaki ikamet alanları günümüzde en az üç ayrı devletin (Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan) sınırları içinde kalmaktadır.

Çok zengin arşiv malzemesine ve 200''e yakın yerleşim yerinde saha araştırmalarına dayanan bu çalışma, Geray hânedânının temel özelliklerine ve onların Osmanlı Devleti''ndeki ilginç, ancak şimdiye kadar hemen hiçbir monografiye konu olmamış olan hikâyelerine ışık tutmayı amaçlamaktadır.

Buna bağlı olarak, bir yandan Geray sülâlesi mensuplarının yerleştikleri Osmanlı Devleti ve toplumu içinde üstlendikleri rolleri ortaya koymak, öte yandan günümüz Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan devletleri sınırları dâhilinde bulunan bu arazide Gerayların ikamet yerlerini belirleyerek onlardan kalan izleri göstermek de bu kitabın temel yönelişlerindendir."

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

---------------------------------------------------------------

NATO maceramızı başlatan süreç

Sovyet lideri Stalin''in Türkiye''den toprak talebinde bulunması ülke yöneticilerini son derece endişelendirmişti. Doğal olarak ülke yöneticileri bu Sovyet tehdidine karşı direnmekle birlikte, Türkiye emniyetini nasıl sağlar araştırmalarına da başlamıştı. Bu arada, Stalin''in Avrupa''da pek çok ülkeyi işgal edip komünist yönetimler kurması, Almanya''ya karşı ittifak içinde savaşan Amerikan ve İngiliz yöneticilerini rahatsız etmişti. Sovyetlerin komünizmi daha fazla ülkelere yaymaması için, Batılı devletler, "Batı Avrupa Ülkelerinde Kurulan Demokratik Rejimleri Komünizme ve Dikta Rejimlerine Karşı Korumak için NATO" teşkilatını kurmuşlardır. NATO''yu kuran Batılı devletler, Sovyet tehdidi altında bulunan Türkiye''nin stratejik konumunu iyi bildikleri için "Marşal Yardımı" ile Türkiye''ye yanaşmışlardı. "Sovyet Tehdidi Karşısında Türkiye''nin NATO''ya Girişi /III. Cumhurbaşkanı Celal Bayar''ın Hatıraları ve Belgeler" adlı çalışmasında bu süreci ayrıntılarıyla gündeme taşıyan Prof. Dr. Mehmet Saray kitabın yazılış hikayesini şöyle anlatıyor:

II. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü NATO''ya girmek için müracaat yapmış ise de, NATO yetkilileri "Türkiye''nin çok partili demokratik rejime geçmesi halinde kendisini üyeliğe kabul edebileceğini" bildirmişlerdir. Türkiye, 1950 seçimleri ile çok partili demokratik rejime geçince, NATO''ya giriş engeli de kalkmıştır. Kendileri ile tanışmak ve çalışmak şerefine nail olduğum III. Cumhurbaşkanımız rahmetli Celal Bayar, sağlıklı görüşmelerle, Türkiye''nin NATO''ya girişini sağlamıştır. Bu kitabı rahmetli Bayar''ın ricası ve verdiği bilgi ve belgelere dayanarak yazdım. Türkiye''nin NATO''ya girdikten sonra emniyetini sağlamakla birlikte ne gibi risklere de girdiğini anlattığımız bu araştırmada, Sovyetlerin dağılmasından sonra NATO savunma teşkilatının vizyonunu değiştirmesi, ABD''nin tesiri ile müttefiklerin birbirini üzmesi NATO''ya güvenenleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Dilerim bu anormal gelişme kısa zamanda düzelir.

Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları

Tel:(0312) 285 55 12

---------------------------------------------------------------

HAFTANIN KİTABI

Zeki Müren''in övdüğü ses

Geleneksel müziğimizin geçmişten bugünlere taşınması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında yer alan Emel Taşçıoğlu''nun meslek hayatı Hatice İkinci tarafından gerçekleştirilen nehir söyleşisiyle kitaplaştırıldı. "Benim Türküm" adlı kitapta, ses sanatçısı Emel Taşçıoğlu''nun beş yaşında çıktığı sahnelerle başlayan, yorumundaki aşkınlık ve becerisiyle, kısa sürede büyük ustaların dikkatini çeken ve elli yılı aşkın süredir devam eden bir sanat hayatı akıp giden bir üslupla okuyucuya aktarılıyor.

Hatice İkinci''nin Emel Taşçıoğlu ile günler boyu süren sohbeti sonrasında ortaya çıkan kitabın İsmet Çınkı tarafından kaleme alınan önsözünde tarihe not düşen bir anı da yer alıyor. İsmet Çınkı, Sanat Güneşi Zeki Müren''in o yıllarda henüz çocuk olan Emel Taşçıoğlu hakkında şu övgüyü yaptığını paylaşıyor:

"Emel Güney isimli bir çocuk var. Bence Türkiye''nin değil, dünyanın en güzel sesi. Ben bazen gözlerimi kapatıp, bu çocuğu dinliyorum. Beni alıp başka yerlere götürüyor. Bazen o gittiğim yerde kalıyorum, geri gelemiyorum..."

Kırmızı Kedi Yayınevi

Tel:(0212) 244 89 82

---------------------------------------------------------------

Bir dünya cenneti...

Simeranya da bir hayal ülke… Peyami Safa''nın "Yalnızız" romanının başkahramanı Samim''in hayal ülkesi… Simeranya; bir hülya, bir liman, bir sığınak, hayal kırıklıklarından, ümitsizliklerden, aşk acılarından azade bir diyar. Simeranya''da kültür, sanat, edebiyat, eğitim, adil bölüşüm, meslek seçme özgürlüğü, sükûn, hoşgörü, ahenk var. Yalan yok. Ve hepsinden önemlisi insanlar mutlu. Fazlı Köksal; iyiliğe, güzele, doğruya ulaşma özlemini dile getirdiği ve akıcı bir dille kaleme aldığı denemelerini "Simeranya Özlemi" adıyla kitaplaştırdı…

Akıl Fikir Yayınları

Tel:(0212) 514 77 77

---------------------------------------------------------------

KÜTÜPHANEMDEN

Türk dünyasında duvarlar yıkılınca

Uzun yıllar Rus ve Çin işgalindeki Türkistan coğrafyası ile ilgi ve bilgimiz bölgeye gidip araştırma yapmanın kısıtlı veya tamamen imkansızlığı sebebiyle çok sınırlı kalmıştı. Çin egemenliğindeki Doğu Türkistan için bugün de aynı durum söz konusudur. Ancak, Batı Türkistan bölgesine hâkim olan Sovyetler Birliği''nde Gorbaçov''un devlet başkanlığı döneminde uygulanmaya başlanan "Yeniden Yapılanma ve Açıklık" politikasıyla birlikte Türk dünyasından haberdar olma imkânı arttı. Oradaki soydaşlarımız ile doğrudan temas imkânı ortaya çıkınca, onların kültürel ürünlerini daha yakından inceleme fırsatı ele geçti. Bahsetmek istediğim kitap işte bu dönemde, 1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından basılan bir çalışma. "Türkistan ile İlgili Makaleler" kitabın yazarı araştırmacı Çağatay Koçar eserini şu açıklamalarla okura sunuyor:

"Sovyetler Birliği''nde yayınlanan eserlere dayanarak yaptığımız araştırmalar sonucunda, Türkistan halkının her türlü baskılara rağmen öz millî benliğini koruduğu ortaya çıkmaktadır. Bugün bu mücadelenin neticesinde tarihini, dilini, edebiyatını, folklorunu ve dinini muhafaza etmeyi başarmıştır. Eserdeki folklor hususundaki makaleler incelendiğinde, Türk''ün anayurdu Türkistan''daki halk edebiyatı türleri ile Anadolu Türk halk edebiyatı türleri arasında kopmaz bir bağ, düşünce, görgü, ahlak ve güzel faziletlerin olduğu görülür."

Eserde Yunus Emre''nin şiirleri Nasrettin Hoca hikâyelerinin Türkistan''daki tercümeleri ile Türkistan-Anadolu deyimlerinin mukayeseleri de yer alıyor.

(Ahmet Yabuloğlu)