Türkiye, yürürlüğe giren İklim Yasası ile çevre politikalarında radikal bir adım attı. Ancak her düzenleme gibi bu yasanın da sektörel etkilerini değerlendirirken yalnızca olumlu beklentilere odaklanmak doğru olmaz. Özellikle gayrimenkul sektörü açısından bakıldığında, kısa ve orta vadede ciddi maliyet ve adaptasyon sorunlarını beraberinde getirebileceği görülüyor.

Öncelikle maliyet etkisiyle başlayalım. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2025 yılı inşaat maliyet endeksi verilerine göre, yıllık bazda % 67’yi aşan artışta döviz kurlarındaki dalgalanmanın yanı sıra çevresel uyum yatırımları da belirleyici oldu. Enerji verimliliği sağlamak adına zorunlu hale gelen malzemeler, sertifikasyon süreçleri ve projeye entegre edilmesi gereken yenilenebilir enerji sistemleri, özellikle küçük ve orta ölçekli müteahhitler için ciddi finansman yükü oluşturuyor.

Bu durum, konut fiyatlarına doğrudan yansıyor. TÜİK’in Konut Satış İstatistiklerine göre 2025’in ilk yarısında, yeni konutların ortalama satış fiyatı geçen yıla göre % 89 oranında arttı. Yani piyasada zaten yüksek seyreden fiyatlara, “yeşil uyumluluk” adı altında yeni maliyet kalemleri eklendi. Bu, dar ve orta gelirli tüketicinin erişimini daha da zorlaştırdı.

Bir diğer sorun, sektördeki belirsizlik ve mevzuat karmaşası. İklim Yasası’nın detayları ve uygulama esasları halen netleşmiş değil. Yerel yönetimlerin, inşaat ruhsatı süreçlerine nasıl entegre edeceği, denetimlerin ne şekilde yapılacağı gibi konularda gri alanlar mevcut. Bu da yatırımcıda tedirginlik yaratıyor. Özellikle Anadolu’da faaliyet gösteren inşaat firmaları, standartlara uygun malzeme tedariki ve sertifikasyon süreçlerinde büyük şehirlerle aynı imkânlara sahip değil. Bu bölgesel dengesizlik, sektörün genel işleyişinde aksamalara yol açabilir.

Bir diğer tartışma konusu ise ofis ve ticari gayrimenkullerdeki etkiler. Bugün birçok kurumsal kiracı, yeşil sertifikalı ofisleri tercih ediyor olabilir; ancak bu durum boşta kalan eski binaların değer kaybına yol açıyor. Hâlihazırda ofis piyasasında yaşanan arz fazlası, bu trendle birleşince kira gelirlerinin düşmesine ve eski binaların “atıl varlık” haline gelmesine neden olabilir.

Sonuç olarak; İklim Yasası çevre için önemli bir adım olmakla birlikte, gayrimenkul sektöründe maliyet baskısını artırması, piyasa dengelerini bozması ve bölgesel fırsat eşitsizlikleri yaratması riski taşıyor. Sektörün yeni döneme uyum sağlayabilmesi için sadece yükümlülük değil, teşvik ve destek mekanizmalarının da hayata geçirilmesi gerekiyor. Aksi halde, iklim hedefleri uğruna zaten kırılgan olan gayrimenkul piyasasında yeni kırılmalar yaşanması kaçınılmaz olabilir.